Japonya Genel Kültürü Japonya'daki en temel görgü kuralı selam vermedir. Klasik selam verme, eller aşağıda bacakların üzerinde olmak kaydıyla başı ve beli öne doğru eğerek yapılır. Genel kanının aksine, el ayalarını göğüs önünde birleştirerek selam vermek doğru değildir. Bu şekil çoğunlukla dua ederken kullanılır.

Ziyarette; Eve, okula, hastaneye girerken ayakkabı çıkarılır; terlik giyilir. Çıkarılan ayakkabı, burnu kapıya bakacak şekilde çevrilerek düzeltilir. Ev sahibine verilen rahatsızlıktan dolayı özür dilenerek içeri girilir. Resmi ya da yarı resmi ziyaretlerde hediye götürmek adettendir. Hediye olarak mevsime uygun meyveler ve şekerlemeler en uygun olanlardır. Hediyeyi verirken, ''Size layık değil ama...'' ya da ''Sizin ağız tadınıza uyacak kadar iyi/lezzetli bir şey değil ama...'' gibi alçakgönüllü ve saygı ifade eden sözler söylenir. Ev sahibinin sunduğu yiyecekleri -sağlık açısından ya da dini olarak bir sakınca olmadıkça- reddetmek kabalık sayılır. Ayrılırken, ev sahibine konukseverliğinden dolayı teşekkürler edilir. Birkaç kez teşekkür etmek kibarlık sayılır. Son olarak çıkarken bir kez daha teşekkür edilir ve verilen rahatsızlıktan dolayı özür dilenir ve selam verilerek çıkılır. Bugün pek uyulmasa da, ev sahibine sırtını dönerek çıkmak kabalık sayılır. O yüzden geri geri çıkmak daha doğrudur. Bu kural birinin odasından çıkarken de uygulanır. Hastane ziyaretlerinde buket çiçek götürmek -çiçekler köksüz olduğu için, hastanın gözü önünde günden güne solup gideceğinden- kabalık sayılır.

Tanışma sırasında kart alışverişi yapılır. Kartlar konuşma sırasında eğer oturuluyorsa önündeki masa ya da sehpaya dizilir. Tapınakları ziyaret etmeden önce girişteki çeşmede eller ve ağız yıkanır. İçeride mümkün olduğunca gürültü çıkartmamaya özen gösterilir

DİNİ Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi. Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda,ÇinveKoreyoluylaHindistan'dan gelmiştir. İlk kez 16. yüzyıldaPortekizlidenizciler aracılığıyla gelenHıristiyanlıkise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir.

Dili Geleneksel Japon kültüründe kadın-erkek ayrımı yoğun olarak vardır. En basitinden Japonca'da 'erkek dili' ve 'kadın dili' vardır. Erkekler oldukça erkeksi bir dille konuşurken kadınların bu dile ait kelimeleri ünlemleri kullanması pek doğru bulunmaz. Ancak günümüzde Japon kültüründe egemen olan yabancılaşma her alana olduğu gibi dile de etki etmiştir.

Kıyafet Uzun bir dışa kapalılık döneminin ardından 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Batılılaşma çabaları, halkın kıyafetine de yansıdı. Bugünkü Batılı giyim tarzı, bu sürecin sonucudur. Ancak Japonlar Batılılaşma ile birlikte gelenekleri yaşatma, hatta geliştirme çabasını bir an olsun bırakmamışlardır. Bu çerçevede insanlar özel günlerde geleneksel kıyafet olan kimono giymeyi ihmal etmezler. Kimono vücudu saran ve belde geniş bir kuşakla (obi) bağlanan geleneksel ve dünyaca ünlü bir giysidir.Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da mezuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek Japonlar çoğunlukla kimono giyer. Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar. Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler. İyi bir kimono çok pahalıdır. Japonlar kimonolarına gözleri gibi bakarlar. Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir. Kimonoyu ve obi'yi düzgün olarak takmak kolay değildir. Bunun için kadınlar özel ders alırlar. Kimono giyildiğinde normal ayakkabı ve çoraplar giyilmez. Ayakkabı yerine yüksek tahta nalınlar (geta) olabileceği gibi pamuklu ya da deriden yapılmış (zori) sandaletler giyilir. Kimono ile özel pamuklu çoraplar olan (tabi) giyilir. Bu çorapların en ayırd edici özelliği başparmak yerinin de örülmüş olmasıdır.

Japon El Sanatları

Japon Baskıları,Ağaçbaskı sanatı Avrupa'da uygulanmadan önce doğuda biliniyordu. Önce Çin'de başla yan bu baskı tekniği oradan Japonya'ya geçti. 18. ve 19. yüzyıllarda Japon ressamlar bütün dünyada tanınan ve çok beğenilen ağaçbaskı lar yaptılar. Bu ressamlar, resimlerin kopya larım çıkarmak için renkli ağaçbaskılar kul landılar. Böylece pahalı orijinal tabloları satın alamayan pek çok insan bunların kopya bas kılarını satın alabiliyordu.

Origami Japon kültüründe diğer birçok öğede olduğu gibi, Oru (katlamak) Kami (kağıt) anlamına gelen iki sözcüğün birleşmesiyle oluşan Origami kağıt katlama sanatı, Çin kültürü kökenlidir. Çin'de bu sanat 1. veya 2. yy zamanından günümüze kadar gelmektedir. Japonya'daki ilk örnekleri ise Heian dönemine rastlamaktadır (794-1185). Bu dönem Japonya'nın altın çağı olarak da adlandırılır ve gerek artistik gerekse kültürel birçok eserin ortaya çıktığı dönemdir.

Bu dönemde kağıt katlama sanatı festival ve törenlerde süs olması amacıyla oldukça gelişmiştir. Beyaz kağıt gizli ve kutsal öğeleri saklamak amacıyla kullanılırdı ve halen bazı tapınaklarda da kullanılmaktadır.

Ukiyo-e

Edebi olarak bu sanatın ismi yüzen dünyanın resimleri anlamına gelmektedir. Ukiyo-e ahşap basım resimler ilkEdodevrinde (1600~1868) ortaya çıkmıştır. Ve o günlerden günümüze birçok hikayeyi resmektedirler. Önemlikabukiaktörleri ve devrin ileri gelenleri resimlere konu olmuştur. Daha sonra doğa ve günlük yaşamda ressamların ana temaları haline gelmiştir. Bunların en güzel örneklerinden biriHokusai'denFujidağının görünümüdür.

Resimler ressamlar, basımcılar ve ahşap kalpçıların ortak girişimleri sonucunda oluşturuluyor tabiki devrin önde gelen artistlerinden ve yayıncılarından da destek görüyordu.

Ukiyo-e ler daha çok kitapların içerisinde kullanılırdı, günümüzde kitaplardan bağımsız tek resim olarak da bulunmaktadırlar. Çıktıkları günden itibaren orta tabaka halk tarafından çabukça benimsenmiştir ve bir anda okuryazarlık seviyesinin üst düzeylere çıkmasına vesile olmuştur.

İkebana Batı kültüründe çiçek yetiştirmek sistematik olarak bir vazo veya saksıda çiçek bakımını kapsamaktadır, Japon kültüründe ise İkebana (çiçeği yaşatma sanatı) biraz daha karmaşıktır. Ikenobo, Sogetsu ve Ohara şeklinde İkebana öğretilerini konu alan birçok okul mevcuttur. Bunların dışında da değişik stillerde ve bitkilere göre eğitim veren okullar da mevcuttur.

Bunraku Bunraku, diğer bir adıyla Japon Kukla tiyatrosu, dünyadaki en gelişmiş kukla sahnelerinden biridir. Kuklalar oldukça büyüktür- yaklaşık yarım insan boyu kadar- ve ana karakterler 3 kuklacı tarafından yönetilmektedir. Çoğu bunrakunun konusu tarihsel Japon hikayelerinden gelmektedir ve temaları giri (sosyal sınırlamalar) ve ninjo (insanlığın çatışmaları) dan oluşmaktadır. Tanınan en ünlü bunraku oyun yazarı Chikamatsu Monzaemon'dur (1653~1724).

Bunraku ismi ningyo joruri'den gelmektedir (ningyo kukla, joruri ise hikaye anlamına gelmektedir). Kukla oyunları 10.yy'dan itibaren ortaya çıkmıştır. Gezgin kukla sahneleri, oyunlarını Awaji adalarından Seto 'ya kadar taşımışlar,Osaka ve Kyoto gibi büyük şehirlerde de ilgiyle izlenmişlerdir. Böylece tüm Japonya'da meşhur olmuştur.