"İslam’da kadının müstesna yeri"

Önceki yazılarımızda İslam'ın kadına verdiği değeri, kısaca izaha çalışmıştık. Bu yazımızda korunma ve himayeye daha fazla muhtaç olmaları bakımı yetim kız çocuklarının eğitimi ve yetiştirilmesi bahsini incelemiş olacağız.


İslam, kadınların hassas yaratılışları itibariyle onların haklarını ve vazifelerini tam anlamıyla çizmiş ve belirtmiştir. Aynı şekilde, ondan daha fazla olarak yetim kızların korunması ve eğitilmesi konusunu özel bir gündemle ele almış ve bütün insanlığa yetim kız çocuklarının müstesna yerini hatırlatmıştır.
Hz. Peygamber (sav) da, yetimler hakkında hassas davranmamız gerektiğini ve onlara iyilikle muamele edenlerin mükâfatının cennet olacağını bildirmiştir. "Yetimin başını okşayan, cennette şu iki parmağım gibi yakın olacaktır" buyurmuştur. (Buhari)
Ayrıca İslam, yetimler ve yetim haklarıyla ilgili üst düzey bir sistem getirmiş ve inanan müminlere, yetimlerin kendi çocuklarından farksız olduğunu kabul ettirmiştir.
Yetimlerin malları ve namusları Allah'ın emanetidir

Çok evlilik meselesi

Allah Teâlâ, Kur'an- Kerim'de: "Eğer yetim kızlar hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz ile yetinin. Bu adaletten ayrılmamanız için daha uygundur" buyurmuştur. [Nisa, 3]
Tam da burada bu 'çok evlilik' mevzusunu açmakta fayda vardır. İlerleyen yazılarımızda bunu daha detaylı olarak inceleyeceğiz ancak, İslam düşmanları ve İslam'dan nasibini alamayanlar, bu ayeti ve 'çok eşlilik' mevzusunu yanlış anlamaktadırlar.
Çok evlilik mevzusu, İslam'da ruhsat (izin) olarak vardır. Ancak gerçekleştirilmeyecek derecede ağır şartlar ihtiva etmektedir. Şartları ağır ve altyapının tamamlanması gerekmektedir.
1. Adaleti sağlama

Çok evlilikte, ilk ve öncelikli şart, eşler arasında adaletin sağlanmasıdır. Hâlbuki adaletin sağlanması şartını yerine getirmeye hiçbir şahsın muktedir olamayacağını yine Kur'an-ı Kerim açıklamıştır: "Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyleyse (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir." [Nisa, 129] Bu ayet ile Kur'an, bir şekliyle, erkeğin ikinci evliliğini neredeyse engellemiştir.
2. Hanımların yaratılış özellikleri

Hanımların ruh yapılarının ortaya koyduğu gerçeklere göre de bu husus uygulama sahası bulamamıştır. Eşine aşırı bağlılık sebebiyle ilerleyen yıllarda ortaya çıkabilecek muhtemel sıkıntılar karşısında aile kurumu tehlikeye girebilecektir.
3. Altyapının sağlanmış olması gerekir

Gerekli şartlar ve yapının sağlanmaması durumunda da ikinci evlilik mümkün değildir. Her ne kadar erkek, ikinci evliliğini yaparken ilk eşinden izin alma zorunluluğu taşımıyorsa da, eşinin hanımlık vazifelerini yapıyor olması durumunda 'niçin' sorusuna nasıl cevap vereceği muammadır. Cevap ancak, hayvani hislerin tatmininden ibaret olur ki bu da bir müminin vereceği bir cevap değildir. Her halükarda ikinci evlilik kolay olamaz.
İslam'dan önce ve İslam'dan sonra kadın

İslam'dan önce cahiliye dönemi Arapları ve diğer milletlerin birçoğu zayıf ve korunmasız olmaları hasebiyle kadınlara zulüm etmekte bir beis ve sakınca görmüyorlardı. Bu zulüm, kadının ikinci sınıf insan gibi, bir köle gibi değerlendirilmesi idi. Hâlbuki İslam, kadına en yüksek değer, saygı ve sevgiyi bağışlamıştır. Kadınların da en az erkekler kadar aziz birer varlık olduklarını İslam ortaya koymuştur.
Hz. Peygamber (sav)'ın kadınlara verdiği değeri bir hadis-i şerif ile ele alalım. Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Dünyada bana iki şey sevdirildi; güzel koku ve kadın. Benim en mesut ve en sevinçli anım, namazda bulunduğum zamandır." Hanımların hangi özelliklerle birlikte anıldığına dikkat etmek gerekir; Namaz ve koku.
Hz. Ömer kıssası

Ayrıca İslam'ın hanımlara verdiği değerin, en açık örneği Hz. Ömer kıssasında görmek mümkündür. Bilindiği gibi Hz. Ömer, sert tabiatlı biri idi. Haksızlık karşısında susmayan ve kesinlikle taviz vermeyen ancak bununla beraber adaletiyle tüm dünyada örnek bir sistem koyan Hz. Ömer... O kıssası şöyledir:
Bir gün sahabe hanımlar, Hz. Peygamber (sav)'ın yanına gelerek bir şeyler öğrenmek istiyorlardı. Hz. Peygamber de o hanımlara İslam'ı anlatıyordu. Hanımlar soru soruyor, Hz. Peygamber de soruları cevaplıyordu. O sırada oraya Hz. Ömer geldi. Kadınlar, Hz. Ömer'den çekindikleri için, toparlanıp kendilerine çeki düzen verdiler. Kadınların bu durumunu Hz. Peygamber fark etmiş ve tebessümle karşılık vermişti. Hz. Ömer de tabiatı icabı bu duruma sinirlendi ve bunu Hz. Peygamber'e saygısızlık kabul ederek şöyle söyledi: "Ya Resulullah! Sen, onların senden daha çok çekinmelerine daha çok layıksın."
Hz. Ömer, sonra da hanımlara dönerek: "Ey kendi kendinin düşmanları, siz benden korkar da, Hz. Peygamber'den çekinmezsiniz ha" diye çıkıştı. Bunun üzerine sahabe hanımlar da: "Evet, sen Hz. Peygamber gibi değilsin, sert ve katı yüreklisin. Endişemizden böyle davrandık" dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, şeytan, bir vadiye yönelen Ömer ile karşılaşma ihtimalinden çekindiği için bir başka vadiye yönelir." [Buhari]
Yine Hz. Ömer'e ait bu ve bunun gibi birçok kıssa göstermiştir ki, hanımlar, İslam'da haklarını arama, itiraz etme, devlet başkanına karşı hakkı savunma gibi hususlarda asla özgürlükleri kısıtlanmamıştır.


Kaynak: Doç. Dr. Nedim Urhan