- Hayatta bir defa oluyor bu durum. Hem ne var ki bunda? Kadın berbere götüreceğiz. Erkekler dokunmayacak bile saçlarına. Saçlar yapılmadan, gözler boyanmadan gelinliğin ne anlamı var ki? Yakışmaz. İğreti durur kızımın üzerinde.
- Mobilya almayacakmış! Bileziği az yapacakmış!. Hele hele düğün salonunda caz takımı da olmayacakmış! Peeeh!.. Cenaze evi mi burası? Herkes yapıyor bunları. Bu durumda kesinlikle bu iş olamaz. Gül gibi kızımı matem havası içinde mi gelin edeceğim? Eller ne der sonra bize? Şaşıyorum. Siz hangi devirde yaşıyorsunuz? Bir de üniversiteyi bitirmişsin be oğlum!...
Boynu bükülüp kalmıştı. Konuşmakla konuşmamak arasında tereddütler geçiriyordu. Konuşmamayı tercih etti. Kalktı ve dışarıya çıktı. Dudakları kıpırdamamıştı ama, içi içini kemiriyor.
Nereden başlayacağını bilememişti. Sessiz de kalmıştı. Peki, kabullenmek değil miydi? Söylenenler doğru muydu? Henüz uzaklaşmamıştı. Eve geri döndü. Kapıyı çaldı. Nişanlısı açtı kapıyı. Her zamanki gibiydi. başörtüsü, uzun gömleği ve kalın çorapları birbirini tamamlıyordu.
Ama o fark etmemişti. Doğruca kayınvalidesinin bulunduğu odaya gitti. Abdullah'ı karşısında görünce biraz sevindi, biraz da hayret etti. Ağzını açmaya fırsat bırakmadan Abdullah söze başladı.
- Müslüman mısınız? Nereden icap etmişti anlayamadı. Şüphe mi ediyordu yoksa!
- Elhamdülillah,
- Bak bu güzel ama, iş bununla bitmiyor.Rasûlü; yeni müslüman olanlara üç şey üzerine yemin ettirdi. "
'a inanacaklarına ve O'na Şirk koşmayacaklarına kendisini
'ın Resûlü olarak kabul edeceklerine ve kınayıcıların kınamasına aldırmayacaklarına" dair söz alırdı. İlk ikisini yapmak şart. Ancak İslam'ı yaşayabilmek için üçüncüsü de vaz geçilmeyecek bir şarttır. Siz bu şarttan vaz geçmiş oluyorsunuz. Bütün meseleniz bu şart. Siz İslam'ı; azgın insanların, devirlere göre şekil değiştiren azgınlıklarına mı uydurmaya çalışıyorsunuz? Bukalemun şeklindeki bir din anlayışı, kesinlikle İslam ile bağdaşmaz.
"Ömürde bir defa oluyor" diyorsunuz. Ömürde bir defa oluyor diye adam öldürsem, zina etsem, hırsızlık vs. yapsam olur mu? Bunların hepsini bir kere yapsam, iki kere değil. Olur mu?
- O nasıl söz?...
- Siz söylüyorsunuz bunu. Her günahın (yasağın) büyük ya da küçük bir defasında mahzur yoktur der gibi. Böyle bir şey emretmiyor benim inandığım din.
Tüketim ve gösteriş merakını ise hiç emretmiyor. Yirmi çeşit elbise, on çeşit manto isteyenler bu emirleri nereden alıyorlar? Kur'an'dan mı? Nefislerinin arzularından mı? dedi ve çekip gitti.
Neye uğradığını anlayamamışlardı nişanlısı ve kayınvalidesi. Bir süre düşündüler. Abdullah haklıydı. Sonra Abdullah'ın istediği gibi bir düğün yapıldı. "'a kul olabilme" yolunda verdiği bir mücadeleden daha, başarı ile çıkabilmişti
'ın yardımıyla. Dualar ve göz yaşları ile hamd ü senalar etti; İsyana giden yola kendisini saptırmadığı için. "Bizi sırat-ı Müstakîme, nimet verdiklerinin yoluna ilet. Azıp sapmışların, gazabına uğramışların yoluna değil (Ya Rabbi)! (Fatiha: 5-7)
Sonra güzel günler geldi. Birlikte İslam'ı öğrendiler, birlikte yaşadılar çocuklarını da bu hava içinde yetiştirdiler.