Kur’an’dan Delil Getirmek

Kur’an ayetlerini delil getirme noktasında, aşağıya aldığımız misalin oldukça anlamlı, yolumuzu belirlemede faydalı olacağını düşünüyoruz:

Hz. Ali r.a. Haricîlerle konuşmak üzere gönderdiği İbn Abbas r.a.’a şöyle demiştir:

– Onlarla münakaşa ederken Kur’an’dan delil getirme.

– Niçin ey Müminlerin Emiri? Ben Kur’an’ı onlardan daha iyi bilirim. Kur’an bizim hanelerimizde nazil oldu.

– Doğru söylüyorsun, ancak Kur’an ayetleri çok anlamlı bir yapıya sahiptir. Buna göre sen bir ayet okursun, onlar da kendi davalarını destekleyecek bir ayet okur. Sünnetlerden delil getir. Sünnetlerden delil ve tevil yoluyla kaçamazlar.

Tarihi kaynaklar, “hakem tayin etme ve verdiği hükme razı olma meselesi etrafında cereyan eden” bu münakaşada İbn Abbas r.a.’ın Sünnet ve sîretten (hadislerden ve Efendimiz’in uygulamalarından)deliller getirerek binlerce Haricî’nin tevbe edip Hz. Ali r.a.’ın safına geçmesini sağladığını kaydeder. Yine Zübeyr b. Avvam r.a. da oğluna şu tavsiyede bulunmuştur: “Sana karşı koyanlara karşı Kur’an’la mücadele etme. Onları iknaya güç yetiremezsin. Sünnet’e sarılmaya bak.”

Burada yanlış anlaşılacak şu noktayı da açıklayalım. Kur’an’ın çok anlamlı ve çok boyutlu oluşu, -hâşâ- onun birbiriyle çelişik hükümler içermesi anlamında değildir. Sadece dinimizi yaşamada, sahabe başta olmak üzere, Nebevî anlayış üzere yürümüş olan Selef’i göz ardı ederek, Allah Tealâ’nın muradına ulaşmak mümkün değildir. Buradaki tespit de buna dikkat çekmektedir.”

(Ebubekir Sifil, Muradullah mı, Meal Yazarının Kanaati mi, Rıhle Dergisi, 4. Sayı)


Semerkand Dergisi