***
DIŞARDA
Points: 39.109, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Cehennem Süreklidir Diyenler Altı Yol Tutmuşlardır
Cehennem Süreklidir Diyenler Altı Yol Tutmuşlardır
Birinci Yol:
İcma'nın verdiği inanç. Nitekim insanların çoğu bunun, sahabe ve tabiin arasında icmâ edilmiş bir husus olduğuna, hiç ihtilaf etmediklerine, bu konudaki ihtilafın sonradan çıktığına ve bunun bid'at ehlinin görüşlerinden olduğuna inanmaktadırlar.
İkinci Yol:
Kur'an Cehennemin ebediliğine kafi bir şekilde delâlet etmektedir. Şöyle ki;
Allah, onun kalıcı bir azab (azâb mukîm) olduğunu, onlardan asla ayrılmayacağını, onlara azabı (Allah'ın) devamlı artıracağını, orada ebedi kalacaklarını, ateşten çıkmayacaklarını, çıkarılmayacaklarını, Cenneti kâfirlere haram kıldığını, deve iğne deliğinden geçinceye kadar (ki geçmez) Cennet'e girmeyeceklerini, işlerinin bitirilmemesi sebebiyle ölmeyeceklerini, azabının onlardan hafifletilmeyeceğini, azabının bir kara sevda, yani kalıcı ve ayrılmaz olduğunu haber vermiştir.
Dediler ki; işte bütün bunlar, onun sürekli ve devamlı olduğunu kesin olarak bildirir.
Üçüncü Yol:
Mütevatir (müstefîz) sünnet, kalbinde zerre ağırlığınca iman bulunan müminlerin oradan çıkacağını, kâfirlerin kalacağını, şefaat hadisleri, başından sonuna kadar hepsi muvahhidlerin isyankar olanlarının ateşten çıkacağını ve bu hükmün onlara has olduğunu haber vermektedir. Kâfirler de çıksa idi o zaman onlar onlarla denk olur, iman ehlinin çıkması diye bir ayrıcalık kalmazdı.
Dördüncü Yol:
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizi bu hususa vakıf kılmış, biz onun dininden, herhangi muayyen bir nakle ihtiyaç duymaksızın bunu öğrenmişiz. Aynen onun dininden Cennetin de sürekli olduğunu fâni olmadığını öğrendiğimiz gibi öğrenmişiz.
Beşinci Yol:
Selefin ve ehl-i sünnetin inançları, Cennet ve Cehennemin yaratılmış olup, fani olmayacaklarını bilâkis dâimi olduklarını açıkça belirlemektedir. Onlar Cennet ve Cehennemin faniliğini bid'at ehlinin görüşü olarak zikretmektedirler.
Altıncı Yol:
Akıl, kafirlerin cehennemde ebedi kalmasına hükmeder. Bu bir esasa dayanmaktadır. O da şu:
Dönüş (ahirete varış) ve itaatkar nefisleri mükafatlandırıp günahkar nefisleri cezalandırmak gerekir, ancak bu akılla bilinen şeylerden midir? Yoksa sadece işitme (nakil) yoluyla bilinen şeylerden midir? Bu konuda müslüman tartışmacılar (düşünürler) iki yol tutturmuşlardır. Onların çoğu, bu husus nakille birlikte akılla da bilinir demişlerdir. Nitekim Kur'an bir çok yerde buna delalet etmektedir. Mesala Allah iyilerle kötüleri ölüm ve dirimde eşit tutacağı iddiasını yarattığını boş yere yaratmış olması ve ona dönülmeyeceği iddiasını insanları başı boş bırakıp onlara sevab vaya ceza vermeyeceği iddiasını reddetmiştir. Böyle bir şey yapmak onun hikmetine ve kemaletine toz kondurur. O'na layık olmayan şeyleri nisbet etmeyi ifade eder.
Bu görüştekiler şunu da belirtirler:
Beşerin kişilikleri kalıcıdır, inançları, özellikleri onlardan hiç ayrılmaz, can çıkar huy çıkmaz. Her ne kadar onlar, azabı gördükleri zaman, ettiklerine pişman olacak iseler de, pişman oluşları, amellerinin kötülüğünden, Rabb'lerinin bunlardan hoşlanmamasından dolayı değildir. Aksine azap onların yakasını bıraksa daha önceki kişiliklerine döneceklerdir. Allah buyurur ki:
"Ah bir görsen, ateşin başında durdurulupta, onların ah keşke geri döndürülsekte Rabbimizin ayetlerini reddetmesek ve müminlerden olsak deyişlerini. Hayır, onlara, daha önce gizledikleri belirmiştir ve şayet geri döndürülseydiler, yasaklandıkları şeyleri tekrar işlerlerdi. Doğrusu onlar kesin yalancıdırlar." (En'am, 27-28)
İşte bu kişiler, azabı tattılar ve onu fiilen çektiler. (Aslında kötü hallere sahip oldukları için pişman değiller.) Onları azaba duçar eden sebep hala kendi içlerinde mevcut. Habislikleri, küfürleri yine içlerinde duruyor, onlardan ayrılmamış. Şöyle ki geri döndürülüp tekrar dünyaya getirilseler, eskisi gibi kafir olacaklar. İşte bu onların devamlı azab görmelerinin, naklinde belirttiği şekilde, aklın bir gereği olduğuna delalet eder.
Fani olacağını söyleyenler dediler ki:
Sizin bu yollarınız üzerinde konuşalım o zaman bu meselede doğru kimmiş açığa çıkar:
Birinci Yolunuz:
Bu konuda icma vardır, iddianız malum değildir. Sadece, bu konuda ihtilaf olduğunu bilmeyenler, icma var zannederler. Halbuki bu konuda önceden de sonradan da tartışmalar yapılmıştır. Hattâ icma olduğunu iddia eden kimseye cehennem asla fani olmayacaktır, diyen on sahabi, hatta bir sahabi göster diye teklif yapılsa bu göstermeye imkan bulamıyacaktır.
Oysa biz, onların, aksi açık ifadelerini nakletmiş bulunuyoruz. Onlardan bunun (fani olacağının) tersini-düşünen bir sahabi de bulmuş değiliz. Bilakis tabiler, onlardan hem o görüşü hem öbür görüşü aktarmışlardır.
Muteber olan icma iki çeşittir.
Bir ve iki; her iki çeşit üzere de ittifak edilmesi...
Üçüncü çeşit ise; konuda ihtilaf edilmesi.
Bu meselede ise her üçü, de söz konusu değildir.
Birinci çeşit: İslamın rükünleri, apaçık haram olan şeylerin haramlığı gibi dinden zarurî olarak anlaşılan şeylerden olması.
İkinci çeşit: İctihad ehlinden, öyle hükmettiklerine dair nakiller olması.
Üçüncü çeşit: Birinin bir söz söyleyip onun ümmette yayılması, bir inkar edenin bulunmaması.
Şimdi sizin yanınızda bu üç icma çeşidinden hangisi var?
Şayet birileri bu yollardan bir icma bulunduğunu iddia edip, bu sahabeden sahih olmuştur. Kimse inkar etmemiştir diyerek delil getirseydi, böyle bir icma elde ettik diyerek sizden daha çok sevinirlerdi.
İkinci Yolunuz:
Bu da, Kur'an'ın, Cehennemin kalıcılığına ve fani olmayacağına delaleti (iddianız)'dır. Peki söyleyin, buna delalet eden bir tek delil varsa bu Kur'an'ın neresindedir?
Evet Kur'an'ın delalet ettiği şey, şunlardır:
Kafirler ateşte ebedi kalacaklar. Ondan çıkmayacaklar. Onlardan azabı kesilmeyecek. Orada azablandırılışları kalıcı olacak. Onlar orada ölmeyecekler. Azab onlara sarılacak hiç ayrılmayacak, vesaire...
İşte bütün bu hususlarda, sahabe, tabiin ve müslümanların imamları arasında bir ihtilaf yoktur. Tartışma konusu olan şey bu husus değildir.
Biz başka bir şeyi tartışıyoruz. O da şu:
Ateş, ebedi midir yoksa hakkında fanilik yazısı bulunan şeylerden midir?
Kafirlerin oradan çıkmayacağı, azabının onlardan eksilmeyeceği, onların deve iğne deliğinden geçmedikçe Cennet'e giremiyecekleri gibi hususlara gelince; bu konularda sahabe, tabiin ve ehl-i sünnet alimleri arasında bir ihtilaf yoktur.
Bu konularda muhalefet edenler görüşlerini aktardığımız yahudiler, ittihatçılar ve bidat ehli kimselerdir.
Bu naslar (ayetler ve hadisler) ve benzerleri şunu ifade eder:
Ateş baki kaldıkça onlarda o ateş yurdunda baki kalacaktır. O ateş baki oldukça onlar oradan çıkmayacaklardır. O ateş kalmaya devam ettiği halde tevhid ehlinin oradan çıkması gibi bir durum kafirler hakkında söz konusu değildir. Bu durum, hapis, hapis olarak dururken oradan çıkan kimselerle, hapis harab olup gittiği için hapisliği biten kimselerin halleri arasındaki farka benziyor.
Üçüncü Yolunuz:
Mütevatir sünnetin kebair ehlinin ateşten çıkıp, ehl-i şirkin çıkmayacağına delaleti. Bu da şüphe olmayan bir haktır. Bu hadisler de bizim dediğimize delalet eder. Yani muvahhidler oradan çıkacaktır ve o ateş yurdu henüz fani olmamış olacaktır. Sonra yurt kaldığı sürece müşrikler orada kalacaktır. O naslar hem buna hem ona (muvahhidlerin çıkacağına) delalet etmektedir.
Dördüncü Yolunuz:
Rasulullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda bizi zaruri bilgilerle donatmış olması.
Şüphe yok ki O'nun dininden kesin olarak malum olan şey kafirlerin orada, orası baki kaldıkça baki olacaklarıdır. O'nun dininden zaruri olarak bilinen budur.
Gelelim oranın Cennet gibi ebedi sonsuz olup fani olmayacağına...
Gelin bize Kur'an ve Sünnette bunu gösteren bir tek delil gösterin, nerdedir?
Beşinci Yolunuz:
Ehl-i Sünnet inancının, Cennet ve ateşin yaratılmış oldukları ve asla fani olmayacakları hususu.
Şüphesiz her ikisinin de fani olacağını söylemek Cehmiyye ve Mutezile gibi bid'at ehlinin görüşleridir. Böyle bir görüşü, ne sahabeden ne tabiinden ne müslümanların imamlarından hiç kimse belirtmemiştir.
Sadece ateşin fani olacağı görüşüne gelince; biz size sahabeden bunu söyleyenleri bulduk getirdik, Cennet ve Cehennemin bu açıdan farklı olduğunu söyleyenleri naklettik, imdi nasıl olurda böyle bir görüş bid'at ehlinin görüşü olur.
Halbuki bid'at ehlinden kimse bu konuda iki yurdu birbirinden ayrı düşünmemiştir. O halde sizin, bu görüş bid'at ehlinin görüşüdür demeniz, insanların görüş, fikir ve ihtilaflarını derinlemesine bilmeyen bir kimsenin söyleyeceği bir sözdür.
Dediler ki:
Bid'at ehlinin görüşlerinden sayılacak bir görüş, Allah'ın kitabına, rasulünün sünnetine ve ümmetin icmasına aykırı olan görüştür. Sahabeye ve sonradan gelenlere gelince; ve kitaba, sünnete ve sahabenin görüşlerine muvafık olan bir görüşe gelince; böyle bir görüş, bid'at ehlinin görüşlerinden sayılmaz. İsterse bu görüşü din olarak yaşamış ve itikad etmiş olsunlar.
Hakkın, söyleyenden kabul edilmesi, batılın da söyleyenine reddedilmesi icab eder.
Muaz b. Cebel şöyle dermiş:
"Allah adil bir hakemdir, şüphe edenler helak olmuştur. Bakın, arkanızdan malın çoğalacağı fitne (imtihan) lar gelecektir. O fitneler sırasında Kur'an açılacak, onu mü'min, münafık, kadın, çocuk, siyah, beyaz herkes okuyacak, birilerinin şöyle diyesi gelecektir:
Ben Kur'an'ı okudum, sanmıyorum ki O'na ters bir bid'at ortaya atmazsam bana tabi olsunlar!
Aman böyle bid'atlere karşı uyanık olun. Çünki her bid'at dalalettir.
Sizi, hakimlerin (hikmet ehlinin) kaymasına karşı da uyarırım. Çünki şeytan hakimin dili üzerinde delalet olan sözler söyleyebilir. Ve münafık bazen hak söz söyleyebilir, hakkı söyleyenden kabul edin. Çünki hâk bir nurdur.
Dediler ki:
Hakimin kayması nasıl olur?
Dedi ki: O size cazip gelen fakat yadırgadığınız ve bu da neyin nesi dediğiniz sözdür. Onun kaymasına karşı sakının, kayma sizi hakimden çevirmesin, çünki hemen toparlanıp hakka dönebilir. Çünki ilim ve iman kıyamete kadar yerini koruyacaktır." (Ebu Nuaym, Hılye, I, 232-233)
Ehl-i Sünnet'in inançlarında bildirdikleri husus; Kitab ve Sünnet'in delalet ettiği, selefin icma ettiği üzere Cennet ve Cehennemin yaratılmış olması, Cehennem ehlinin oradan çıkmayacakları, onlardan azabın hafifletîlmeyeceği, kesilmeyeceği ve onların orada kalacağı hususudur.
Onlardan; "Cehennem ebediyen fani olmaz" şeklinde bir görüş nakledenler, bazı bid'at ehlinin, Cehennemin fani olduğunu söylediklerini sanmasından dolayı nakletmişlerdir. Bu kişilere daha önce zikri geçen haberler ulaşmamıştır.
Dediler ki:
Aklın, Cehennem ehlini ebedi saymasına gelince; bu aklın bilemeyeceği bir şeyi akla söyletmektir. Konu ancak sadık bir haberle bilinecek konulardandır.
Sevab ve cezanın aslına gelince; acaba bunlar nakille birlikte akılla mı bilinir yoksa sadece nakille mi bilinir, bu konuda dört imamın tabiilerinden ve başkalarından olan müslüman tartışmacılar iki görüş belirtmişlerdir.
Doğrusu şu ki; akıl, mead'e, sevab'a ve ikaba (cezaya) icmalen (yani bunlar olmalı diyerek) delalet eder. Ayrıntılar ancak haber ve nakille bilinirler. Sevab ve cezanın devamlılığını akıl tek başına bilemez. Bu ancak nakille bilinir.
Nakil, itaatkarların sevabının devamlı olduğuna kati olarak delalet etmektedir.
İsyankarların cezasına gelince; bunlar içinde muvahhid olanların da cezasının biteceğine kati olarak delalet etmektedir.
Gelelim kafirler hakkında, devam mı edecek kesilecek mi, işte dananın kuyruğu burada kopmaktadır. Artık burada nakil kimden yana ise o doğruyu bulup sevinecek olan kişidir.
Muvaffakiyet Allah'dandır.