Dünden Bugüne Ev Sohbetleri
Zeynep Karataş
Hepimizin malumudur, bir zamanların gizli saklı ev sohbetleri…
Hey beh ! ne günlerdir ama?
Herkesin ön hazırlık yaptığı, katılanların kalitesi, üsluptaki incelik, sohbetlerdeki derinlik…
Yaşlanıyor muyum ne…
Eskiler gibi geçmiş günleri yâd etmeye başladığıma göre yaşlanıyorum azizim yaşlanıyorum.
Yani aslında o zamanlar küçüktüm, babamların o cesaret isteyen, ifşa olurlarsa bedel isteyen sohbetlerine, kapı aralığından kulak kabartmak haricinde o sohbetlere pek bir aşinalığım yok.
Düşünsenize kadınların kocalarına yatak odalarında sohbetlere katılmama sözü aldığı, aksi takdirde yatağı terk ettiği zamanlar…
Buna rağmen katılanların ifşa olduklarında, mahallelinin korkulu bakışları arasında ya da bir gece baskınında apar topar götürüldüğünü anımsarım hayal meyal...
O zamanların Zeyneb Gazali’lerine yürekten saygılar sunuyorum.
Kocasının akibetini bilemediği zamanlarda çocuklarına sarılarak, dualar eşliğinde eşini bekleyen o sabır abideleri…
Ve elbette fikrinin çilesini çekmiş yiğitlere selam olsun.
Tahayyül etmesi zor gerçekten, soğuk ve izbe hücrelerde günlerce bekletilmek. İlmin talep edilmesi, elifba bulundurmanın terör örgütü üyesi olmakla eşdeğer sayıldığı zamanların aziz talebeleri, sizlerin önünde saygıyla eğiliyorum.
Tabi her tekbir getirenin ardından “Allah Allah “ diye koşanlar istisna.
Onlar bu gün de olduğu gibi kullanıldılar ve çöpe atıldılar ya da çukura.
………
Ve şimdi kahvehane sohbetlerini aratmayan ev sohbetleri.
Gerçi işi büyütüp dernekleşenler de oldu ama söyledikleri, gözlükleri hep sığ kaldı genel itibari ile.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim;
Sivil toplum kuruluşlarına bakış açım biraz farklı; devletin vatandaşlarındaki sivri yanları kendi kontrolünde törpülemek için dernekçiliğe pek sıcak ve kibar davrandığını biliyorum. Bu konu ayrı olduğu için kısaca değinmek istedim ayrı bir yazı da değinmek isterim inşallah.
Devam edelim,
Bacak bacak üstüne atmış kadın mütefekkirlerle (!) göz göze yapılan sohbetler de yok değil hani. Gerçi sohbet değil de muhabbet demek lazım böylesine. Sohbetten kast edilen ayrı bir şey çünkü. Bu tür muhabbetlerde genelde hangi “islamic” yazarın ne yazdığı konuşulur. Hangi cemaat önderinin kızı ne yapmış… falan feşmekan.
Haremlik selamlık takıntısı ( !) ile İslamcı feminist kadınlarca da pek hor görülen bazı gelenekçiler de yok değil. Biraz da onların sohbetlerine şahitlik edelim.
Erkekler ‘ İslam Devleti kurulursa cihat hareketi nasıl olmalı , gayri Müslimleri cizyeye nasıl bağlamalı sonra daha önemli bir konu ; sonu “seksüel” ile biten , ucube cinsel çeşitliliğin hükmü ne olmalı ???? Onlar Lut kavminin müdavimleri olarak yaşamalı mı yoksa taşlanmalı mı İslam devletinde …’ diye tartışa dursunlar.
Sonra bir kâtip elinde kâğıt kalem , ‘yaz oğlum !’ diyen adamın ağzından çıkacak hüküm gereği listede oluşturduğu; Müslüman, münafık, fasık, kâfir kategorilerine büyük harflerle isim yazar.
Sonrada o listeden kimin eksildiği kimin eklendiği her hafta takip edilir. Tabi bunun için de bahsi geçen isimlerin haftalık fiş’leri de itina ile hazırlanmış olur…
Kadınlara gelince;
Onlar da yan odada birbirlerine kek tarifi verip “yemekteyiz” programının daimi yarışmacısı edasıyla, sunumdan servise, tadından tuzuna her şeye içten ve dıştan yorumlar yaparlar.
Kızına gelen talibin maaşından, oğluna beğendikleri kızın endamında her şeyin konuşulduğu tam bir kadınlar matinesi…
Keyifli ve bereketli bir sohbetten sonra konuklar uğurlanır ve dedikodu faslı yatak odasında iki kişilik devam eder.
Bu düzenli dedikodu sohbetlerine katılanlar da gönül rahatlığı ile “bu gün Allah için ne yaptın” sorusuna:
“Mümin kardeşlerimle birlikte toplanıp içimizdeki fasıkların, münafıkların ve kafirlerin ayıklamasını yaptık ve paylaşmak sünnettir diye düşünüp evimizde neyimiz var neyimiz yok, kek, pasta, çörek, börek paylaştık. Elhamdülillah biz gayretli Müslümanlar olarak gelecekten ümitliyiz “
Eh ne diyelim
Sohbetiniz şen olsun!