***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Sofî kimdir?
SOFÎ KİMDİR?
İleri gelen sofiler "sofî" yi şöyle tarif etmişlerdir:
EBÛ SAÎD EL-HARRÂZ:
"Sofî, kalbini Allah ile tasfiye eden, onu nûr ile dolduran ve Hakk'ın zikriyle gözü açılan kimsedir"
Kalbi tasfiyeden sonra, Hakk'm nûruyla doldurmak ve zikir ile kalb gözünü açmaktır.
Kalb mâsivâdan tasfiye edilince, o boşluğa Hakk'ın nûru amel-i sâlihle dolar ve her amel-i sâlih bir zikir olduğu için, tedricen kalb gözü açılır.
SEHL BİN ABDİLLAH ET-TÜSTERî:
"Sofî, kanının heder ve mülkünün mübah olduğunu gören kimsedir"
"Sofî, nefsini Allah rızâsı uğrunda feda etmekle O'nun yolunda katlolunur ise, demini heder addeder. Sofî, demini de, malını da mâsum görmez. Çünkü ne malını, ne de hâlini, nefsine temlik tariki ile izâfe etmez. Mâlen ve bedenen asla hasis olmaz"
Sofînin kanını heder görmesi, nefsini Hak yoluna vakfettiği içindir. Esasen nefsinin mâliki kendisi değildir. Nitekim malı da kendisinin olmadığı gibi, malının ziyâından müteessir olmaz; çünkü onu umûma mâl etmiştir.
CÜNEYD-İ BAĞDADÎ:
"Sofî toprak gibidir, her fenâ şey ona atılabilir; fakat ondan sadece güzel şeyler çıkar. O yeryüzü gibidir, üzerinde iyi de, kötü de yaşar. O herşeyi gölgeleyen bulut, yeryüzünü sulayan yağmur gibidir"
Sofî, tahammülde toprak gibi olmalıdır. Basılacak çiğnene-cek, ezilecek, kirletilecek; o yine yeşillik verecek, çiçek açacak, ağaçlarla gölge yapacak, meyve verecek, üstünde gezinenleri binbir nimete gark edecek, kendisine yapılan fenalıklardan şikâyet etmeyecek; yani kötülüğe, iyilikle karşılık verecektir.
Sofî, yeryüzü gibidir ki, üzerinde iyilik edenleri de, kötülük edenleri de yaşatır. Onlar tabiî bulutlar gibi cihâna gölgeler salarlar, yağmur gibi bereket ve rahmet getirirler.
Bu, hiçbir zaman zillete katlanmak ve zulme boyun eğmek mânâsına gelmez. O gaflette olanları düşünceye sevkedip uyandırmak vazifesi ile mükelleftir. Kem söz sahibine aittir. Tabii her göz görmez, her kulak işitmez. Fuzûlî'nin dediği gibi:
Kaabil-i feyz-i rumûz-i hikmet olmaz her kişi Her kimin havli nakîz-i filidir mezmûm olur Perde-i teşkîktir bu zulmet-i kayd-ı hayat Perde ref oldukta hâli herkesin mâlûm olur.
"Herkesin hakikatleri anlamaya kabiliyeti yoktur. İşi, sözüne uymayanlar makbul kimseler değildir. Bu hayat, karanlık bir şek ve şüphe perdesidir. Perde kalkınca yani ebedî hayata geçilince, her şey açığa çıkar ve herkesin hali mâlûm olur".
"Bülbül sesinden ancak gonca zevk alır. Bahar müjdesinin kuru yaprağa ne faydası olabilir?"
"Sofî, Hazret-i İbrahim'in kalbinin duygusu gibi dünyadan kalbinin sâlim olduğunu hisseden kimsedir. Evâmir-i ilâhiyeye itâat eder. Kim Hazret-i İsmail gibi kendini Hakk'a teslim eder, hüznü Hazret-i Davud'un hüznü gibi, fakirliği Hazret-i İsa'nın fakirliği gibi olur; Hazret-i Musa'nın münacâtı esnasındaki şevki gibi iştiyâkı bulunur, ihlâsı da Hazret-i Muhammed sallâlla-hü aleyhi ve sellemin ihlâsı gibi olursa, ona sofî denir".
Her Peygamberde tecellî eden birtakım hasletler vardır ki, onlarla mütehallî olabilene sofî denir. İhlâs ise, bunların hepsini câmidir. İhlâs, her amelde rızâ-yı Hak'dan başka birşey düşünmemektir.
EBÛ HÜSEYİN ŞİRVÂNÎ:
"Sofî, evrâda değil vâridâta yakın olur. Çünkü evrâd varidât içindir, mübtediye mahsustur ki, evrâd sayesinde hayrı isbat etsin ve hayr ile mütelezziz olsun. Sâlik bu ahvâle vâsıl oldu mu, kalbinde Hakk'ın inşâ ettiği bast, kabz gibi birtakım vâridât meydana gelir ve ona meyledip durur. Çünkü matlûbu ancak Hak'dır. İşte bu vâridât sebebi ile sofî mütelevvin olur, bir hâl üzere kalmaz".
Evrâd olmadan vâridât olmaz. Vâridât, bir mevhibe-i ilâhiy-yedir.
EBÛ BEKR EL-VÂSITÎ:
"Sofî, sözü ibretâmiz olan kimsedir ve onun sırrı düşünerek anlaşılır".
Söylediği sözün ibretâmiz olması ve tefekkür ile esrar-ı hakikati muttali' bulunmasından murad; bir adamın erbâb-ı tasavvuftan olup olmadığını anlamak için sözlerine bakmak lâzımdır. Bir hikmeti, bir kıymet hükmünü hâiz olan sözle söylüyorsa, düşünen adam da o sözlerden derin bir mânâ çıkarabiliyorsa, o kimse mesleğinin ehlidir.
AHMED RIFAÎ:
"Sofî, mükevvenâtı teallûktan yüreği saf ve temiz olduğu halde, kendi nefsinde diğerlerinden bir fark ve meziyet görmeyen kimsedir".7
Mâsivâ içinde yaşamakla mükellef olduğu halde, ona gönül bağlamayan ve aralarında yaşadığı halk ile kendi arasında bir fark görmeyen, yani kendini husûsî hâl ve meziyetlerle başkalarının üstünde kabul etmeyen kimsedir. Şair ne güzel söylemiştir:
"İnsanlar şekil itibariyle birbirinin eşidir. Babaları Âdem, anneleri de Havva'dır."
Sofî, ne kadar meziyet ve fazilet sahibi olursa olsun o hasletlerin semeresi halka intikal edince, Hak indinde me'cur olur. Fakat bundan kazandığı sevap ile, derecesini halktan yüksek görür ve mağrur olursa, Hakk'ın nazarından dûr ve halkın teveccühünden mehcûr kalır