Kur’an’ın muhtevasına baktığımızda, onun hayatın bütün safhalarını kuşattığını görürüz. Ezel ve ebed onda yan yanadır. Dünya ve ahiret beraberce zikredilmiştir. İbadet ve muamelat iç içe anlatılmıştır… Böyle olunca, gün boyu yaşadığımız bütün olaylarla alakalı onda ya açıktan veya işaretler tarzında hükümler görürüz. Mesela:

— Sabah, yeni bir günün başlangıcıdır. Şu ayetle, yeni günü tesbihle ve sabah namazıyla karşılamamız gerektiğini öğreniriz:

“Öyle ise, akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.”

Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur.

Gündüzün sonunda ve öğle vaktine girdiğinizde Allah’ı tesbih edin.” (Rum, 17-18)

— Yolda giderken, havada uçan kuşlar gördüğümüzde şu ayeti hatırlarız:

“Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmadılar mı?

Onları tutan ancak Rahman’dır.

Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.” (Mülk, 19)

Bu ayeti hatırladığımızda, bu kuşların uçaklar için birer model olduğunu düşünür, akıl kanatlarıyla bizi uçuran Rabb’imize hamd ederiz.

— Ardından yağmur yağmaya başladığını görsek, bu tecessüm etmiş ilahî rahmet tecellisini hayret ve hayranlıkla seyreder, şu gibi ayetleri düşünürüz:

“Semadan bir su indirdi.

Derken onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı.” (Bakara, 22)

“Gökten belli bir ölçüde bir su indirdik.

Ardından onu yeryüzünde tuttuk.

Bizim onu tamamen gidermeye de elbet gücümüz yeter.” (Mü’minun, 18)

Bu düşünme bizi ilahî nimetler karşısında derinden şükre sevk eder, Yüce Yaratıcı’nın ne kadar merhametli olduğunu idrak ettirir. Bizi, kuru toprağın yağan yağmurdan aldığı paydan çok daha fazla rahmetten hissedar kılar.

— Birisinin veya birilerinin uygunsuz tavırlarına muhatap olduğumuzda şu ayet ve benzerleri imdadımıza yetişir:

“Rahmanın kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine laf attığı zaman ’selam‘ derler (geçerler).” (Furkan, 63)

Bunlar, başkalarıyla problem yaşamaktan ve hayatın bir işkenceye dönüşmesinden bizi kurtarır, saadet içinde bir hayat yaşamamıza vesile olur.

— Bir dostumuzu ziyaret ederken pek çok ayette emredilen sıla-i rahim görevimizi hatırlarız. Evine vardığımızda şu ayet gereğince kapısını çalarız:

“Ey iman edenler! Geldiğinizi hissettirip (izin alıp) evdekilere selam vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin.” (Nur, 27)

Hadis gereği üç defa zile basar, açan olmazsa geri döneriz.

— Eve döndüğümüzde çoluk çocuğumuzla ilgilenir, onların üzerimizdeki haklarını yerine getirmeye çalışırız. Bu konuda da şu gibi ayetler bize rehberlik eder:

“Ehline namazı emret. Sen de ona sabırla devam et.” (Taha, 132)

“Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten kendinizi ve ehlinizi koruyun.” (Tahrim, 6)

Bu misallere, Kur’an’ın bütün ayetleri kıyas edilebilir. Bu nazarla bakıldığında, her bir Kur’an ayetinin “insanlara bir rehber” olması manası daha iyi anlaşılır.

alıntı