***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Cevap: Öfke sağlığımızı da etkiliyor
Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki:
“Kim ki öfkesinin gerektirdiği şeyi yapmaya muktedir olduğu hâlde yapmaz da öfkesini yenerse, kıyâmet günü Allahü teâlâ, onun kalbini hoşnutlukla doldurur.”
Îsâ aleyhisselâm buyurdu ki:
“Allahü teâlâ buyurdu ki, Ey âdemoğlu! Öfkelendiğin zaman beni hatırla ki, ben de gadaplandığım zaman seni hatırlayayım ve yardımımla seni memnun edeyim. Şüphesiz ki, benim sana olan yardımım, senin kendi nefsine yapacağın yardımdan daha hayırlıdır.”
İnsan öfkelendiği zaman, karar vermemelidir.
Bu hâldeyken verilen karar sıhhatli olmaz. Ömer İbni Abdül’azîz, öfkelendiği bir şahsa şöyle dedi:
“Eğer beni öfkelendirmemiş olsaydın, seni mutlaka cezâlandırırdım! Şimdi adâleti gözetemem diye seni cezâlandırmıyorum.”
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı keriminde buyurdu ki:
“Cennet ve Allahın mağfireti, gerek darlık ve gerekse bolluk hâllerinde yedirip-içirenler ve öfkelenince öfkesini yenenler için hazırlandı.”
Ömer İbni Abdül’azîz bir gün bir sarhoş gördü.
Onu yakalattırıp cezâlandırmak istedi. Fakat sarhoş, ileri geri konuşarak halîfeye sövdü. Bunun üzerine halîfe, onu cezâlandırmaktan vazgeçti. Kendisine,
“Küfredince, sarhoşu cezâlandırmaktan niçin vazgeçtin?” diye sorulunca,
şu cevâbı verdi:
“O, bana küfretmekle beni öfkelendirdi. Eğer bunun üzerine ben onu cezâlandırmış olsaydım, bunu öfkemden dolayı yapmış olacaktım.
Hâlbuki, onu öfkemden dolayı değil, Allahü teâlânın emrine muhâlif bir fiili işlediği, yani içki içtiği için cezâlandırmam gerekir. Kendi öfkemden dolayı bir Müslümanı cezâlandırmaya râzı olamam.
İnsanlar, kızmak, öfkelenmek yönünden farklıdır. Makbul olan geç kızıp tez yatışandır.
...
Önce öfkeyi tanıyalım:
Öfke kuvve-i gadabiyedendir, yani fıtrattandandır. Öfkeyi yok etmek mümkün değil, fıtrî de değildir. Esas olan, öfkeyi olması gereken yöne kanalize etmek, öfkeyi doğru yerde kullanmaktır. Yani öfkeyi mecâzî olarak değil, yani dünyevî endişeyle değil; hakiki olarak, yani uhrevî endişeyle kullanmaktır.
Meselâ vatan savunmasında öfke şecaat olarak lâzımdır. Yoksa vatanı, milleti, hakkı, hukuku, doğruyu, iyiyi savunmak mümkün olmazdı. Fakat Müslümanlar arası ilişkilerde öfke değil, gazap değil, rıfk ve teennî, yani yumuşak huyluluk lâzımdır.
Düşmanlara karşı birer şahin kesilen ve canı pahasına gözünü kapayıp düşman üstüne atılan ashab-ı kiram, halk arasına döndüklerinde yumuşak huylu birer rıfk ve nezaket meleği olup çıkarlardı.
Bediüzzaman Hazretlerine göre, öfkenin üç mertebesi vardır:
İfrat,
tefrit ve
vasat mertebeleri.
Dinimiz bizi ifrat ve tefritten uzaklaştırıyor;
öfkenin vasat halini ise yaşamamızı emrediyor.
Öfkenin ifrat hâli tehevvürdür; Müslümanlar arası ilişkilerde ileri derece saldırganlık, maddî mânevî hiçbir şeyden korkmayıp yakıp yıkmak, her tarafı kırıp dökmek, öfkeyle kalkıp zararla oturmak halidir.
Bütün istibdatlar, tahakkümler, baskılar, şiddetler, zulümler, haksızlıklar, kavgalar, cinayetler bu mertebeden çıkıyor. Bu mertebede öfkeyi kullanmak helâl değildir, yasaklanmıştır.
Bir gün bir bedevî geldi ve sırf görgü noksanlığı nedeniyle Peygamber Efendimizin (asm) mescidine idrarını yapıverdi. Bunu gören sahabeler derhal kızdılar ve öfkeyle adamın üzerine yürüyeceklerken,
Peygamber Efendimiz (asm) uyardı:
“Onu bırakın! İdrarının üstüne bir kova su dökün! Siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz. Zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz.”1
Peygamber Efendimiz (asm), mübarek huzuruna gelip:
“Ya Resulallah! Bana bir tavsiyede bulun” diyen gazap ehli bir adama tavsiye olarak:
“Kızma!” buyurmuş; arzusunu birkaç kez tekrarlayan adama yine birkaç kez: “Kızma!” buyurarak Müslümanlar arasında ve halkla beşeri ilişkilerimizde öfkeyi kullanmamamız gerektiğini, bunun yerine salim aklı ve sıhhatli düşünceyi kullanmamız ve yumuşak huylu olmamız gerektiğini bildirmiştir.2
Öfkenin tefrit hâli cebanettir. İnsan bu halde, adeta evham külçesi gibidir; korkulmayan şeylerden dahi korkar.
Öfkenin vasat hali ise şecaat ve kahramanlıktır. Şecaat ve kahramanlık mertebesinde insan, din hakkı için, Allah hakkı için, vatan hakkı için, hak ve hukuk için canını verir. Meşrû olmayan ve hak olmayan kavgalara, sürtüşmelere, tartışmalara, dâvâlara karışmaz.3
Müslümanlar arasında öfkesini yutanları, tutanları, öfkesine hâkim olanları Cenâb-ı Allah övüyor:
“O takva sahipleri bollukta ve darlıkta verenler, öfkesini tutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.”4
Peygamber Efendimiz de (asm) muhtelif hadislerinde buyurur ki: “Pehlivan, güreşte hasmını yenen kimse değildir; asıl pehlivan öfke zamanında öfkesini yenendir.”5 “Kendisine öfkelenildiği halde yumuşak davranana Allah’ın sevgisi vacip olur.”6 “Öfkelenme! Çünkü öfke yıkıcıdır!”7 “Öfkelenme! Öfkelenmezsen Cenneti hak edersin!”8
İfrat derecede öfkelendiğimizde, yani her hangi bir Müslüman’a öfke duyduğumuzda neler yapmamız gerektiği konusunda Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Öfkelendiğinizde ‘Eûzü Billâh’ (Allah’a sığınırım) derseniz, öfkeniz gider.”9
“Ayakta iken öfkelenirseniz oturun. Öfke geçmezse uzanıp yatın!”10
“Öfkelendiğiniz zaman susunuz!”11
“Öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ateşi söndürür. Öfkelendiğiniz zaman abdest alınız.”12
“Öfkenin ve ağız kavgasının ilacı iki rekât namazdır.”13
Dipnotlar:
1- Riyazu’s-Salihin, 634
2- Riyazü’s-Salihin, 637
3- İşaratü’l-İcaz, s. 29
4- Al-i İmran Suresi: 134
5- Riyazu’s-Salihin, 645
6- Camiü’s-Sağir, 4/3834
7- Camiü’s-Sağir, 3/3867
8- Camiü’s-Sağir, 3/3868
9- Camiü’s-Sağir, 1/425
10- Camiü’s-Sağir, 1/424
11- Camiü’s-Sağir, 3/2662
12- Camiü’s-Sağir, 3/2796
13- Camiü’s-Sağir, 2/1801