Annesi bulgurla doldurduğu, tabağın üzerini bir bez parçasıyla örttükten sonra, komşusuna göndermek için büyük oğlunun eline tutturmuştu. Bunu her hafta düzenli olarak yapıyordu. Bazen bulgur, bazen yağ, bazen de çocuklarının yiyebileceği çerezlerden koyar, mutlaka her hafta gönderirdi.
Çocuk aklıyla bu manzaraya bir mana veremiyordu. Ama nedense annesi bu yiyecekleri kendilerine kısarak verdiği halde, komşularına tabakla gönderirdi. Bir gün dayanamamış ve annesinin karşısına geçerek sormuştu.
___Anne, neden her zaman başkalarına veriyorsun bunları. Ben istediğim zaman çoğu kere vermiyorsun?
Kadın tebessüm ederek baktı çocuğun yüzüne, şefkatle okşadı saçlarını, sonra karşısına oturtup ağır ağır anlatmaya başladı.
___Yavrum bu gün günlerden Perşembe, verdiğimizin adı da perşembelik. En azından haftada bir gün, elimizde olanların bir kısmıyla, fakir olan, düşkün olan komşularımıza bir nebze yardımda bulunup, hem onların ihtiyacını karşılıyoruz, hem de sadaka sevabı kazanıyoruz. Bizim de komşumuzun fakir olduğunu biliyorsun, hem babaları da öldüğü için, evde çalışan geçimlerini sağlayan kimseleri yok. Yetimleri ortada koyacak değiliz ya, bizde yiyeceklerimizi onlarla paylaşıyoruz.
Çocuk annesinin anlattığını can kulağıyla dinlemişti. Küçücük beyninde hadiseyi yorumlamaya çalışıyordu.
___Herkes verir mi perşembeliği?
Kadın içini çekti, sonra ellerinin oğlunun saçları arasında gezdirdi.
___Yok oğlum yok, ah herkes verse ortada fakir mi kalırdı… Hem öyle kolay değil birisinin kapısına gelip bir şeyler istemek. Eğer bu şekilde göndermesek, gözleri yollarda kalır yetimlerin…
Babasının maaş aldığı günlerde, kendilerine getirdiği hediyeleri düşündü ve akşamı iple çektiğini hatırladı. Bütün masumluğuyla,
___Bildim, babam maaş aldığında bende öyle beklerim ya…
Aradan geçen yıllar, ne babasını bırakmıştı, nede annesini. Şimdi kendini aynı şekilde bekleyen iki tane can paresi vardı. Bu gün yine maaşını almış ve çocuklarını sevindirmek için, bir marketten birkaç çeşit yiyecek almıştı. Günlerden ise perşembeydi.
Yıllar öncesine gitmişti. Annesinin perşembelik verdiği o günler gözünün önünden geçiyordu. Bu gün farklı bir şeyler yapmalıyım hissi oldukça yüksekti. Tekrar yiyecek reyonlarını gezmeye başladı. Oldukça ucuz olan, fakat hiçbir çocuğun geri çevirmeyeceği bir çikolatayı kutusuyla aldı. Evet, bu gün hayatında bir değişiklik yapacaktı ve sokakta gördüğü bütün çocuklara ikram edecekti.
Yanlış anlaşılmasından da korkarak oldukça tedirgin bir şekilde önüne gelen ilk çocuğa çikolatayı uzattır.
___Alır mısın yavrum…
Kendisine uzatılan çikolatayı gören çocuk, şaşkınlıkla alıp almamakta kısa bir tereddüdün ardından aldı.
___Teşekkür ederim amca…
Verdiği bu ilk çocuğun yüzünde ki tebessüm bütün içinde kopan fırtınaların dinmesine yetmişti. Sonra birkaç çocuğa, ardından başkalarına, derken kısa bir müddet sonra kutu boşalmıştı.
İçlerinden bir çocuğun sorusuna, cevap verirken sesi titremişti.
___Bunları neden dağıtıyorsun amca?
___Bu gün Perşembe, bu dağıttığımın adı da perşembelik. Bu gün çocuk sevindirmek çok güzel olur da ondan. Eğer evinizde dedeniz veya nineniz varsa, ona sorarsanız, size perşembeliğin ne olduğunu anlatırlar…
İlk haftanın ardından biraz daha rahat davranmıştı. Sonra ise her Perşembe günü, ikamet ettiği sokağın bütün çocukları, akşam gün batımına yakın bir zaman, hep perşembeliklerini beklemeye başlamışlardı.
YAKUP ÇAK