Müslümanlar, birbirlerinizle hediyeleşiyor musunuz?
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) hediyeleşmemizi emrediyor. Çünkü hediyeleşmek, sevgiyi artırır, aradaki husumeti kaldırır. Aile fertleri arasında olduğunda uhuvvet meydana getirir. Hanımlar ve çocuklar hediye almayı-vermeyi çok severler.
Konumuzla ilgili olarak Efendimiz bir kaç hadisini altalta sıralayım. Buyurdular ki:
• "Hediyeleşin ki, birbirinizi sevesiniz."
• "Hediye kin ve husumeti götürür."
• "Biriniz bir yolculuktan gelirken aile efradına bir taş parçası da olsa yeni bir şey getirsin."
• "Hediye bir rızıktır; kendisine istemeden ve israfa gidilmeden hediye sunulan biri, onu kabul etsin. Zira o, Allah'ın kendisine gönderdiği bir rızıktır."
Hediyeye güç nisbetinde mukabelede bulunmak dinimizin güzellik olarak beyan buyurduğu bir husustur. O bakımdan buna da dikkat çekiliyor. "Bâzı müfessirler (Kur'ân'ın açıklamasını yaparlar) Nisa sûresinin 86. âyetinde geçen "Bir selâm ile selâmlandığınız zaman ondan daha güzeli ile karşılayın" da geçen "Selâm" kelimesini hediye ile tefsir etmişlerdir.
Hz. Ömer (r.a.)'in, "Hediye ihtiyaca cevap vermesi bakımından ne güzel şey..." derken bir taraftan onu takdir ediyor, diğer taraftan da ruhi ve maddi yönünü (rolünü) dile getiriyor olması da dikkat çekici bir husustur.
Hediyenin verende külfet doğurmaması gerekir. Hediyeleşmede İslâmî ölçülerin dikkate alınmaması ziyâretleşme ve hediyeleşme hasletlerimizi katletti. Bu materyalist bir kafa yapısı oluşturdu. Her şey menfaatle özdeşir hâle geldi. Çeşitli sosyal münâsebetlerle hediyeleşirken maddi imkânlarımızla orantılı hediye vermek en münasip olanıdır.
Aile fertleri arasında hediyeleşmenin belirli bir zamanı yoktur. Aile reislerinin, abinin, amcanın, dayının hediye hususunu mutlaka dikkate almalıdırlar. Çünkü bu, muhabbeti artırır. Akraba eş-dost arası hediyeleşme hâkeza böyledir.
Batı standartlarına göre hediyeleşmek bizde ziyâretleşmeyi kesti.
İnsanlar imkânlarına göre değil, zengin-fakir ziyaretine göre hediyeye yönelince ziyaretleşmeler kesildi. Bir kilo elma, portakal alabilecek olan kişiye önce hanımı, çocukları karşı çıkıyor:
- Ayıp değil mi? Bununla gidilir mi? diyorlar.
Bir kısım insanlar, "artık ziyâretleşemiyoruz" diyorlar.
Neden?
Çünkü, azına hanım râzı olmuyor. Çoğuna da bizim bütçe kâfi gelmiyor.
- Ne yapalım öyle ise gitmeyelim, diyoruz.
Bu gidişle Avrupa'lılara dönüşüyoruz. Onlar öyle yaparlar. Meselâ, yemek saatinde size gelecekler. Ceplerine iki yumurta koyarlar. Yemeğe oturunca, onlar getirdiklerini, ev sahibi de kendi yemeğini yer. O, misafire ikram etse olmaz mı? Olmaz! Öyle alışmamış. Tam ferdiyetçi bir cemiyet meydana getirmişler.
Bizim cemiyetimiz öyle mi?
Vakıflarımızı bir düşünsenize.
Sosyal Dayanışma Vakfı yağması, bu devlet düzenine itimatsızlık bugünkü sıkıntılara kapı açmıştır, maalesef. Şimdi bizi Avrupalılaşmaya doğru götürüyorlar. Gidiş bunu gösteriyor.
Peygamberimiz, kendisine verilen hediyeleri reddetmezlerdi. Kendisine verilenlere mukabil hediyeler verirlerdi.
Hediye kılıfına sarılarak rüşvet vermek belâ olur. Onun için hakimlere, amirlere, memurlara hediye verilmez. Peygamberimiz vâlilerine hitâben:
"- Hediyeden sakının, zira sizin için bu bir rüşvet vâsıtasıdır. Allah, rüşvet alana-verene-lânet etmektedir," buyurmuştur.


Mevlüt Özcan

Araştırmacı yazar