Yaramazlık kelimesi daha çok yetişkinler tarafından, çocuktaki istenmeyen davranışları ifade etmek için kullanılır. Hâlbuki çocuklar açısından işin rengi tamamen farklıdır.




Çocuk, bir yaşını doldurduktan sonra yürüme, konuşma gibi pek çok değişimi bir arada yaşar. Artık adapte olması gereken yeni bir dünya vardır. Yabancısı olduğu şeyleri anlama, keşfetme çabasıyla yetişkinlerin mevcut düzenine aykırı pek çok davranışta bulunur. Aslında çocuğun yaşına uygun, gelişim süreçlerinin gereği olan bu davranışlar zamanla azalma gösterebiliyor iken yanlış aile tutumları neticesinde büyük bir problem olarak devam edebilmektedir.
Yaramazlık nedir?

Dünyayı anlamlandırma çabası içinde olan çocukların davranışları bir dereceye kadar normal kabul edilir. 4-6 yaş arası sosyal kuralları ve sınırları öğrenen çocuğun, ilkokula başlamasıyla beraber yaramazlık olarak nitelendirilen davranışlarında azalma görülür. Fakat bu davranışların çocuğun doğasından kaynaklandığı göz ardı edilerek yanlış davranışlarla pekiştirilmesi, çocuğu gerçek bir yaramaz haline gelir.
Yaramazlık bütünüyle çevresel faktörlerden kaynaklanan bir saldırı davranışıdır. Bu saldırı çoğu zaman vurma, kırma, dökme gibi dışa dönüktür. Fakat yaratılıştan sakin yapıya sahip olan çocuklarda bu saldırının parmak emme, tırnak yeme gibi içe dönük olduğu görülmektedir.
Yaramazlığın sebepleri

1- Dikkat çekme: Olumlu tavırlarıyla ilgi göremeyen çocuk büyük bir huzursuzluk yaşar. Kendi varlığının önemsenmediğini düşünür ve yaramazlığa yönelir. Böylece istediği ilgiyi olumsuz da olsa elde etmiş olur.
2- Otoriteye baş kaldırma: Her anlamda baskıcı olan ailelerde yetişen çocuklar, yaşadıkları sıkıntıyı yaramazlıkla dışarı atarlar.
3- Öç alma: Fiziksel ya da sözlü şiddete maruz kalan çocuklar, yaramazlık yoluyla çevrelerinden intikam almak isterler. 'Madem beni sevmiyorlar, o zaman benden nefret etsinler' anlayışı çocukta hâkimdir.
4- Tutarsız aile tutumu: Sürekli çocuk memnuniyeti için gayret sarf eden aileler tutarsız bir tutum sergilerler. Çocuğun iyiliği için koydukları bir kuralı, yine çocuklarına iyilik yapma gerekçesiyle kendileri bozarlar. Bu durumu fark eden çocuk, yaşanan belirsizlik içinde yaramazlığa yönelerek kendi kurallarını kendi koymak ister.
5- Güven bağının iyi kurulamaması: Bebeklikten itibaren başta anne olmak üzere aile bireyleriyle sağlıklı bir güven bağı kuramayan çocuk, yaşadığı duyguları saldırganlıkla dışa vurur.
Hangi durumlarda çocuk daha fazla yaramazlık yapar?
Ebeveynden herhangi birisinin uzun süre evde bulunmayışı (şehir dışı, yurt dışı, hatta işten geç dönme dahi olabilir) çocuğa büyük bir özlem yaşatır. Anne ya da babayla kurulamayan yeterli iletişim özlemle birleşince çocuktaki yaramazlığın artmasına sebep olur.
Anne - babası ayrılmış çocuklarda yaramazlık oranı diğerlerine göre daha fazladır. Özellikle evde dede, nine gibi bir büyüğün olmayışı çocuğun kendisini daha da yalnız hissetmesine ve saldırgan davranışlar sergilemesine yol açar.
Yaramaz çocukla baş etmek için neler yapılmalı?

Öncelikle çocuğun yaramazlık yapmasına sebep olacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Örneğin, çocuğun dikkat çekmek için yaramazlığa başvurmasına fırsat vermeden, yeterli ilgi ve özen gösterilmelidir.
Ceza vermek çözüm olur mu?

Anne - babaların yaramaz çocuklarla baş edebilmek için en sık kullandıkları yöntem cezadır. Bu yöntem çok sık uygulanmakla beraber hiçbir zaman çözüm olamamaktadır. Sürekli cezalandırılan çocuk, artık bunu yetişkinlerle bir iletişim şekli olarak düşünür ve tekrarlanmasını ister. Böylece istenmeyen davranış pekişmiş olur. Doğru olan çocuğa tercih hakkı sunmaktır. Bu tarz davranışları yaptığı takdirde çok sevdiği bir şeyden mahrum edileceğini bilmelidir. Ör. Yaramazlık yapması halinde parka gidemeyecektir. Yoksa yaramazlık yaptıktan sonra, 'senin cezan bu' demek bizi hiçbir sonuca ulaştırmaz.
Çocuklarda doğdukları andan itibaren belirgin bir şüphecilik görülür. 'Acaba annem, babam beni bırakır mı?' şeklinde korku yaşarlar. Bu huzursuzluğun da yaramazlığa sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Pek çok problemde olduğu gibi bu problemde de en etkili çözüm yollarından biri konuşmaktır. 'O daha çocuk ne anlar' tarzında bir düşünce asla gerçeği yansıtmaz. Çocuklara, anlayabilecekleri dilden her şeyi net olarak açıklamak, aradaki güven duygusunu sağlamlaştırır.
Çocuğunuzu suçlamayın!

6 yaş öncesi çocuklarda soyut düşünce tam olarak gelişmediği için, hikâyeler üzerinden yaramazlığın ne gibi sonuçlar doğurduğu anlatılmalıdır. Hikâye kahramanıyla özdeşim kuran çocuk, dolaylı yönden yaramazlık yapmaması gerektiğini anlar. Yalnız hikâye bitiminde 'sen sakın böyle yapma, sen de bir kere aynı şeyi yapmıştın' tarzında cümleler kurulmamalıdır. Bu, çocukta suçlanma hissi uyandırır ve bizi sonuca götürmez.
Genelde aileler tarafından çocuğun yaramazlığı karaktere bağlanır. Hâlbuki çocuğun karakterinin oluşmasında en büyük etken ailedir. Sağlam bir karakter için ise en önemli şart tutarlı davranan anne-babalardır. Belli kurallara riayet etmek şartıyla gün içersinde neler yapılabileceği çocuğa açıklanıp, tercih hakkı sunulmalıdır. Böylece çocuk sorumluluk alabilecek ve kendisini daha iyi hissedecektir. Çocuksu davranışların terki daha rahat sağlanacaktır. Aksi halde keyfi kuralların koyulup kaldırılması çocuğu yaramazlığa sürükler.
Tüm çabalara rağmen, altı yaşını bitirmiş bir çocuğun yaramazlık yapmaya devam ettiği görülüyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır. Doktor ve aile iş birliğiyle sebebi bulmak ve bu sebebe uygun çözümler üretmek mümkündür.


Hazırlayan: Hicret Osta