ağlamanın gücü
Ağlamak hep bir zayıflık belirtisi olarak algılansa da ezelden, bence aksine güçlü bir karakter ve zengin bir ruha delalet eder çoğu kez!
Kızılderililer demişler ya; “gözde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz” diye… Sanırım haklılar…
Ruhumuzdaki aydınlığın bin bir güzellikle dışa yansıması; kırılmalarımızın akabinde gelen gözyaşlarıyla mümkün galiba!
Ve belki salt o genel bakış ya da anlayış sebebiyle, yani toplumumuz bir zayıflık belirtisi olarak algıladığından gözyaşlarını, her zaman güçlü, her sıkıntıyı ya aşan ya da içinde sindirebilen varlılar şeklinde gördüğü erkeklere ağlamak eylemini yakıştıramamışlar! Ve erkekler ağlamaz diye bir genelleme atmışlar ortaya…
Lakin şöyle bir derince düşünüp beynimizdeki tozlu merceği parlattıktan sonra, geçmişe hem de ta saadet asrına çevirdiğimizde karşımıza etkileyici bir gerçek çıkar.
Ancak gerçekleri gören bugünün farkında olup geleceği yorumlayabilen insanlar boğulmuşlar hakiki gözyaşlarına!
Çünkü o halleriyle biliyorlarmış esasen gülünecek değil de ağlanacak bir halde olduğumuzu olacağımızı!
Zaten çok gülmek hep bir toyluk, hafiflik işareti değil midir?
İnsanların mutlu olması, tebessümkar yaşamaları tabii ki benim de dileğim… Ama daha önce hep gerçekler gelir. Çünkü daima savunduğum gibi onlardır bizi mutluluğun, huzurun aslına götürenler.
Ve diyorum ki;
Ruhu, vicdanı, kalbi ve gözleri olan,
Öylesine değil de,
Gerçekten yaşayanlar ağlayabilirler.
Hem de bütün güçleriyle!
.:Talha Bora ÖGE:.