653. Ömer bin Hattab (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah Ashabıyla bir toplantı halindeydi. Benî Sü-Ieym kabilesinden bir bedevi geldi. Bir keler [kertenkele] avlamıştı. Onu pişirip yemek için eşyalarının yanma gidiyordu. Topluluğu görünce,
"Bu kalabalık kimin başına toplanmış?" diye sordu.
Oradakiler, "Peygamber olduğunu söyleyen zâtın etrafında" dediler. O bedevi adamları yardı, Resûlullahın karşısına geçti ve ona şöyle dedi:
"Ya Muhammed, Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki, senden daha^ yalancısını ve senden daha çok kendisinden nefret ettiğim birisini anneler karınlarında taşımadı. Eğer kavmim beni aceleci olarak isimlendirecek olmasaydı, seni öldürür ve bununla bütün insanları sevindirirdim."
Ömer (r.a.), "Ya Resûlallah, bırak şunu öldüreyim." dedi.
Resûlullah (s.a.v.), "Bilmez misin? Yumuşak huylu a-dam, nerede ise peygamber olacaktı? [Yumuşak huyluluk kişiyi nerede ise peygamber yapacak bir vasıftır]?" buyurdu.
Sonra adam Resûlullaha, "Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki sana iman etmeyeceğim" dedi.
Resûlullah (s.a.v.) adama, "Bu sözleri söylemeye, gerçek olmayan şeyler söylemeye, meclisimde bana saygı göstermemeye seni iten sebep nedir?" buyurdu.
Bedevi, Resûlullahı küçümsemek için, "Hala benimle konuşuyor musun sen? Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki, şu keler, sana iman etmedikçe ben sana iman etmeyeceğim" dedi. Sonra da koynundan keleri çıkarıp Resûlullahm önüne koydu.
Resûlullah, "Ey keler!" diye seslendi.
Keler oradaki herkesin anlayacağı fasih bir Arapça ile "Buyur, emrine amadeyim, ey Alemlerin Rabbinin Resulü" dedi.
Resûlullah (s.a.v.), "Sen kime ibâdet ediyorsun?" diye sordu.
Keler, "Semâda Arşı, yerde saltanatı, denizde yolu, Cennette rahmeti, Cehennemde azabı olana ibâdet ederim" cevabını verdi.
Resûlullah (s.a.v.) "Ey keler, ben kimim?" diye sordu.
Keler, "Sen Âlemlerin Rabbinin elçisi ve peygamberlerin sonuncususun. Seni tasdik eden kurtuluşa erer, seni yalanlayan da hüsrana uğrar" dedi.
Bunu işiten Bedevi şöyle dedi: "Ben şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Sen de Allah'ın Resulüsün. Allah'a yemin ederim ki, sana geldiğimde yeryüzünde kendisine senden daha çok kızdığım kimse yoktu. Allah'a yemin ederim ki, şu anda sen bana canımdan ve babamdan daha sevimlisin. Ben sana kılımla, derimle, bütün benliğimle i-man ettim:'
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Seni herşeyden daha yüce olan bu dine hidâyet eden Allah'a hamdolsun. Allah bu dini ancak namazla kabul eder. Namazı da ancak Kur'ân'Ia kabul eder."
Resûlullah daha sonra ona Fatiha ve İhlas sûrelerini öğretti.
Bedevi, "Ey Allah'ın Resulü, Allah'a yemin ederim ki, nesir olarak da, şiir olarak da bundan daha güzel sözler işitmedim" dedi.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bu, Âlemlerin Rabbinin kelâmıdır, şiir değildir. İhlas Sûresini (Kul huvallahü ehad) bir kez okursan Kur'ân'm üçte birini okumuş kadar; iki kez okursan üçte ikisini okumuş kadar, üç defa okursan da tamamını okumuş kadar sevap kazanırsın."
Bedevi, "Bizim İlâhımız ne güzel İlah! Az şeyi kabul ediyor, bol sevap veriyor" dedi.
Resûlullah, "Buna birşeyler verin" diye emretti.* Onlar da bedevîyi çokça mal verip onu nimete boğdular. Abdur-rahman bin Avf da kalkıp şöyle dedi:
"Ya Resûlallah, benim yanımda Horasan devesinden düşük, başıboş develerden daha yüksek kıymete sahip on aylık gebe bir deve var. Allah'a yakınlaşmak için bunu vermek istiyorum."
Resûlullah (s.a.v.) Abdurrahman bin Avf a, "Sen ona vereceğin devenin vasfını açıkladın. Ben de Allah'ın Cennette sana karşılık olarak vereceği devenin evsafını açıklayayım mı?" buyurdu.
Abdurrahman bin Avf, "Evet, açıkla" karşılığını verince de şöyle buyurdu:
"Kıyamet gününde sana içi oyulmuş inciden yapılmış bir deve verilecektir. Ayaklan yeşil zebercetten, boynu sarı zebercettendir. Üzerinde bir mahfil vardır. Mahfilin üzerinde ipek ve ibrişimler vardır. Bu deve seni sırat üzerinden şimşek gibi geçirecektir."
Biraz sonra bedevi Resûlullahın yanından ayrıldı. Yolda Beni Süleym kabilesinden eli kılıçlı ve kargılı 1000 süvari ile karşılaştı. Onlara "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu.
Onlar, "Peygamber olduğu yalanını söyleyen adamı öldürmeye gidiyoruz" dediler.
Bedevi, "Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın Resulüdür" dedi.
Onlar "Sen Sabiî mi oldun [din mi değiştirdin]?" dediler.
O, "Hayır, Sabiî olmadım" dedi. Sonra da onlara Resû-lullah ile aralarında geçen hadiseyi anlattı. Onlar, "Biz hepimiz 'Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın Resulüdür' diyoruz" dediler. Hemen Resûlullaha gittiler. Resûlullah onları karşıladı. Onlar hayvanlarından inerek Resûlullahın rast gelen yerini öpmeye başladılar. Bir yandan da "Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın Resulüdür' diyorlardı. Ve "Ya Resûlullah, bize ne emredecek-sen emret" diyorlardı.
Resûlullah (s.a.v.), "Hâlid bin Velid'in sancağı altında olun" buyurdu.
Araplardan bunlar gibi topluca Müslüman olan başka bin kişilik bir grup görülmedi.
* ResûluHah bedeviye malt olup olmadığını sormuş, onun, "Kabilem içerisinde benden daha fakir biri yoktur" deyince yukarıdaki emri vermiştir.