SU-İ ZAN / HÜSN-Ü ZAN
Gıybet etmek derken ilk aklımıza gelenbelki dil ve azalarımızla yapılan gıybet hatıra geliyor. Ama gıybet sadece dil ve azalarla değil
kalp ve içten de yapılabilir. Mevlâ bunu da yasaklamıştır. Bu kalp ile içten yapılan gıybete “ su-i zan” yani kötü zan denir.
Yüce Rabbimizgıybeti yasaklamış olduğu ayeti celilenin başında
-“Ey iman edenler! Çokça zandan kaçınınçünkü zannın bazısı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayınız…” (Hucurat Suresi 12. ayet) buyurarak
su-i zannı ve tecessüsü
yani birbirimizin kusurunu araştırmayı yasaklayıp
ardından gıybetin çirkinliğini misallendirmektedir. Ayrıca su-i zan
tecessüs ve gıybetin her üçü de bir ayette zikredilmesi de dikkate şayandır.
Şimdi akla şöyle bir sual gelebilir:
-“Kötü zan kalpte olan bir şeydir. Ben gönlümden geçenekalbime gelene nasıl engel olayım? Bu iş nasıl olacak?”
Kötü zan derken burada kast edilen kalbe ne suretle olursa olsun gelen şeyler değil; görmedenbilmeden bir kimsenin kötü olduğuna kalbin kesin hükmetmesidir.
Bunu şöyle anlamak gerekir kibir kimse hakkında kesin malumat sahibi olmadığımız hususlarda kalbimize gelen şüpheler şeytandandır. Bu durumda ise bize düşen
o yalancıyı tasdik etmek değil yalanlamaktır. Çünkü zan boş bir kuruntudan başka bir şey değildir. Zaten Yüce Rabbimiz Necm Suresi 28. Ayeti Kerimede:
-“Şüphesiz ki zan hakikat bakımından bir şey ifade etmez” buyurmuştur.
Öyleyse hakkında kesin bilgimiz olamayan ve bize kapalı olan tevır ve davranışların şerre ihtimali olduğunu düşünerek su-i zanda bulunmak yerine hayra ihtimali olduğunu düşünüp hüsn-ü zan etmek en güzel davranıştır.
Efendi Hazretleri yazmış olduğu Risale-i Kudsiyyesin de
Kamu müminleri kendinden efdal
Gerek bilmek ki ola sülûk eshel.
İbade hüsn-ü zan it ol mükemmel.
Aziz gör aybını olma echel.
Hakir bil kendini Hakk’a gidelim
Cemali ba kemale seyr idelim.”
Buyurmuştur. Yani; bütün müminleri kendinden daha faziletli bilmen gerekir ki manevi yürüyüşün kolay olsun. Kullara hüsn-ü zan etonlar hakkında güzel iyi şeyler düşün
mükemmel ol. Kendi ayıbını gör
zira kendi ayıbını görmeyen kimseye başkalarının ayıbı çok büyük gelir. Cahil olma. Kendi ayıbını bil Hakk’a gidelim Cemali ba kemale seyredelim.
Şeytan kendini üstün görme yüzünden kaydı gitti. Şeytan Âdem (as) a tahiyye secdesi etmeyince ALLAH-u Tealâ:
-"-Cenâb-ı Hak- buyurdu ki: Ey Şeytan! Senin için ne var kisecde edenler ile beraber olmayasın?" Bunun üzerine şeytan kibirlenerek:
-“Kuru bir çamurdanşekillenmiş bir balçıktan yaratmış olduğun bir insana ben secde edecek değilim" dedi. (Hicr Suresi 32–33)
Selefi Salihin zamanında nefis tezkiyesi için çok gayret edensade bir hayatı olan bir zat vardı. Son derece alçakgönüllü
tevazu sahibi bir zattı. Öyle ki kendi nefsini herkesten daha aşağı görür; karşılaştığı kimseler hakkında kim bilir bu kimsenin ne faziletleri
ne üstün meziyetleri vardır diye hüsnü zanda bulunarak o kimsenin kendinden daha efdal olduğunu düşünürdü.
Bir akşam güneş batımındadeniz kenarında gezerken
bakıyor ki sahilde bir kulübenin yanında adamın bir tanesi
yanında bir kadınla beraber oturmuşlar bir şeyler yiyip içiyorlar. Hava henüz kararmadığı için onları görebiliyordu. İşte bu durumu görünce o zatın hatırına geldi ki:
-“Eğer bu adam bu kadınla oturup şarap içiyor olmasalardı benden daha üstündaha efdal olurlardı. Ama bunların işini tasvip etmek mümkün değil.” İşte böyle düşünürken o esnada sandalla denize açılmış olan iki
üç kişinin sandalları birden devrildi. Adamlar boğuldu boğulacak derken can havliyle var güçleriyle
-“İmdaaaat yardım edin!!! diye bağırmaya başladılar.
İşte bu esnada kulübenin kenarında kadınla bir şeyler yiyip içen o adam yerinden fırladı ve derhal yardıma koştu. Hızla denize doğru ilerledi ve denizin üzerinde süratle koşarak suyun üstünde ilerleyip boğulma tehlikesi geçiren o üç kişiden ikisini tuttuğu gibi çıkardı. Bu arada kalbine gelen vesvese ile hüküm verenonları hakir kendini ise üstün gören zata bağırdı.
-“Be adam! Ben ikisini kurtardımöyle bakıp duracağına birini de sen kurtar!”
Tabi ki su-i zan da bulunan adam o kadar şaşırdı ki… Şarap içip kadınla alem yapıyor zannettiği adam meğer su üstünde yürüyen Keramet ehli bir veli değil miymiş?... Ne yapacağını ne diyeceğini bilemedi. Daha sonra o veli zat ona dedi ki:
-“Ey fülan! Bilmediğin ve hakkında kesin malumat sahibi olmadığın kimseler hakkında şeytanın vesvesesine kanarak su-i zanda bulunma!
O yanımda görmüş olduğun kadın benim yaşlı anamdır. Şarap zannettiğin testide ise zemzem var. Anamla beraber kulübemizin yanında sofrayı kurmuş iftar ediyorduk.”
Bunun üzerine o kimse öylesine utanıp mahcup oldu ki. Hemen o mübarek zatın yanına giderek affını istedihelallik diledi. Ve son derece pişmanlık içerisinde tövbe istiğfar ederek
şeytanın ve nefsinin şerrinden ALLAH’a sığındı.