***
DIŞARDA
Points: 25.810, Level: 96
Level completed: 46%,
Points required for next Level: 540
Overall activity: 0%
Achievements


Cevap: Dinden Uzak Toplumdan Kuran Ahlakına Geçiş
Bu tür bir kişi, Kuran'a dayalı gerçek din hakkında kendisine anlatılanlarda açıklar bulmaya çalışır. Hiçbir şey bilmediği halde, kendi kafasından çeşitli örneklemelerle karşısındakileri "sıkıştırmayı" dener. Allah'ın Kuran'da "misal" olarak adlandırdığı inkarcıların bu örneklemeleri aslında herhangi bir tutarlılığa sahip olmayıp, ya tutarsa mantığında öne sürülen safsatalardır:
Bir bak, senin için nasıl misaller verdiler de böylece saptılar. Artık onlar hiçbir yol da bulamazlar. (Furkan Suresi, 9)
Bu misallerin en klasikleri 4-5 taneyi geçmez. "Mesela domuz eti niçin haram?" sık rastlanılan sorulardan bir tanesidir. Domuzun kendi pis bir hayvandır ve trişin adlı hastalığa neden olur. Bu soruyu soran kişiler de genellikle domuz etinin insan sağlığına ne derece zararlı olduğunu bilmektedirler. Fakat bu insanlardan bir çoğu buradan bir şey yakalarsa tüm sistemi açmaza sokabileceği ümidiyle bu yola başvurmaktadırlar. Ancak bu insanların başarıya ulaşmaları söz konusu değildir. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir:
Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar, onlar da alevli ateşin halkıdır. (Hac Suresi, 51)
Bunlar Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar ahireti de tanımayanlardır. (Hud Suresi, 19)
Bu tip insanlar, öne sürdükleri bir misalin geçersizliği kendilerine izah edilse bile, -amacı samimi olarak bilgilenmek, şüphelerini gidermek değil de, tamamen açık aramak olduğu için- cevap aldığı misali yeni misaller takip eder. Verilen cevaplar ve öğütler üzerinde dürüst olarak düşündüğünde kendisine makul, mantıklı gelecektir. Ama bunun, o güne kadar kurduğu düzende, planladığı gelecekte köklü bir değişiklik yapmasını gerektireceğinden korkmaktadır. Bunun üzerine Kuran'daki deyimle "kulaklarını tıkar" ve o ortamdan bir kaçış yolu aramaya başlar. Kuran'da bu psikoloji, Nuh Peygamberin ağzından şöyle anlatılır:
"Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.' (Nuh Suresi, 7)
Kuran'da, öğütten kaçan bu tür insanların durumu ise yaban eşeklerine benzetilir:
Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar? Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; arslandan korkup-kaçmışlar. (Müddessir Suresi, 49-51)
İslam'a davet edildiği halde, bu tür basit tavırlarla haklı çıkmaya çalışan kişinin "çok büyük bir zalim" olduğunu ise yine Kuran'dan öğrenmekteyiz:
İslam'a çağrıldığı halde, Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez. (Saff Suresi, 7)
Söz ettiğimiz inkarcı, eğer biraz daha inatçı ve tecrübeli bir kişiyse, kendi "uyanık"lığını kanıtlamak için her ortamı kaçırılmaz bir fırsat bilir. Herkesi kendisi gibi bildiğinden, müminlerin sırf Allah rızasına yönelik olan birlik ve dayanışmasına da "cahiliye" standartlarına göre bir açıklama bulmaya çalışır. "Bu işin içinde bir iş var", "bu devirde kimse kimsenin kara kaşına, kara gözüne gelmez" gibi beylik teşhislerle aklınca kendi kurnazlığını ön plana çıkartmayı dener. Kimi zaman da üstten bakan alaycı tavırlar sergileyerek kendine olan güvenini pekiştirmeye yönelir. Bu konuda en büyük desteği yine, kendisiyle aynı ruh halini taşıyan yakın çevresinden alır. Kuran'da, bu tip bir kişinin, müminlere karşı tutumu ve saptırıcı yakın çevresi ile ilişkisi şöyle ifade edilir:
İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. (Bakara Suresi, 14-15)
Aslında Kuran'a karşı misal getirme, müminlere karşı samimiyetsiz, peşin fikirli ve art niyetli yaklaşma, dinde ve iman edenlerde açık ve kusur arama, alaycı tavırlar sergileme yalnızca bu kişiye özgü davranış bozuklukları değildir. Kendisinden çok önceki devirlerde yaşamış ve dine cephe almış insanlar da yüzyıllardır aynı taktiklere başvurmuşlardır. Çağlar değişmesine rağmen zihniyet, izlenen yöntem, verilen misaller aynen devam etmektedir. Gerçekleri bile bile örtmek için bu yönteme başvuranlar tarih boyu hiç değişmeden bugüne dek varlıklarını sürdüregelmişlerdir:
Hayır, onlar geçmiştekilerin söylediklerinin benzerini söylediler. (Müminun Suresi, 81)
Bunların yanında bir grup da dini kendi çıkarlarıyla ters düşmeyecek bir şekilde çarpıtmaya çalışır. Kuran ayetlerine karşı başka kıstaslar öne sürer. Dini bu şekilde çarpıtmaya çalışanlar hakkında Kuran'da şu hüküm yer alır:
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var? İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.
Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye. (Kalem Suresi, 36-39)