(Nikâye) kitâbının fârisî şerhinde buyuruyor ki:
Nafaka, insanın yaşayabilmesi için lâzım olan şey demekdir. Bu da, yiyecek, giyecek ve ev olduğu (Hadîka)da ve (İbni Âbidîn)de, nafaka bâbında ve hac bahsi başında da yazılıdır. Ya�nî mutbah masrafı ve giyim eşyâsı masrafı ve ev kirâsı ile ev eşyâsı masrafıdır. Bu masraflar, şehrin âdetine, piyasaya ve akrabâ ve arkadaşlara göre ayârlanır. Zemâna ve hâle göre değişir. Her memleketde başkadır.
[Te�mîn etmesi farz olan nafakayı fıkh âlimleri üçe ayırmışlardır. Birincisi, bedeni ve rûhu besleyen gıdâ ve hastalıklardan koruyan devâlardır. Rûhun ve kalbin gıdâsı ve devâsı, ilmdir. İslâm ilmleri ikiye ayrılır: Din bilgileri ve fen bilgileri. Din bilgileri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâbından öğrenilir. Bunlardan îmân ve fıkh bilgileri, her memleketde vardır. İslâmın gizli düşmanları, bilhâssa ingiliz câsûsları, islâmiyyeti içerden yıkmak için, uydurma din kitâbları yazıp dünyânın her yerine gönderiyorlar. Gençlerin bu yaldızlı kitâbları okuyup aldanmamaları çok mühîmdir. Elhamdülillah, Hakîkat Kitâbevi, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarını bol bol basdırıp, bütün dünyâya göndermekdedir. Bu kitâblar kalblere, rûhlara gıdâ olmakda, islâm bilgilerini doğru olarak bütün memleketlere yaymakdadır. Müslimân evlâdları, fen bilgilerini de, müslimân fen adamlarının kitâblarından öğrenmeli, islâmiyyeti fenne düşman gibi gösteren masonların ve zındıkların kitâblarını okuyup aldanmamalıdır.]
Nafakayı veyâ bunların parasını vermek, beş sebeble farz olur:
1 � Zevcesi zengin olsa bile, bunun nafakasını vermek, zevc üzerine farzdır. Zevcesi kâfir ise, nafakası yine farzdır. Nafaka, nikâhdan sonra hemen farz olur. Zevc ve zevce fakîr iseler, fakîr nafakası verir. Zengin iseler, zengin nafakası vermesi lâzımdır. Zengin nafakasında, zevceye, ev işlerini yapdırması için bir hizmetci de tutması lâzımdır. İkisinden biri zengin olup, öteki fakîr ise, orta hâl nafakası verir.
İbni Âbidîn �rahmetullahi teâlâ aleyh� diyor ki, (Nafaka, islâmiyyetde, ta�âm, kisve ve süknâ demekdir. Kitâbların çoğunda, yalnız ta�âm ma�nâsına kullanılmak âdet olmuşdur. Fakîr olan zevcin, zengin olan zevcesine, orta hâllilere âdet olan nafaka vermesi lâzımdır. Fakîr nafakası verip, aradaki farkı, zengin olunca öder. Zevce, zevcinin gücü olup da, nafaka vermediğini şikâyet ederse, hâkim nafaka ta�yîn edip vermesini emr eder. Yine vermezse, zevci habs edip malını satarak, zevcesinin nafakasına sarf eder. Malını bulamaz ise, fakîr olduğu anlaşılıncaya kadar habsde bırakır. Boşanmalarına karâr vermez. Fakîr olup veyâ gâib olup nafakanın üçünü de veremediği için de, aralarını ayırmaz ve habs de etmez. Şâfi�î mezhebinde, zevce isterse, hâkim fakîr olan zevcinden ayırır. Hanefî hâkim, aralarını ayırabilmek için, Şâfi�î olan bir hâkimi kendine vekîl yapar. Ayrılmak istiyen kadının dilekçesini buna verir. Zevce ve zevc mahkemeye getirilir. Zevce, nafaka vermediğini iki şâhid ile isbât eder ve zevc nafaka vermeğe gücü yetdiğini isbât edemezse, aralarını ayırır. Gâib olan zevcin fakîr olduğu anlaşılamıyacağı için, ayırmaz. Hanbelî mezhebinde, gâib olan zevcinden nafaka almadığını isbât eden zevceyi de hâkim ayırır.
Hanefî mezhebindeki hâkim nafaka vermiyen fakîri ayırmaz ise de, aylık veyâ senelik nafaka parası tesbît edip, zevce zengin ise, kendi malından kullanmasını, fakîr ise, zevci ölmüş olsaydı, buna ve küçük çocuklarına nafaka vermeleri farz olan zevcin ve zevcenin mahrem akrabâlarına, buna şimdi ödünc vermelerini veyâ veresiye mal satmalarını emr eder. Ödünc vermiyenleri veyâ satmıyanları habs eder. Böylece, zevcenin anası, babası, amcası, erkek kardeşi ve çocukların amcaları, erkek kardeşleri veyâ kendisi vermiş olduklarını, zevc zengin olunca bundan alırlar. [Ödünc, veresiye verecek zengin akrabâ yoksa, Beyt-ül-mâl, ya�nî devlet ödünc verir. Bu da vermezse, erkekle karışık olmıyan kadın işinde çalışır. Meselâ, hastahânede yalnız kadın hastalara bakar. Kadın ölüsünü yıkar. Süt annelik, ebelik, kızlara hocalık yapar.] Hâkim, bunları da zevcine ödetir. Talâk iddeti zemânında, nafaka sâkıt olmaz. Kadının iddet zemânı bitince, nafaka kesilir.
[Zarûret olmadan boşayarak evini barkını, yuvayı yıkmak, huzûru, se�âdeti kaçırmak ve boşadığı kadına mehr parasını ödemek, bir erkek için kolay şey değildir. Kadın, zevcine yemek hâzırlıyarak, çamaşırını yıkayarak, yırtıklarını dikerek, çocuklara din ve ahlâk bilgisi vererek, zevcinin râhat ve mes�ûd yaşamasını sağlar. Tatlı sözleri ile zevcini neşelendirir. Zevcesini boşayan erkek, bu ni�metlerden mahrûm kalır. Çünki, boşama âdeti olana kimse kızını vermez. Boşanılan kadının nafakasını vermek, babasına, babası yoksa, zengin akrabâsına farz olur. Zengin akrabâsı yoksa, islâmiyyete tâbi� olan kadına, Beyt-ül-mâlın, ya�nî hükûmetin ma�âş vermesi lâzım olur. İslâmiyyetin bu emri yapılmazsa, kadın çalışıp kazanmağa mecbûr olur. Görülüyor ki, islâm dîninde, kadın değil, erkek acınacak hâldedir. Kız olsun, dul olsun, evli olmıyan fakîr kadına babası bakmağa mecbûrdur. Bakmazsa habs olunur. Babası yoksa veyâ fakîrse, zengin akrabâsı bakacakdır. Bunlar da yoksa, devlet ma�âş bağlıyacakdır. Müslimân kadının çalışıp kazanmağa hiç ihtiyâcı yokdur. İslâm dîni, kadının bütün ihtiyâclarını erkeğin sırtına yüklemişdir. Erkeğin bu ağır yüküne karşılık, mîrâsın hepsinin yalnız erkeğe verilmesi lâzım iken, Allahü teâlâ, kadınlara burada da ihsânda bulunarak, erkek kardeşlerinin yarısı kadar da mîrâs almalarını emr buyurmuşdur. 1029. cu sahîfeye bakınız! Zevc, zevcesini, evin içinde veyâ dışında çalışmağa zorlayamaz. Kadın arzû ederse ve zevci izn verirse, erkek bulunmıyan yerlerde, mestûre olarak çalışması câiz ise de, kazandığı kendi mülkü olur. Hiç kimse, bunları ve mîrâsdan eline geçeni, kadından zorla alamaz. Kendisinin ve çocukların ve evin herhangi bir ihtiyâcına sarf etmesi için zorlanamaz. Bunların hepsini zevcin alıp getirmesi farzdır. Şimdi, komünist memleketlerde, kadın da, erkeklerle birlikde, buğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır işlerde zorla çalışdırılıyor. Hür dünyâ dedikleri hıristiyan memleketlerde ve islâm ülkeleri denilen arab memleketlerinde, (Hayât müşterekdir) denilerek, kadınlar da, fabrikalarda, tarlalarda, ticâretde, erkekler gibi çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine pişmân oldukları, mahkemelerin boşanma da�vâları ile dolu olduğu, günlük gazetelerde sık sık görülmekdedir. Kadınlar, islâm dîninin kendilerine verdiği kıymeti, râhatı, huzûru, hürriyyeti ve boşanma hakkına mâlik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünyâ kadınları, hemen müslimân olurlar ve islâmiyyetin her memlekete yayılması için çalışırlar. Fekat, ne yazık ki, bu hakîkatleri anlıyamıyorlar. Allahü teâlâ, bütün insanlara, islâm dîninin ışıklı yolunu, doğru olarak öğrenmek nasîb eylesin!]
(Bahr-ür-râık)da diyor ki, (Zevcin, zevcesine nafakayı temlîk etmesi farzdır. Zevcenin aldığı nafaka, mülkü olur. Bunu satabilir. Hediyye ve sadaka verebilir. Zengin olan zevc nafaka vermezse, hâkim bunun malını satıp nafakayı verir. Evini satmaz. Açıkda malı yoksa, bunu habs eder. Kisve, senede iki dır� ve iki himâr ve iki milhafedir. Milhafe, kadının sokağa çıkarken giydiği bir şeydir. [Şimdi buna ferâce, saya, manto deniyor.] Bunların biri yazlık, biri kışlıkdır. Şimdi, bunlara iç donu, cübbe [kalın manto], yatak, yorgan da ilâve etmek lâzımdır. Kış mevsiminde, dır� yünden, manto ve himâr ipekden olur. [Himâr, baş örtüsüdür.] Ayakkabı, mest sokağa çıkmak için olduklarından, nafakaya dâhil edilmemişdir. Fekat, zemânın ve memleketin âdetine göre dâhil edilirler. Dır� göğsü açılabilen uzun gömlekdir. Kamîs, omuzu açılabilen uzun gömlek [ya�nî antâri]dir. Memleketin âdetine göre, kadına lâzım olan gıdâ, elbise ve ev eşyâsının hepsi nafakaya dâhil olur. Zevcin bunları getirmesi lâzımdır. Lâzım olduğu zemân getirmezse veyâ hıyânet ederse, zevce, zevcinin parası ile kendi satın alıp getirir. Yâhud, vekîl tutar. Bu vekîl satın alır. Lâzım olan şeylerin kadında bulunması, bunların nafakadan düşmesine sebeb olmaz. Kadın kendi malını kullanmağa zorlanamaz. Kullanırsa, zevc bunların parasını zevcesine öder. Herşeyi erkeğin getirmesi lâzımdır. Kadını çalışıp kazanmağa zorlaması harâmdır. Nâşize olan, ya�nî zevcinden kaçan zevceye nafaka verilmez. Geri gelince, nafaka da başlar. Üç günlük yoldan uzakda olan zevce, mahremi olmadığı için, zevcinin yanına gitmezse veyâ zevc, zevcesini böyle uzağa götürmek ister, o da gitmezse, nâşize olmaz. Zevc, kendi mülkü olan veyâ kirâladığı yâhud âriyet olarak aldığı evde zevcesini oturtur. Sâlih komşular arasında barındırması lâzımdır. Sâlih komşuları olmıyan ev, şer�î mesken değildir).
[(Hindiyye)de diyor ki: (Ev zevcenin mülkü olup, zevcini evine sokmazsa, nafakası verilmez. Beni evine götür derse, zevc de götürmezse, kendi evine sokmadığı için nafakasını kesemez. Zevcinin gasb etdiği evde oturmak istemiyen kadının nafakası kesilmez. Kadın, nemâz kılmıyan zevcinden ayrılmaz. Zemânımızda, zevc, zevcesini başka memlekete götüremez. Zevc üç günden uzak memleketde olup, yol parası göndererek, zevcesini yanına çağırır, o da mahremi olmadığı için gidemezse ve zevcin evinde hastalanan kadının nafakaları kesilmez. Şâhidsiz nikâh ile yapılan izdivâcda nafaka lâzım olur. Zevce, yemek pişirmek için ücret istiyemez. Pişirmeğe de zorlanamaz ise de, zevci ona peynir, zeytin gibi şeyler getirir. Kadının zevcine karşı temiz ve zînetli olması vâcibdir).
(Bezzâziyye)de diyor ki: (Babası hasta olup, bakacak kimse bulunamazsa, zevcinden iznsiz gidip hizmet eder. Zimmî baba da böyledir. Zengin olan oğul, zengin olan babasına bakmağa mecbûr değildir). Hediyyeleşmeleri sünnetdir. Anaya, babaya karşı gelmek, sert konuşmak, kalblerini incitmek harâmdır. İslâm kadını, her zemân bir milhafe ile örtünmüşdür. Bu da, geniş manto demekdir. İki parça olan çarşaf sonradan ortaya çıkmışdır. Şimdi çarşaf âdet olan yerlerde çarşafla, manto âdet olan yerde geniş manto ve kalın baş örtüsü ile örtünmelidir. Mubâh olan şeylerde âdete uymamak fitneye sebeb olur. Harâm olur].
Zevcin izni ile zevcesi babasının evinde olunca, hasta olunca nafakası kesilmez. Zevcinin evinde kendisini teslîm etmezse, nafaka kesilmez. Borcu olduğu için habs edilmiş olan ve düğünden önce hasta olan ve başkası ile hacca giden kadına nafaka verilmez. Hacca zevci ile giden kadına, evdeki nafaka verilir. Seferî nafaka verilmez ve yol parasını vermek vâcib olmaz. Cenâze masrafı nafakaya dâhildir. Vefât eden kadının cenâze masrafını zevci verir. Kadının mirâsını alanlar vermez.
Zevc nafaka vermezse veyâ fakîr olup, habsde, firârda olup vermezse, hâkim zevcesini ayırmaz. Zevcin ve zevcenin zengin olan mahrem akrabâsına, buna zevci adına ödünc olarak veyâ veresiye satarak vermelerini emr eder. Vermiyeni habs eder. Parayı, malı veren, sonra zevcden ister. Ödemezse, habs olunur. Mahkeme karârı olmadan, ödünc veyâ veresiye alırsa, zevcden istemez. İmâm-ı Şâfi�î �rahmetullahi teâlâ aleyh�, hâkim zevceyi ayırır dedi. Kocasından nafaka alamıyan Hanefî bir kadın, boşanmak isterse, Şâfi�î mezhebindeki hâkime başvurur.
Geçmiş zemânın nafakası, zevcden istenemez. Ancak, her ay vermeği sözleşirlerse veyâ hâkim emr etmiş ise, almadığı aylıkları, ölünciye kadar istiyebilir. Zevc, birkaç ay veyâ yıl için peşin verdiği nafakayı, zevce bu müddet bitmeden ölürse, geri alamaz. İmâm-ı Şâfi�î �rahmetullahi teâlâ aleyh�, zevc hesâb ederek, geri kalan zemâna düşen nafakaları geri alır dedi.
Zevcin akrabâsından hiç kimsenin evde bulunmasını istememek, zevcenin hakkıdır. Zevce izn verirse, zevc mahrem akrabâsını evinde bulundurabilir. Fakîr nafakası için, kilidi olan bir oda, mutbah ve halâ yetişir. Zevc, zevcesinin ana, baba ve kardeşlerini bile eve sokmıyabilir. Fekat görmelerine ve konuşmalarına mâni� olamaz. Bunlardan sâlih olanlarına, haftada bir kerre, gelip oturmaları için mâni� olmaması iyi olur. Diğer akrabâsının da, senede bir kerre gelip oturmalarına mâni� olmamalıdır. [Zevcesinin sâlih olan akrabâsını, kendi de da�vet eder. Karşılar. Anasının, babasının ellerini öper. Yiyecek, içecek ikrâm eder. Onlarla sohbet eder. Emr-i ma�rûf ve nehy-i münkerde bulunur. Başka şehrden gelmiş olanlarına, gece kalmalarını söyler. Onların kalblerini kazanmağa, hayrlı düâlarını almağa çalışır. Kendisinin ve zevcesinin akrabâsından fâsık olanlar [kötü kimseler], zevcesinin dînini, ahlâkını bozmak istiyenler varsa, onları evine almaz ve evlerine gitmez. Onlarla görüşmez ve zevcesini görüşdürmez. Fekat, onlara da ve hiçkimseye sert davranmaz. Hattâ, münâkaşa etmez. Fitne çıkmasına sebeb olmaz. Dinlerine ve dünyâlarına zarar gelecek şeylerden sakınır. Herkese karşı, güler yüzlü olmalıdır.
(Ukûd-üd-dürriyye)de diyor ki: (Zevc sefere çıkmak isteyince, zevcesi, nafaka vermiyeceğinden korkarak, bir aylık nafakası için, kefîl göstermesini hâkimden istiyebilir. Sefere çıkmıyan zevcinden kefîl istiyebilmesi için, nafaka mikdârının, hâkim tarafından veyâ ikisi aralarında anlaşarak tesbît edilmiş olması lâzımdır). (Behcet-ül-fetâvâ)da diyor ki: (Zeyd kızını Amre tezvîc edip, Amr zevcesini çağırmadığı için, zevcesinin babası evinde kaldığı zemânın nafakasını verir). (Feyziyye)de diyor ki: (Zevci zengin olan kadın, oğlundan nafaka istiyemez. Bâlig ise de, farz olan ilmleri tahsîl etdiği için fakîr olana, zengin olan babası bakar). (Bahr-ül-fetâvâ)da diyor ki: (Zevci nafaka bırakmadan, başka diyâra giden kadın, zevcinin emânet bırakmış olduğu maldan nafaka vermesi için, emânet bulunan kimseyi zorlıyamaz. Hâkim vâsıtası ile alabileceği, (Hindiyye)de yazılıdır. İnsan, hayvanına nafaka vermesi için, İmâm-ı Ebû Yûsüfe göre cebr olunur.) Otuzdokuzuncu maddeye bakınız! ]
Bâin ve ric�î talâkla boşanan kadının, iddet zemânında, nafakasını zevcin vermesi farzdır. Mürted olmak veyâ üvey oğlunu şehvetle öpmek gibi suç ile ayrılarak veyâ kocası ölerek iddet bekliyen kadına nafaka vermesi farz değildir. Üç talâkda boş olan kadın, iddet zemânında mürted olursa, nafaka verilmez.
[Şimdi, hayât müşterekdir diyenleri işitiyoruz. Bu sözleri doğrudur. Fekat, bu sözün ma�nâsı, onların anladıkları gibi değildir. Ya�nî, kadın da gitsin, para kazansın demek değildir. Bunun ma�nâsı, erkek gitsin, çalışsın, kazansın. Lüzûmlu şeyleri, dışardan alıp getirsin. Kadın da, hergün zevkınde gezmeyip, boş vakt geçirmeyip, ev içindeki kadınlık vazîfelerini yapsın demekdir. Erkeğin vazîfesi, dışardaki işleri, kadının vazîfesi içerdeki işleri yapmakdır.]
2 � Fakîr çocuğun nafakasını yalnız babası verir. Babası fakîr ise, babasına ödetmek üzere, zengin olan anası verir. Anası da fakîr ise, zengin olan dedesi verir. Çocuk zengin ise, kendi malından nafakalanır. Malı olmıyan yetîmin anası, dayısı ve amca çocukları zengin olsalar, nafakasını anası verir. Babası gâib, anası fakîr, amcası zengin olan çocuğun nafakasını amcası verir. Yakın asebe gâib veyâ fakîr olunca, uzak olanı verir. Anadan başkası, çocuğa verdiği nafakayı babasından istiyemez. Anası, çocuğunu emzirmeğe zorlanamaz. Para ile emzirecek başka kadın bulunamazsa, ananın emzirmesi vâcib olur. Anaya ücret verilmez. Boşanan anayı, iddetden sonra, para ile süt anası tutmak câiz olur. Ana ücret ile, yabancı kadın parasız emzirmek istese, çocuk yabancıya emzirtilir.
Erkek çocuğa, bâlig oluncaya kadar nafaka verilir. Kız çocuklara evleninciye kadar ve bâlig olan hasta oğula iyi oluncaya kadar babası bakar. Bunlar zengin ise, kendi malları ile nafakalanırlar. Veled-i zinâya babası nafaka vermez.