Evlilik kurumu ve eşlerin birbirine bakışı




Yıkılan ev

Bir adam, yıkılan evinin karşısına geçmiş, bir yandan ağlıyor, bir yandan da "ah evim, çökmeden evvel bari bir haber verseydin de ona göre tedbir alsaydım" diye sızlanıp duruyordu.
Birden harabeden bir ses yükseldi: "Be adam! Ben sana, çatlayan duvarlarım, dökülen ovalarımla 'çöküyorum' diye kaç senedir haber yolluyorum. Fakat sen her defasında bir avuç toprakla çıkıp geliyor, verdiğim haberi ağzıma tıkıyordun. Sen ikazlarımı duymak istemedikten sonra, ben ne yapayım?" Ne yazık ki çok acı bir gerçek olarak, evlilik müessesesi her geçen gün biraz daha fazla yıpranıyor, her geçen gün biraz daha fazla çöküyor!
Evlilik rehberi

Aile, birbirini seven ve sayan, ilk günden son ana kadar karşılaşacakları olaylarda sabır gösteren, birbirleri ile uyum ve anlayış içinde bulunan, dünyaya getirecekleri evlatlarını yetiştirmekte istekli ve eğitimli, iki cihan saadet ve selametinin sorumluluğunu yüreklerinde hisseden iki kişinin bir araya gelmesiyle oluşan, toplumun en küçük ve en temel birimidir.
Evlilik bir sözleşmedir. Ve bu sözleşmenin bozulmasına da boşanma denir. Bugün evlilik müessesesi en sıkıntılı, en sancılı ve en vahim dönemini yaşamaktadır. Toplumumuz maalesef cinnet geçirmektedir.
Ailenin bir ferdi, diğer bütün fertleri öldürebilmekte, öz anne ve baba kendi ciğer paresinin canına kıyabilmektedir. Bugün maalesef, insan insana yabancılaşmış, aile ve komşuluk mevzusu ortadan kalkmış, insanlar birbirlerine düşman kesilmişlerdir. İşte toplumun geldiği bu patlama noktasında iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan, doğruyu yanlıştan ve her şeyden öte hakkı batıldan ayırt edebilen, ilimli, güzel ahlak ve akıl sahibi insanlara çok iş düşmektedir..
Tanışmadan önce, evlendikten sonra...

Flört yıllarında, tanıştıkları ilk zamanlarda ya da nişanlılık evrelerinde, "her şey senin için, senin için evden kaçarım, canıma kıyarım, dünya bir yana sen bir yana, anne babamı reddederim" diyen gençlerin... Ve yine, istemeye gittiği gün, nişan günü, nikâh günü, "gelinlik nasıl yakışmıştı" ya da "damatlığın içinde nasıl yakışıklıydın, bakmaya kıyamadım" diyenlerin, evlendikten sonra birbirlerini nasıl kıyım kıyım kıydıklarını hepimiz acıyla ve teessürle seyretmekteyiz. Toplumun diğer katmanlarıyla çok iyi, saygılı ve kibar bir şekilde geçinmeye çalışan evli çiftler, konu kendi eşlerine ve ailelerine gelince kabalaşmakta ve başkalarına davranmadığı gibi davranmaktadır. Eşler birbirlerine ya sevgi göstermiyorlar ve saygı duymuyorlar ya da ilgi ve hoş görüşlerini esirgiyorlar.
Bir de birbirlerini adam yerine koymayınca, işte o zaman gerginlikler ve bozulmalar meydana çıkıyor. Bu çarpık ilişkinin ve karmaşanın nedeni ise çoğu zaman üstünlük kurma, nasılsa ben ne istersem yaptırırım anlayışı ya da artık evlendik bu saatten sonra boşanacak mıyız mantığı ya da mantıksızlığıdır...
Eşlerimiz bize Allah'ın emanetidir

Evli çiftler, sevdiği, önem verdiği bir arkadaşına davrandığı gibi eşini sevip ona da öyle davranmadıkça, bir dostuna gösterdiği ilgiyi ve saygıyı kendi eşine de göstermedikçe ve diğer insanlara verdiği sabrı kendi eşine de vermedikçe, toplumdaki bu yara kapanmaz ve kolay kolay da kapanmayacaktır.
Şunu unutmamalıyız ki; kendisi için âlemler yaratılan, Rabbin'in gözünde en güzel suretle yaratılmış halife olan, dağlara taşlara yüklenilip kimsenin kabul etmediği emanetin, Kur'an'ı yüklenen insan, elbette kıyamet gününde kendisine emanet edilen; eğer kadınsa koca nimetinden, erkekse kadın nimetinden o gün sorguya çekilecektir. O gün, o çok zor ve çetin günde, ananın evlattan, evladın anadan kaçtığı, Ahkemel Hakimin huzurunda ağızların susturulup vücut azalarının konuştuğu ve söylediklerinin hesabını, yaptıklarının hesabını, yapmaları gerekirken yapmadıklarının hesabını ve her nefesin hesabını verecekleri gün, hakkıyla bir cevap vermek istiyorlarsa emanetlere en güzel şekilde riayet etmeliler.
Bu bağlamda ilk yaratılan insan, Hz. Âdem (as)'ın yaradılış gayesinde, biran önce Rabbine kulluk, sonra eşi Havva (as)'a kocalık ve yine ondan doğacak evlatlara babalık şerefiyle şereflendirilmiştir.
Yine bu anlamda eşi Havva (as) annemizin yaradılış gayesinde biran önce Rabbine kul, eşi Hz. Âdem (as)'a hanım ve ikisinden doğacak evlatlara hayırlı ve temiz bir anne olmakla şereflendirmiştir...


Kaynak: Gülser Sümeyye Bağlar