Son Şahitler 1.Cild s. 146
AV. HULÛSİ BİTLİSÎ AKTÜRK
l88l'de Bitlis'te doğdu. l967'de Ankara'da vefat etti. l948'de Afyon'da Bediüzzaman'ın avukatlığını yaptı. Hilâl dergisinde "Said Nursî İçin" başlığını taşıyan Kalender Asrî imzalı şiiri neşredilmiştir. l948 yılı sonlarında, Abdurrahim Zapsu'nun mecmuası olan Ehli Sünnet'te yine Bediüzzaman'la alâkalı kıymetli makaleler yazmıştır. Mesrur, Mesut ve Neşet isminde oğulları vardır.
Hulusî Bitlisî Aktürk, 27 Ekim l950 tarihinde Büyük Doğu mecmuasında yazdığı bir şiirde Üstad'ını şöyle tavsif ediyordu:
"Devrimizin bedîidir koca Saidü'l-Nursî."
Hulûsî Bitlisî Aktürk, Nesimî Oğullarından, yüksek iman ve derin irfan sahibi bir zattır. Cihanşümül Özlek Yahut Felsefî Vecizeler, Tarihî Âbideler, Vedîalar isimli neşredilmiş kıymetli eserleri olduğu gibi, neşredilmemiş eseri de bulunmaktadır. Hulûsî Aktürk'ün Müvekkilim Bediüzzaman Said Nursî'yi Yargıtayda Müdafaa Notlarım isimli basılmamış eseri de vardır.
Bediüzzaman talebeleriyle Van Cephesinde
Hulûsî Aktürk, l Kasım l948 tarihli Ehl-i Sünnet mecmuasının ikinci cildinde "Bediüzzaman" başlıklı makalesinde şunları ifade ediyordu:
"Said Nursî'nin Ehl-i Sünnet'ten intişar eden bir arzuhalini, sonra da esaret hayatını okudum.
"Hayatta dervişlik, şeyhlik, tarikatçılıkla alâkası olmayan, her maddeyi manâ ile telif eden bu din âliminin devamlı menfâ ve muhakeme safahatı üzerinde durmak taraftarı değilim.
"Ancak, hakim ve efendi halkın her zaman ve zeminde, ilim ve ahlâkça yükselmesini isteyen bu zatın esaretinden evvelki hayatına temas edeceğim.
"Birinci Umumî Harbin iptidâlarında Bitlis Bidayet Mahkemesi azâ mülazımı idim. Bugünün Çankırı Milletvekili Abdülhâlik Renda, geçen günün Bitlis valisi bulunuyordu. Ordunun iaşesi hesabına kurulan peksimet anbarlarına beni memur etmişti. Bu vatanî ve fahrî vazifeyi ifa ederken, Bediüzzaman da birtakım talebeleriyle Van cephesinde din ve vatan müdafaası uğrunda silâhla, nasihatla mücadele ediyor, bir taraftan da bir tefsir kaleme alıyor, talebelerine de okutuyordu. Bir zaman kendilerine uğradım. Oturduğu muvakkat ve metrûk bir evde "Allahu Nûrussemâvati Ve'l-ard" âyet-i kerimesinin tefsirine intikalen bazı talebelerini tenvire çalışıyordu.
"Bu derste pek derin inceliklere temasları hayretimi mûcip olarak ayrıldım. Hicretten sonra, Kerkük'ün Havadis gazetesinde intişar eden bir takrizimi, ertesi gün kendisine götürdüm. Dersten fâriğ olunca verdim.
"O nedir? Oku dinleyeyim" dedi.Okudum, aldı, bir tarafa baktı:
"Azizim, tavsifinize lâyık değilim. Büyük Allah'tan dilerim ki lâyık olayım" dedi.
"Birkaç mısraını bu yazımın tarih-i beyyinesi olarak gösteriyorum:
Said Nursî'sin elhak, bediüd-dehri ve'l-ezman
Bu tefsir-i şeriftir, kudret-i ilmiyene bürhan.
Ulûm-i evvelîn u âhirîne mazhar olmuşsun
Şefi-ü Hafizindir Fahr-i Âlem, Hazret-i Kur'ân
Senin Şeyhzâde'den, Ruhü'l-beyan, Ruhü'l-meânîden
Nedir farkı tefasirin bilir ancak Hakim Sübhan.
***
"Ne ise, birinci hicrette aileler Siirt taraflarına doğru vilâyetten uzaklaştırılınca, Bediüzzaman da, milis kuvvetlerinin ordu arkasından hudutların muhafazasında ısrar gösteriyordu.
"En nazik günlerde Malazgirt, Bulanık cephelerinde bir kolunu kayıp eden Nurşunli Mâruf Hazret, vilâyet merkezine gelerek idare âzasından Hacı Salih Efendide misafir olmuş, valinin ilâmiyle bir gece eşraf orada toplanmışlardı. Meşahir-i üdebâdan Hacı Hasanzade Mütemayiz İbrahim Ethem merhum haber haber yolladı, beraber içtimaya katıldık.