O'nun tâlim ettiği Nakşilik yolunda en büyük keramet kerametin gizlenmesiydi setredilmesiydi. Çünkü Hak Teâlâ bazan veli kulunu kerametle taltif ederek kendisi ile keramet arasında muhayyer bırakarak imtihan eder. Kul gayenin keramet değil istikamet ve Hakk rızası olduğunu anlarsa kurtulur; değilse ayağı sürçer ve tökezler. Mâneviyat yolunun en tehlikeli geçidi burasıdır. Şâh-ı Nakşbend'e göre en büyük keramet kerameti örtmek ve gizlemektir. Bu yüzden kendisinden: "Sizden niçin bu kadar az keramet zuhur ediyor?" diye soranlara şu cevabı veriyor: "Omuzlarımızdaki bunca günah yüküne rağmen ayakta durabilmekten daha büyük keramet mi arıyorsunuz?"
Cezbe ve taşkınlıktan meclisinde sayha ve nârâ atılmasından hoşlanmazdı. Nitekim birisi bulunduğu mecliste: "Allaaaah!" diye haykırdı. O şunları söyledi: "Bu haykırış gaflet işaretidir. Bizim meclisimizde gafillere yer yok."
NEFS KONUSUNDA
Nefs konusunda şöyle konuşurdu: "Nefislerinizi kınayın. Çünkü nefsini kınamasını bilen onun hile ve mekrini bilir."
"Nefsin bineğindir ona şefkatle davran" hadisindeki nefs "mutmeinne" derecesine ermiş nefstir. Yoksa emmare olan nefs değildir. Nitekim Kur'an'daki: "Nefs kötülüğü çokca tahrik edicidir ancak Rabbımın merhamet ettiği nefs müstesnâ" (Yusuf 12/53) âyetinde istisnâ tutulan nefs de budur.
Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde "Eziyet veren şeyi yoldan uzaklaştırmayı" imândan saymışlardır. Şâh-ı Nakşbend hazretleri bu hadisteki ezayı "nefs" yolu da Hak yolu ve tarikat olarak yorumlardı ve bu duruma göre hadisin anlamı Bâyezid Bistamî'nin buyurduğu gibi "Nefsini bırak da gel" şeklindedir. Hak ehli kimselere muhabbete bile mani olan nefsten geçmek nefsin sıfatları esaretinden kurtulmak gerekir.
Buhara ulemasından biri Şâh-ı Nakşbend hazretlerine sordu:
Bir kul namazda huzura nasıl erebilir? Cevap verdi:
Dört şeyle:
Helâl lokma
Namaz dışında da Hakk'ı asla unutmamak
Abdest sırasında da gafletten uzak durmak; Hakk ile olmak.
İlk tekbiri alırken kendini Hakk'ın huzurunda bilmek.