Son Şahitler 2.Cild s. 421
HAMZA EMEK
l922'de Emirdağ'da doğdu, l99l'de vefat etti.
"Üstadı ilk ziyaretim"
"l944'de İstanbul Vefa Lisesinde talebeydim. O zaman lise son sınıftaydım. Üstad Bediüzzaman'ı sadece ismen işitmiştim. 'Emirdağ'a büyük bir İslâm âlimi gelmiş' diye işitiyordum. Henüz daha ziyaretine gidememiştim. İlk görüşmemize Ömer isimli ihtiyar bir zat vesile oldu.
"Okulu bitirme imtihanları için İstanbul'a gitmiş ve Reşadiye Otelinde kalıyordum. Otelde bir zatla tanıştım. Benim nereli olduğumu öğrenince, Emirdağ'ında büyük bir İslâm âlimi olduğunu, tanışıp tanışmadığımı sordu. Ben ise Üstadımızı duyduğumu, ama henüz ziyaretine gidemediğimi söyledim. O zat ne zaman gideceğimi sordu ve bana şöyle söyledi: 'Emirdağ'ındaki o büyük zata, Bediüzzaman derler. Çok büyük bir âlimdir. Gittiğinde onunla tanış, ellerini öp, benim selâmımı söyle, ismimin Ömer olduğunu ve kendileriyle Şam'da beraber olduğumuzu hatırlat.'
"Emirdağ'ına geldiğim gün ikindi namazı için Çarşı Camiine gitmiştim. Üstad camiin mahfilinde namaz kılıyordu. Namaz kıldığı yer tahta bez gibi örtülerle çevriliydi. Namazdan sonra çekine çekine merdivenlerden çıkınca Üstad beni gördü ve yanına çağırdı. Varıp ellerini öptüm ve Reşadiye Otelindeki Ömer Efendinin selâmını söyledim. Üstad selâmı aldıktan sonra bana Emirdağ'ında kimlerden olduğumu sordu ve Demirci Hasan'ın yeğeni olduğumu söyledim. Bu ziyaretten sonra Üstad bana 'Sen safa gelmişsin' diye müsaade etti ve ayrıldım. İşte Bediüzzaman Hazretlerini ilk defa ziyaret edip, görüşmem böyle olmuştu.
Üstadın hiddeti
"Üstadı tanımamın daha ilk günleriydi. Üstadı yine ziyaret etmeyi arzu ettim. Ceylân Çalışkan'la karşılaştım. Ceylân merhum ısrarla, 'Üstad izin vermiyor' dedi. Ben yine Ceylân'ı dinlemeyerek içeri girip merdivenleri çıkıyordum. Bir anda Üstadla karşılaştık.
"Üstad gür bir sesle, 'Senin ne işin var bu saatte?' diye bana bağırdı. Ben bu celâl ve hiddet karşısında, mahcubiyet içinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Üstadın beni huzurundan kovmasıyla öylesine sarsıldım ki, hışkıra hışkıra ağlayarak orayı terk ettim. Ertesi gün Ceylân gelip beni çağırdı. Üstad bana, 'Kardaşım, ben o vakitlerde kimseyi kabul edemiyorum' diyerek gönlümü aldı. Üstadın hiddetine dayanabilmek çok zor birşeydi. Ben daha ilk günlerde iki defa hatalarımla buna şahit olmuştum.
"Yine bir gün Eskişehir'e gidecektim. İşim ticaretle alâkalıydı. Üstada haber vereyim, belki bir işi olur da hallederim diye düşündüm. Üstada vardım. Eskişehir müftüsü Hafız Abdullah Efendiye mektup gönderecekmiş. Bu tevafuk üzerine Üstad 'Sonra uğra' diye bildirdi. Fakat sonra iş tersine döndü, ben işimi başka bir vesile ile hallettiğimi bildirmek üzere Üstada gittim.
"Durumu bildirince Üstad çok hiddetlendi, elini tersiyle havadan yere doğru savurarak, 'Ben böyle talebe istemiyorum' dedi.