Adam amansiz bir derde tutulmustu. Gúnden gúne eriyip túkenmekte, artik Azrail Aleyhisselam'in yolunu gozlemekteydi.
Gittigi bútún tabiplerden eli bos donmus, caldigi her kapi yúzúne kapanmisti. Yemeden icmeden kesilmis, bir deri bir kemik kalmis., gozleri gúnlerdir uyku gormemisti. Bir tek, filan yerde bir hekim daha var, dedikleri vakit dizlerine biraz derman geliyor, son bir timitle gidiyor ama oradan da bir care bulamiyordu. Bú-tún hekimler agiz birligi etmisti sanki. Bu hastaligin caresi yok, diyorlar, baska bir sey demiyorlardi.
Boynunu búkup kaderine razi olmaya calistigi sirada Lokman Hekim'i duydu. Kimsenin derdine care bulamadigi hastalar onun elinden sifa buluyor, olúmun pencesinde kivrananlar onun ilaclariyla yeniden dogmus gibi oluyorlardi. O hekimlerin hekimiydi.
Adamin ne nefes almaya mecali vardi, ne de yúrúmeye takati. Daglarin ardindaydi Lokman Hekim. Ama ne yapip-edip, olúm gelmeden bir de ona gitmeliydi

Yol azigim, asasini, dostlarinin dualarini aldi, yola koyuldu. Mecali kalmayip yere yigildigi zamanlarda Lokman'in sifali elleriyle iyilesecegini dúsúnerek tekrar kalkti. Her adimda dermana biraz daha yaklastigini hissederek gúc kuvvet buldu. Yaklastikca úmidi artti, Lokman Hekim'e dualar etti, o olmasaydi ne yapardim, diye dúsúndu, gúlúmsedi, yúrúdú daglar boyunca.
Lokman Hekim'in kapisina geldiginde yolculugunun yedinci gúnú bitmek úzereydi. Son bir gayretle kapinin esigine geldi, oraciga yigildi kaldi. Lokman Hekim onu iceri aldi, dinlenmesi icin yer gosterdi. Adam kurtaricisinin yúzúne gúldú, solgun dudaklarini kipirdatip, fisiltiyla dualar etti.
Hekimlerin Hekimi adami muayene etti, sorular sordu, ne oldugunu anlamadigi bir seyler yapti. Sabaha dogru hastasini incelemeyi birakip alnindaki teri sildi, bir koseye oturdu, dúsúnceye daldi. Adam gozlerini aralayip yalvararak kurtaricisina bakti. Bir gúzel soz bekle-di, bir úmit kirintisi, yasayacagima dair bir tek soz, bir tebessúm hic olmazsa...
Oturdugu yerden yavasca dogruldu Lokman Hekim, hastasinin elini tuttu, gozlerini gozlerine dikti. Adam yalvarircasina bakmaya devam ediyor, gozleri yasli, nefesini tutmus bekliyordu.
- Evlat, dedi Hekimlerin Hocasi, senin derdinin dermani bende yok!
O anda zaman durdu sanki, hasta adam bir ah cekti, boynu yan tarafa dústú.

Ogleye dogru kendine geldi, zorlukla ayaga kalkti, hicbir sey soylemeden asasina dayanarak kapidan cikip gitti. Nereye gittigini bilmiyordu, nereye kadar gide-bilecegini de... Burada, son úmidini de yok eden bu adamin yaninda kalmak istemiyordu, o kadar. Olúme gidiyordu adam.
Aksamustúne kadar hic durmadan yúrúdu. Dizlerinde derman túkenince bir agaca dogru súrúnerek ilerledi, sirtini agaca yasladi. O anda uyku húcum etti gozlerine, direndi. Gozleri kapanirsa bir daha acilmayacak gibi geliyordu. Biraz ilerideki koyun súrúsúnu izlemeye basladi. Kuzulara bakti, annesinin etrafinda oynasan kuzulara. Gozunún onlúne cocuklari geldi, gozlerini aralamaya calisti. Peh, dedi, Lokman Hekim'mis, gúya hocalarin hocasi!..
Kuzulari seyretmeye koyuldu tekrar. Goz kapaklarini ellerinin yardimiyla acik tutmaya calisiyordu ki, o da ne, simsiyah bir yilan kuzularla beraber kara bir ko-yunun memelerinden sút emiyordu. Gozlerini ovusturdu, daha dikkatli bakmaya calisti, evet oyleydi. Adam saskinlik ve merakla seyrederken, karayilan kara koyunun memelerinden emecegi kadar emdi, kivrila kivrila súrúden uzaklasti, sonra ak bir tasin ústúne emdigi bútún sútú kustu.
Dúsundu adam. Bu bir isaret miydi? Belki... Olúmú beklemek, olúme gitmekten daha zordu. Súrúnerek ak tasin yanina vardi, kararini verdi, yilanin kustugu sútú icip olecekti. Tasin ústúndeki siyahlasmis sút birikintisine bakti, bir an durakladi, sonra iciverdi. Lokman'mis., dedi, Lokman!.. Bir daha icti. Gozleri kapaniyordu, engel olmadi gozlerine, kuzulara bakti son kez, basi donúyordu. Ak tasin ústúne yigilip kaldi adam.
Gúnesin ilk isiklariyla gozlerini acti, etrafina bakindi. Aksam neler olmustu? Ak tasa ilisti gozú, hatirlamaya calisti. Olmeyi bile becerememisti.
Agaca dogru yúrúdú, egilip asasini aldi, donúp bir ak tasa, bir asaya bakti. Ama agaca kadar asasina dayanmadan nasil yúrúyebilmisti? Nasil olurdu bu? Kendini sóyle bir kontrol etti, nefes alip verdi, bir baskalik vardi vúcudunda, iyi hissediyordu kendini.
Koyúne dogru yúrúmeye basladi. Yurúdúkce acildi, acildikca kendine geldi, asayi atti. Eskisi gibiydi. Sanki dún aksam súrúnerek olúme giden adam kendisi degildi. Elindeki gikini firlatip atti, sevinc icinde koyúne, cocuklarina dogru kosmaya basladi.
O anda Lokman Hekim aklina gelince durdu, donúp geldigi yola bakti, kararini verdi, geri donúp onu gorecekti. Hani benim derdimin dermam yoktu, hani sen hekimlerin hocasiydin, bak iste sapasaglamim diyecekti. Sen de tabipsin oyle mi, hadi canim!.. Bak bir yilanin zehri... Yok yok, soylemeyecekti nasil iyilestigini, bil-mesindi o kendini hekim zanneden adam. Lokman Hekim'le nasil alay edecegini dúsundúkce dizleri daha bir kuvvetleniyor, adimlari hizlaniyor, vúcudu biraz daha canlaniyordu.
Lokman Hekim'in evinin onlúne gelip durdu. Bu defa baskaydi, esige bakti, kahkaha atti, var gúcúyle kapiyi calmaya basladi. Lokman'mis, dedi bir kez daha, daha hizli caldi kapiyi. Lokman kapiyi acti nihayet, iceriye buyur etti. Adam kapiyi omuzlarcasina girdi iceri.
-Bak, diyordu vúcudunu gostererek, oradan oraya zipliyor, yerinde duramiyor, hey Lokman Hekim, diyordu, bútún dertlerin dermam varmis sende! Bir de beni muayene etsen, hocalarin hocasi, hah hah ha...
Lokman Hekim adama yaklasti, omuzlarindan tuttu, dudaklarinda belli belirsiz bir gúlúmseme, tane tane konusmaya basladi:
-Ah evlat ah, senin derdinin dermani bende yok dedim, ben nereden bulaydim kara yilani, kara koyunu,
kendi rizasiyla nasil emzirseydim, ak tasin ústúne nasil kustursaydim...
Adam sasirmisti, gozlerini yerden kaldiramiyordu, ellerine sarildi Lokman Hekim'in, af diledi yúregi yanarak.
Dermanin sahibini bilmisti adam. Gercek derdi bilmisti...

Satir arasi hikáyeler
(Serdar Tuncer)