Hz. Peygamber'in mübarek sakali anlaminda kullanilan bir terim.
Semâil kitaplarinda ve Siyer-i Nebî kaynaklarinin ilgili kisimlarinda bu konu Hz. Peygamber'in saçi bahsi ile birlikte geçmektedir.

Kaynaklara göre Hz. Peygamber'in saçlari düz ile kivircik arasinda olup kulak yumusagina kadar uzanirdi. Bu konuda Hz. Âise'den ve Berâ b. Âzib'ten rivayet vardir. Yer yer, omuzlarina kadar uzandigina dair rivayetler de vardir. Sârihler buna, tras oldugu günlerde kulak yumusagina, tras olmaya yakin günlerde ise omuzlarina dogru uzamis olabilecegi tarzinda bir açiklama getiriyorlar.
Ibn Abbas'tan rivayet edildigine göre Hz. Peygamber önceleri, müsriklere benzememek için saçlarini alninin üzerine saliverirdi. Zira müsrikler saçlarini ikiye ayirip bir yarisini saga, öteki kismini da sola saliverirlerdi. Hz. Peygamber ise buna benzer konularda Islâmî prensip ve sembol henüz ortaya çikmamissa ehl-i Kitab'a uymayi tercih ederdi. Resuli Ekrem (s.a.s) bu konuda müstakil bir tavir ortaya koyma zamani geldiginde ve konu, müsriklerin saç tipine benzeme ortamindan çiktiginda daha evvel alninin üzerine döktügü saçlarini arkaya ve yanlara tarayip, basinin iki yanina saliverir oldu. Vefatina kadar da bunu terketmedi.
Hz. Peygamber'in sakali, eni ve boyu bakimindan mübarek gögsünü, uygun bir sekilde dolduracak tarzda olup, sik ve gür idi.
Resuli Ekrem (s.a.s)'in saç ve sakalindaki mevcut beyaz tellerin 14,17 veya 18 tane oldugu kaydedilir. Buna göre, yirmi civarinda oldugu söylenebilir. Demek ki, agarmada bir yogunlugun olmadigi anlasilmaktadir. Ayrica Hz. Peygamber'in sakalindaki beyaz teller sakal baslarinda ve çevresinde idi.
Hz. Peygamber saç ve sakal bakimina itina gösterirdi. Zaman zaman tras olur ve uzayan kisimlari kisaltir, boy ve yanindan biraz alirdi. Sik sik yikayip tarardi. Bazen de zevcelerine taratirdi. Buna dayanan Islâm âlimleri erkegin, mahremine saç ve sakal taratmasinin caiz oldugunu, hatta kari-koca arasindaki sevginin kuvvetlenmesine sebeb olabilecegini ifade ederler.
Hz. Peygamber'in istirahat ettigi, uyudugu yerlerde sürekli misvak, abdest suyu ve tarak tedarik edilmis olmasi dis bakimi ile birlikte saç-sakal bakimina da özen gösterdigine isarettir. Yine Ashabin rivayetine göre Hz. Peygamber genellikle üzerinde ayna ve tarak tasirdi. Ara sira saçini gül yagi ile yaglardi. Böyle zamanlarda, sürdügü yag, sarigina bulasmasin diye sarigin içine bir tülbent koyardi. Sözkonusu yag çiktiktan sonra tülbenti çekip alirdi.
Hz. Âise'nin bildirdigine göre Resuli Ekrem, abdest, gusül, ayakkabi giyme, saç-sakal tarama gibi hususlarda sag taraftan baslardi. Hz. Peygamber'in saç-sakal bakimi için ayna ve taraktan baska gül yagi sisesi, makas ve saç ayirma kemigine de sahip oldugunu Ashabin nakillerinden anliyoruz. Peygamber (s.a.s), saç-sakal bakimina sadece kendisi dikkat etmekle kalmaz, ashabina da israrla tavsiye ederdi. Bir gün bir sahabinin mescide, saçi-sakali karisik olarak girdigini görünce, ona hemen disari çikarak saçini-sakalini düzeltmesini isaret etmis. adam öyle yapip gelince Hz. Peygamber: "Böyle gelmeniz mi, yoksa seytan gibi karma karisik gelmeniz mi daha iyidir?" buyurdu.
Hz. Peygamber'in, sakali için sürekli degil de arasira kina kullandigi rivayetleri vardir. Sârihler, kullanmadi tarzindaki rivayetlerin saç ve sakalindaki beyazliklarin kina kullanma ölçüsüne ulasmadigini gösterdigi, çok az kullandi tarzindaki rivayetlerin de ümmetine cevazini göstermek gayesiyle yaptigi seklinde bir yorum yapmaktadirlar. Ayrica Abdullah b. Ömer'den. Hz. Peygamber'in, sakalini sariya boyadigina dair de bir rivayet vardir (Tecrid, I,149). Peygamber (s.a.s)'in, süslenmek gayesiyle degil de saglik gayesiyle geceleyin yatmadan önce gözlerine sürme çektigi, sabah namazi için abdest aldiginda ise yikadigi rivayeti de vardir.
Ibn Abbas'tan rivayete göre; Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimize:
"Ey Allah'in Resulü! Saç ve sakaliniz agardi" deyince, Peygamber (s.a.s): "Hûd, el-Vâkia, Amme yetesâelûn, Izessemsü Küvvirat sureleri hem ihtiyarlatir, saçimi sakalimi agartir" buyurdular. Sârihler Peygamberimizi ihtiyarlatan, saçini sakalini agartan seyin bu surelerde tasvir olunan kiyamet halleri oldugunu söylerler (Bu konularda ayrintili bilgi için bk. Tirmizî, Semâil; Ibn Kesîr, Semâilü'r-Resûl, s. 19-24; Sîfa-i Serif Tercümesi, Istanbul 1314, s. 174; Aliyyül-Karî, Serh-i Sifâ, Istanbul 1307, ilgili bölüm; Hüsameddin Naksibendî, s. 6-15; M. Raif Efendi, Muhtasar Semâil-i Serîf Tercümesi, Istanbul 1304, s. 5-7, 31 vd., 97 vd.; Sahîh-i Buhârî Muhtasari Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, I, 149-150; M. Âsim Köksal, Islâm Tarihi, XI, 162 vd.),
Hüseyin ALGÜL