Hz İsa (aleyhisselam) devrinden sonraki
zamanlarda yaşayan azılı bir katil adam vardı. Bu adam tam doksan dokuz
kişiyi öldürmüştü. Bir gün yapmış olduğu işin yanlış olduğunu anladı ve
tevbe etmeye karar verdi. Ancak kendisi gibi o kadar insanın canını
almış azılı bir katilin tevbesini acaba k...abul eder miydi?
Bu soru
beynini kemirip duruyordu

- Mutlaka bunu ehil bir kimseye sormam lazım
Yoksa içim rahat etmeyecek, dedi ve yanındakilere bu konuda kendisine
yardımcı olabilecek bir kişinin olup olmadığını sordu. Ona bir adamdan
bahsettiler. Halk o adamı bir din alimi olarak biliyordu. Ancak bu adam,
din âliminden ziyade ilimden fazla nasibi olmayan, ibadetlerini yerine
getirmeye çalışan, bu şekliyle de halkın güvenini kazanmış bir
insandı. Adam bu şahsın yanına gitmeye karar verdi. Yanına geldiğine ona
şöyle bir soru sordu:

- Efendim, ben doksan dokuz kişiyi öldürdüm. Ancak
şimdi pişman oldum. Tevbe etmek istiyorum. Tevbe etsem benim gibi bir
adamın tevbesini kabul eder mi?

Dini konularda sadece yüzeysel bilgisi
olan adam, karşısındaki adamın içinde bulunduğu pişmanlığı anlayacak ve
ona ne yapması gerektiğini söyleyecek yeterli donanıma sahip olmadığı
için ona,

- Artık
iş işten geçmiş. Bu kadar insanın katili olan bir insanı Cenab-ı Hak
affetmez. Senin tevben kabul olmaz deyiverdi. Bu cevap soruyu soran adamın
canını fazlaca sıktı. Birden sinirlendi Gözü karardı ve o sinirle o
adamı da öldürdü. Böylece öldürmüş olduğu kişi sayısı yüze ulaşmış
oldu. Aradan birkaç gün daha geçmişti. Katil adamın içindeki pişmanlık
duygusu onu başka arayışlara götürdü. Yanındaki insanlara,

- Tavsiye
edebileceğiniz başka bir din alimi yok mu, diye sordu. Bu sefer ona
hakikaten âlim bir zattan bahsettiler. Bu zat, dini konularda uzman
olduğu gibi aynı zamanda bildiklerini hayatına yansıtan hem alim hem de
zahid bir insandı. Katil adam hemen yola koyuldu ve alim zatın evine
gitti. Alim zat bu adamı çok güzel karşıladı. Kısa bir tanışmadan sonra
katil aynı soruyu bu zata da sordu. Alim zat, adamın içinde bulunduğu
derin pişmanlığı görmüştü. Ona şöyle cevap verdi:

-
“Evladım! Rabbimiz çok merhametlidir Tevbeleri kabul eder. Bundan daha
büyük günah işlesen bile seni affeder. Ancak bunun için samimi bir
şekilde tevbe etmen ve bir daha asla aynı günahı işlememen lazım”. Katil
adamın yüzünde bir tebessüm belirdi. Bu cevap içini rahatlatmıştı. Bu
sırada âlim zat, ona mutlaka uyması gerekli olduğu şu şartları da
söyledi:

- Tevbe
ettikten sonra, tevbenin gereğini yerine getirebilmen için içinde
bulunduğu ortamı, arkadaşlık grubunu terk etmelisin. Çünkü o yer seni
günaha çağırıyor. Onların tesirinde kalıp aynı günahı bir daha
işleyebilirsin. Öncelikle bu büyük kozu şeytanın elinden almalısın. Bu
sebeple sana bir yer tavsiye edeceğim. O yere git, oraya yerleş Orada ’a
ibadet eden, ahlaklı, kültürlü insanlar var. Onlarla arkadaşlık kur. Bir
daha da asla seni günaha sürükleyen bu yere gelme. Adam bu tavsiyelere
harfiyen uyacağına dair alim zata söz verdi ve ona teşekkür etti. Bütün
eşyalarını toparlayıp alim zatın bahsettiği şehre doğru yola koyuldu.
İçinde Rabbine karşı yapmış olduğu tevbenin huzuru vardı Yolu
yarılamıştı ki, ölüm meleği kapısını çaldı. Ölüm bu Yer ve zaman
dinlemez ki! Adam oracıkta son nefesini verdi. Bu sırada yer yüzüne adamı
almak için hem rahmet hem de azap melekleri geldi Rahmet melekleri ,

-
Bu adam günahlarına tevbe etti Bu sebeple onu biz götüreceğiz, dediler.

Haklıydılar Ancak azap melekleri de şunu söylüyorlardı:
-
Hayır bu adamı bizim götürmemiz lazım Tevbe etti ama hiçbir hayırlı
amel işlemedi ki! Tevbesinin gereklerini yerine getirmedi.

Peki şimdi ne
olacaktı?
Her iki taraf da adamın kendilerini alması gerektiğini
savunuyorlardı. Aralarında bu tartışma devam ederken ,ALLAH (c.c) başka bir meleği
onlara hakem olarak gönderdi. Bu melek, onların arasını bulacaktı.
Şunları söyledi:

- Adamın ayrıldığı şehir ile gideceği şehrin arasını
ölçün. Hangisine yakınsa adam o şehre aittir. Günah işlediği yere yakınsa
onu azap melekleri, gideceği yere yakınsa rahmet melekleri
alsın. Melekler her iki mesafeyi de ölçtüler ve adamın gitmekte olduğu
şehre daha yakın olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine onu rahmet melekleri
alıp götürdüler.