***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Tekrar Allah’ın Güzel Yoluna Dönmek Şart
Sözlerin en güzeli, en hoşu, en doğrusu, en faydalısı... Allahu Teâlâ’nın yüce kelamı Kur’ân-ı Kerîm’dir; kullar onu okudukça nurlanır, aydınlanır, canlanır, ferahlanır, felah bulurlar; gafiller ondan uzak durdukça kararır, sararır, kurur, mânevî yönden ölür, nefse esir, şeytana yem olurlar.
Yolların en güzeli Hz. Muhammed-i Mustafâ’nın (ona ve âline, ashabına, etbaına sonsuz salât u selâm olsun) aydın, esen, sahih, sağlam sünnetidir. Ona sarılan, şehitler kadar sevap kazanır, yüce makamlara yükselir, dinin ruhunu kavrar; erdemliliğin, olgunluğun, nezaketin, zarafetin zirvesine ulaşır, insân-ı kâmil olur, kerâmete erer, gerçek saadeti bulur, cennette ona komşu olur.
Giyilen elbiselerin en hayırlısı, takva libasıdır; âhiret yolunun en değerli azığı Allah korkusudur; takılan ziynetlerin en kıymetlisi hayâ duygusudur. İnsanlar kurtulursa ancak edep ve ahlâk sayesinde kurtulur. Edepsizler her yerde her türlü ilahî lütuftan mahrum kalır, Rabbulâlemin’in kapısından kovulur, ebedî hüsran ve ziyana uğrar.
Âhiret haktır, bu muhakkak; mahşer günü hesap olacak, iyiler mükâfata erecek, kötüler kötülüklerinin cezasını, belasını görecek, bulacaktır. Cennet vardır ki Allah’ın sevgili kullarına hazırladığı, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, kimsenin hatır ve hayaline sığmayan nimetler ve güzelliklerle doludur. Cehennem vardır ki orada mücrimler mahvolacak, Allah’ın kahır ve gazabına uğrayacak, hadsiz hesapsız azap görecektir.
O halde, bütün bunlara rağmen, insanlar ne yapıyor, nereye doğru gidiyorlar?
Ehl-i dünyânın aklı, feraseti yoktur; gerçekleri görmüyor, daldırmış, körkütük gidiyor; kâfirlerin kafası sakat, kalbi karadır, her türlü haltı karıştırır, her cins hatayı işler, her nevî naneyi yerler... Normal ve doğal... Peki, ama birtakım sığ mü’minlere, cahil müslüman evlatlarına ne oluyor ki o güzel dini, o nurlu imanı bırakmış; maymun gibi dinsiz, imansızları taklit ediyor, selameti bırakıp, doludizgin felakete gidiyor!
Avrupa’yı, Amerika’yı gezdim, döndüm, geldim. Türkiye’nin hali perişan. Hani ahalinin % 99’u müslüman idi. Bin şahit ister! Şu yaz günlerinde ahalinin, hâl-i pürmelâli dehşet verici! Biz zaten sayfiye yerlerine, sahillere, gazinolara, pikniklere, plajlara gidemeyiz. Dün alış veriş için çarşıya bir çıktım, arabamı cadde kenarına park ettim, içinde bekliyorum, bizimkiler birşey alıp hemen gelecekler. Manzara çok üzücü, açıklık felaket; anlaşılan birtakım insanların aklı fikri, izanı, irfanı, insafı, dengesi, arı, hayâsı, edebi, ahlâkı temelli gitmiş. Hani yüce Allah’ın tesettür emrini tutan, nazik, pakize, afif, edepli kulları; nerede saçının telini bile nâmahreme göstermeyen, sesi duyulmasın diye çocuğunu sokaktan çağırmak için kapısının iç tarafına tokmakla vuranlar...
Hiç aklım almıyor: Namuslu bir kadın, ciddi bir ev hanımı, iyi bir aile kızı niçin ve nasıl açılıp saçılabilir! Maazallah, satılık mı ki kendisini teşhir ediyor, her türlü mahrem güzelliğini, yabancıların temaşasına, kirli bakışlarına, incelemesine, tecavüzüne arz ediyor! Böyle yapıp hem kendisini, hem de onu seyredenleri, dipsiz kenarsız günah deryalarına batırıyor.
Haydi diyelim ki bunların aklı havada...
Ya bu kadınların, kızların sahipleri, namusları, ana babaları, koca veya kardeşleri nerede? Hani hadîs-i şerîfe göre herkes çoban idi ve herkes sürüsünden mesul olacaktı? Karılarının, kızlarının böyle açık saçık sokağa çıkmalarına nasıl göz yumabiliyor, izin verebiliyorlar? Külhanbeylerin söz atmaları, manyakların iştihalı iştihalı iğrenç bakışları, sefihlerin, tepeden tırnağa soyarcasına süzüşleri... Onları hiç utandırmıyor, rahatsız etmiyor mu? Akıl almaz...
Ey mü’minler! Kâfirler gibi olmayın, Allah’ın emirlerini hafife almayın, dinin özüne dönün, imanınızın gereğine göre yaşamaya nefislerinizi zorlayın, şeytan sizi azdırıp saptırmasın; cenneti elden kaçırmamaya, cehenneme düşüp mahvolmamaya var gücünüzle gayret edin! Sonra çok pişman olursunuz da fayda vermez.
*
Allıntı.