Bu gazve hicretin sekizinci yılı şevval ayında yapıldı.Bu târihte yapıldığını Mûsâ ibn Ukbe (Mağâzt'sinde)
Söyledi .
325-.......Bize Hişâm, babası Urve'den; o da Ebû Seleme'ninkızı Zeyneb'den; o da annesi Ümmü Seleme(R)'den tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Peygamber (S) yanıma girdi. O sırada yanımda bir muhan-nes kişi bulunuyordu. İşittim ki o, kardeşim Abdullah ibn Umeyye'ye:
— Yâ Abdallah! Ne dersin, eğer Allah yarın size Tâif'in fethini müyesser kılarsa sana gereken, Gaylân'ın şişman kızını yakalaman-dır. O kız (semizlikten karnı) dört büklüm karşılar, sekiz büklüm de arkaya döner! diyordu.
Bunun üzerine Peygamber (S):
— "Bu kabil muhannesier bir daha yanımıza sakın girmesin" buyurdu.
Râvî Sufyân ibn Uyeyne:
— İbn Cureyc: Bu muhannesin adı Hît'tır, dedi, demiştir.
Bize Mahmûd ibn Gaylân tahdîs etti: Bize Ebû Usâme, Hişâm'-dan bu hadîsi tahdîs etti ve "Peygamber o gün Tâif'i muhasara etmekteydi" fıkrasını ziyâde etti .
326-.......Abdullah ibn Amr (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S)Tâif şehrini muhasara ettiği zaman, Tâifliler'den herhangi birşey el*de edemedi. (Bâzî sahâbîleriyle istişareden sonra):
— "İnşâallah yarın döneceğiz (yânî muhasarayı kaldıracağız)"dedi.
Bu söz mücâhidlere ağır geldi de:
— Tâif'i fethetmeden nasıl gideriz! dediler.
-Râvî Sufyân bir kerre de: Nasıl döneriz dediler, şeklinde riva*yet etmiştir.-
Sahâbîlerin bu i'tirâzlı sözleri üzerine Peygamber:
— "Öyleyse yarın sabah harbe hazır olun!" buyurdu. Ertesi sabah harb başladı ve sahâbîlerden birçoğuna yara isabet
etti. Bunun akabinde Peygamber:
— "İnşâallah bizler yarın döneceğiz" buyurdu.
Bu sefer Peygamberdin bu karârı sahâbîleri sevindirdi. Peygam*ber de sahâbîlerin sevinmelerine güldü.
Râvî Sufyân bir kerresinde "Tebessüm etti'", yânî gülümsedi şeklinde söylemiştir.
el-Buhârî dedi ki: el-Humeydî şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne bu haberin hepsini an'anesiz olarak tahdîs etti .
327-.......Bize Şu'be, tahdîs etti ki, Âsim şöyle demiştir: BenEbû Usmân'dan işittim, o şöyle dedi: Ben Sa'd'dan işittim ki, o Al*lah yolunda ilk ok atan kişidir. Ve yine ben Ebû Bekre'den işittim ki, o da Tâif halkından müslümân olup Tâif Kalesi'nin üstüne çık*mış ve oradan makara ile aşağıya inip Peygamber'e gelmiş olan in*sanlar içinde idi. İşte bu iki sahâbî: Biz, Peygamber (S)'den: "Her kim babasından başka bir kimseye -babası olmadığını bile bile- ba*bası olduğunu iddia ederse, işte o kimseye cennet haramdır'* buyu*rurken işittik, dediler.
Ve Hişâm ibn Yûsuf es-San'ânî dedi ki: Bize Ma'mer ibn Râşid, Âsım'dan; o da Ebû*l-Âliye'den yâhud Ebû Usmân en-Nehdî'den ha*ber verdi ki, o: Ben Sa'd'dan ve Ebû Bekre'den işittim; onlar da Pey-gamber'den. işittiler, demiştir.
Âsim dedi ki: Ben Ebû'l-Âliye yâhud Ebû Usmân'a:
— Yemîn olsun bu hadîsi sana iki büyük sahâbî rivayet etmiştir ki, artık bunların şehâdetleri kâfidir, dedim.
O da:
— Evet kâfidir. Bunlardan biri Allah yolunda ilk ok atan kişi*dir (yânî Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tır). Diğeri de Tâif halkından yirmi üç kişinin üçüncüsü olarak kaleden aşağıya inip Peygamber'e gelen kişidir (yânî Ebû Bekre'dir), dedi .
328-.......Ebû Mûsâ el-Eş'arî (R) şöyle demiştir: Peygamber (S)(Tâif seferinden dönüşünde) Mekke ile Medine arasında Cı'râne mev*kiine inerken, ben Peygamber'in yanında bulunuyordum. Beraberinde Bilâl de vardı. Bu sırada Peygamber'e bir bedevi geldi ve:
— Bana verdiğin va'di hâlâ yerine getirmeyecek misin? dedi. Peygamber de ona;
— "(Ganîmet taksiminin yakınlığıyle yâhud sabra karşılık büyük sevâbla) seni müjdelerim" buyurdu.
Çöl Arabi:
— "Sevin, müjdelen" sözlerini bana çok söyledin, dedi.
Bunun üzerine Peygamber öfkelenmiş bir kimse hey'etinde Ebû Mûsâ ile Bilâl'e döndü de:
— "Bu bedevi verdiğim müjdeyi reddetti, onu sizler kabul edi*niz!" buyurdu.
Ebû Mûsâ ile Bilâl de:
— Kabul ettik, dediler.
Bundan sonra Peygamber içi su dolu bir bardak, yânı küçük bir kap istedi. Bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. Ağzındaki bir mik-dâr suyu da bunun içine püskürdü. Sonra Ebû Mûsâ ile Bilâl'e:
— "Bu sudan içiniz, bunu yüzleriniz ve göğüsleriniz üzerine bo*şaltınız ve sevininiz!" buyurdu.
Onlar da su kabını aldılar ve Peygamber'in emrettiği işleri yap*tılar.
Bu sırada Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme, perde arkasın*dan:
— Şu sudan ananıza da ikram edin! diye seslendi.
Onlar da bu sudan arta kalan bir kısmı da Ümmü Seleme'ye ik*ram ettiler .
329-.......İbn Cureyc tahdîs edip şöyle demiştir: Bana Atâ ibnEbî Rebâh haber verdi ki, ona da Safvân ibn Ya'lâ haber verdi, ki babası Ya'lâ ibn Umeyye: Keski ben kendisine vahy indirilirken Ra-sûlullah'ı görebilsem! der idi.
Ya'lâ ibn Umeyye dedi ki: Peygamber Cı'râne'de, mevkiinde iken, üzerinde bir örtü vardı ve kendisi bu örtü ile gölgelendirilmişti. Ya*nında da sahâbîlerinden birtakım insanlar vardı. Bu sırada huzuru*na, üzerinde güzel koku sürülmüş bir cübbe bulunan bir çöl Arabi geldi ve:
— Yâ Rasûlallah! Güzel koku sürüldükten sonra bir cübbe için*de umre niyetiyle ihrama giren bir kimse hakkında ne dersiniz? diye sordu.
İşte tam bu sırada Umer, eliyle Ya'lâ'ya gel diye işaret etti. Ya'*lâ da geldi ve hemen başım Rasûlullah'ın örtünmekte olduğu örtü*nün içine soktu. Bir de gördü ki, Peygamber (vahyin şiddetinden) yüzü kızarmış ve uyuyanın nefes alıp verirken horultu çıkarması gibi ho*rultu çıkarıyor. Peygamber bir süre bu şekilde kaldı, sonra bu hâl kendisinden açıldı. Peygamber:
— "Bana biraz evvel umreden sormakta olan kimse nerede?" buyurdu.
O kişi arandı ve huzura getirildi. Peygamber ona:
— "Sendeki kokuya gelince: Sen onu (yânı bedenine ve elbisene bulaşan kokuyu) üç kene yıka, üzerindeki cübbeye gelince, onu da sırtından çıkar. Sonra (ihramı giyip) haccında yapmakta olduğun fi*illeri umren içinde de yap" buyurdu .
330-.......Abdullah ibn Zeyd ibnÂsım şöyle demiştir: Allah Hu-
neyn günü Rasûlü'ne, harb ettiği kimselerin mallarını ganîmet ola*rak verdiği zaman, Rasûlullah o mallan insanlar içinde kalbleri İslâm'a alıştırılan kimselere taksim etti de, bu mallardan Ensâr'a bir-şey vermedi. Ensâr, Rasûlullah'ın bâzı insanlara mal verip de kendi*lerine birşey vermediği için hüzünlenmiş gibi oldular. Bunun üzerine Rasûlullah onlara hitâb edip şöyle buyurdu:
— "Ey Ensâr cemâati! Ben sizleri yolu şaşırmışlar bulup da Al*lah benim delâletimle sizlere hidâyet vermedi mi? Ben sizleri fırka fırka bölünmüş hâlde bulup da, Allah benim Medine'ye hicretimle sizleri birbirinizle birleştirmedi mi? Ben sizleri fakır hâlde bulup da Allah benim yüzümden sizleri zengin kılmadı mı?"
Rasûlullah bu soruların herbirini sordukça, Ensâr Rasûlullah'a karşı:
— Allah ve Rasûlü en çok ihsan edicidir, dediler. Rasûlullah:
— "Sizleri Allah'ın Rasûlü'ne şöyle cevâb vermenizden men' eden nedir?" buyurdu.
Rasûlullah birşey söyledikçe Ensâr:
— Allah ve Rasûlü en çok ihsan edicidir, dediler. Rasûlullah:
— "Eğer siz isteseydiniz, benim bu sorularıma şöyle şöyle ce*vâb verebilirdiniz:1 (Seni kavmin yalanlamıştı, bize hicret ettin, biz Seni tasdik ettik. Kavmin Seni terketti, biz Sana yardım ettik. Kav*min Seni kovdu, biz Seni bağrımıza bastık. Sen yoksuldun, biz Seni malımıza ortak yaptık diyebilirdiniz. Bunlar doğrudur.) İnsanlar al*dıkları koyunlar ve develerle evlerine giderlerken, sizler Peygamber ile evlerinize gitmenizden razı oluyor musunuz? Eğer hicret fazileti olmasaydı, muhakkak ben Ensâr'dan bir kimse olurdum. İnsanlar bir vâdîye bir dağ yoluna gitmiş olsalardı, ben muhakkak Ensâr'ın vadisine ve dağ yoluna girer giderdim. Ensâr cild üzerine giyilen iç fanilâsı, diğer insanlar da onun üzerine giyilen elbisedir. Sizler ben*den sonra yakında başkalarının sizlere tercih edildiği zamana kavuşacaksınız. Sizler bunlara sabrediniz, nihayet sizler havuz başında bana kavuşacaksınız" .
331-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (R) ha*ber verip şöyle dedi: Allah, Hevâzin (harbindeki ganîmet) malların*dan kendi Rasûlü'ne fey' olarak verdiğini verdiği ve Peygamber de Kureyş'ten birtakım kimselere (kalblerini İslâm'a alıştırmak için) yü*zer deve vermeğe başladığı zaman, Ensâr'dan bâzı insanlar:
— Allah, Rasûlullah'a mağfiret eylesin! O, Kureyş'e veriyor da bizleri terkediyor. Hâlbuki kılıçlarımızdan hâlâ Kureyşliler'in kanla*rı damlıyor, dediler.
Enes devamla dedi ki: Ensâr'ın bu sözü Rasûlullah'a söylendi. Bunun üzerine Rasûlullah, Ensâr'a haber gönderip onları deriden bir çadır içinde toplattı. Ensâr'ın beraberinde başkalarım çağırmadı. On*lar toplanınca, Peygamber ayağa kalktı da:
— "Ey Ensâr! Sizin tarafınızdan söylenip bana u/aşan o söz ne*dir?" buyurdu.
Ensâr'ın iyi anlayışlıları:
— Yâ Rasûlallah! Bizim başkanlarımız (sizi üzecek) hiçbir söz söylememişlerdir. Amma bizden yaşlan taze bâzı insanlar: Allah, Ra-sûlullah'a mağfiret eylesin! O, Kureyş'e veriyor da bizleri bırakıyor. Hâlbuki bizim kılıçlarımızdan hâlâ Kureyş kanı damlıyor, demişler*dir, dediler.
Bunun üzerine Peygamber:
— "Ben Kureyş'fen bâzı kimselere dünyalık veriyorum ki, bun*lar küfür ve şirk zamanına yakın olan insanlardır. Ben onların gö*nüllerini İslâm Dîni'ne alıştırmak maksadıyla veriyorum. İnsanlar aldıkları mallarla giderlerken, sizler evlerinize Peygamber'le gitme*nizde razı olmuyor musunuz? Allah 'a yemin ederim ki, sizin Peygam*ber'le Medine'ye dönüp gitmeniz, onların ganimet mallarıyle evlerine bitmelerinden şübhesiz daha hayırlıdır" buyurdu.
Ensâr:
— Yâ Rasûlallah! Bizler Sen'inle Medine'ye gitmekten razı ol*muşuzdur! dediler.
Peygamber de onlara:
— "Sizler yakın gelecekte şiddetli bir surette başkalarının sizle*re tercih olunmasıyle karşılaşacaksınız. Siz bu durumlara A ilah 'a ve Rasûlü 'ne kavuşuncaya kadar sabrediniz. Çünkü ben havuz başında olacağım" buyurdu.
Enes: Fakat sabretmediler, demiştir .
332-.......Enes (R) şöyle demiştir: Mekke fethi günü olduğu za*man Rasûlullah ganimetleri Kureyş arasında taksim etti. Bundan Ensâr öfkelendiler. Peygamber (S):
— "İnsanlar dünyalıkla evlerine giderlerken sizler Allah 'in Rasûlü ile birlikte evlerinize dönüp gitmenizden razı olmuyor musunuz!"buyurdu. Ensâr:
— Evet razıyız! dediler. Peygamber:
— "Eğer insanlar geniş bir vâdîye yâhud dar bir dağ yoluna gi*rip gitseler, ben muhakkak Ensâr'ın vadisine yâhud Ensâr'ın dağ yo*luna girer giderim" buyurdu.
333-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Huneyn günü ol*duğu zaman Peygamber'in ordusu ile Hevâzin kabilesi karşılaştı. Pey*gamber'in beraberinde onbin mücâhid ve bir de Mekke'den salıve-rilenler vardı. Müslümanlar ansızın ok baskınıyla karşılaşınca geri dön*düler. Peygamber:
— "Ey Ensâr topluluğu!" diye seslendi. Onlar:
— Lebbeyke yâ Rasûlallahi ve sa'deyke lebbeyk! Bizler Sen'in önündeyiz, dediler.
Peygamber bineğinden indi de:
— "Ben Allah'ın kulu ve Rasûlü'yüm!" dedi.
Akabinde müşrikler bozguna uğradılar. Peygamber Mekke'den katılanlara ve Muhâcirler'e ganimet verdi de Ensâr'a birşey verme*di. Ensâr ganimetten men' olunmaları hususunda konuştular. Bunun üzerine Rasûlullah onları da'vet edip bir çadır İçine koydu. Akabinde:
— "İnsanlar aldıkları koyunlar ve develerle giderken sizler Al*lah 'in Rasûlü ile gitmenizden razı olmuyor musunuz?" buyurup şun*ları da söyledi: "Eğer insanlar bir vâdîye girseler Ensâr da bir dağ yoluna girse, ben elbette Ensâr'ın dağ yolunu tercih ederdim..."
334-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) (Huneyn ganimetlerinin taksimi hakkında Ensâr'ın bâzı sözleri üzerine) Ensâr'dan birtakım insanları (deriden bir çadır altında) topladı da (yaptığı hutbede özetle) şunları söyledi:
— "Şübhesiz Kureyş Câhiliyeî devrine yakındır ve başlarına ge*len bir harb musibetinden deyeni çıkmışlardır. Ben onların bu harb-de uğradıkları yaraları, zararları sarıp düzeltmek ve bu suretle onların gönüllerini İslâm Dîni'ne ısındırıp alıştırmak istedim (Bunun için onlara çok pay verdim). Sizler insanların aldıkları dünyâ mallarıyle evlerine dönüp gitmeleri ve kendinizin ise Allah'ın Rasûlü ile birlikte evlerinize dönüp gitmenizden hoşnûd olmuyor musunuz?" buyurdu.
Ensâr:
— Evet hoşnûd oluyoruz! dediler. Rasûlullah:
— "Eğer insanlar açık bir vâdîye girip gitseler ve Ensâr da dar bir dağ yoluna girip gitse, ben muhakkak Ensâr'ın vadisine yâhud Ensâr'ın dağ yoluna (yânî geniş veya dar, Ensâr'ın yoluna) girer giderim" buyurdu .
335-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Peygamber(S) Huneyn ganimetlerini taksim ettiği zaman Ensâr'dan bir (müna*fık) kişi:
— Peygamber bu taksim ile Allah'ın rızâsını kasdetmemiştİr, de*di.
Ben de bu sözü işitince gidip Peygamber'e haber verdim. Pey-gamber'in yüzü değişti. Sonra:
— "Allah'ın rahmeti Mûsâ üzerine olsun! Yemin olsun Mûsâ bundan daha çoğu ile eza edilmişti de, o yine sabretmişti" buyurdu .
336-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Huneyn gü*nü (harb) olup bitince Peygamber (S) bâzı insanları tercîh edip fazla ganimet verdi. Meselâ el-Akra' ibn Hâbis'e yüz deve verdi. Uyeyne ibn Hafs el-Fezârî'ye de bunun kadar deve verdi. Ve Arab eşrafın*dan diğer birtakım insanlara da bu suretle yüzer deve verdi. (Pey-gamber'in bu taksimdeki gayesini anlamayanlardan) bir kişi:
— Bu taksîmle Allah'ın vechi (yânî rızâsı) kasdedilmedi, dedi. Ben de:
— Yemîn olsun ben bu sözleri muhakkak Peygamber'e haber vereceğim, dedim (ve akabinde Peygamber'e gelip haber verdim).
Peygamber:
— "Allah, Musa'ya rahmet etsin! O bundan daha çok sözlerle eziyet edildi de yine sabretti" buyurdu .
337-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Huneyn günü olun*ca Hevâzin, Gatafân ve diğer birçok kabileler develeri, çocuk ve kadın-larıyle beraber harb sahasına yönelip geldiler. Peygamber'in berabe*rinde ise onbin mücâhid ve bir de Mekke'den yeni müslümân olup katılanlar vardı. Harb başlayınca bunlar Peygamber'in yanından ge*ri dönüp kaçtılar, hattâ Peygamber (az bir topluluk içinde) yapayal*nız kaldı. Bu durum üzerine Peygamber o gün aralarına başka bir söz karıştırmaksızın arka arkaya iki defa nida etti: Evvelâ sağ tarafı*na döndü ve:
— "Ey Ensâr topluluğu!" diye bağırdı. Ensâr:
— Lebbeyke yâ Rasûlallah! Müjdelenip sevin! Biz Senin maiy-yetinde bulunuyoruz! dediler.
Bundan sonra Peygamber sol tarafına döndü ve yine:
— "Ey Ensâr topluluğu.'" diye ünledi.
Ensâr yine:
— Lebbeyke yâ Rasûlallah! Müjdelenip sevin! Bizler Senin be-râberindeyiz! dediler.
Peygamber bu sırada beyaz bir katır üzerinde idi. Hemen katır*dan indi ve:
— "Ben Allah'ın kulu ve Rasûlü'yüm" buyurdu.
Akabinde müşrikler bozuldular. Peygamber o gün pek çok ga*nimetler elde etti. Sonra bu ganimetleri Muhacirler ve Mekke'den ka*tılan öncüler arasında taksim etti. Bu ganimetlerden Ensâr'a birşey vermedi. Bunun üzerine Ensâr(dan bâzı kimseler):
— Harb gibi çetin bir iş olduğu zaman bizler çağrılıyoruz, fakat ganimet bizden başkalarına veriliyor, diye söylendiler.
Bu sözler Peygamber'e ulaştı. Akabinde Peygamber, Ensâr'ı bir çadır içinde topladı da:
— "Ey Ensâr topluluğu! Sizlerden bana ulaşan o söz nedir?" buyurdu.
Ensâr sustular. Bunun üzerine Peygamber (S):
— "Ey Ensâr topluluğu! İnsanlar aldıkları dünyâ maliyle gider*lerken sizler kendisine sâhib olarak Allah 'in Rasûlü ile evlerinize dö*nüp gitmenizden hoşnûd olmaz mısınız?" buyurdu.
Ensâr bu sefer topluca:
— Evet bundan hoşnûd oluruz (yâ Rasûlallah)! dediler. Bunun üzerine Peygamber:
— "Şayet insanlar bir vâdîye girip gitseler, Ensâr da bir dağ yo*luna girip gitmiş olsa, ben elbette Ensâr'ın dağ yolunu tutar giderdim " buyurdu.
Geçen senedle Hişâm, Enes'e (künyesi ile hitâb ederek):
— Yâ Ebâ Hamza! Sen bu olaya şâhid oldun mu? diye sordu. Enes ibn Mâlik de:
— Ben bu olaydan nereye gâib olabilirim? Dedi