***
DIŞARDA
Points: 39.109, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Hayrat Ne Demektir?
Hayrat Ne Demektir?
Allah buyurur ki:
"Onlar içinde güzel hayırlılar (hayrat) vardır." (Rahman, 70)
Hayrat, hayrah'in çoğuludur, seyyide ve leyyine gibi olan hayyirah'ın muhaffefefi (hafifletilmişi)'dir.
Hısan ise hasenenin çoğuludur. O kadınlar, özellikleri, ahlak ve huyları hayırlı olan, yüzleri güzel kadınlardır.
Veki' derki:
... Abdullah dedi ki:
"Her müslüman için bir hayrah (hayırlı kadın) her hayrah için bir çadır, her çadırın dört kapısı vardır. O hayırlı kadına her gün her kapıdan daha öncekinden farklı bir yadigar, bir hediye bir ikram gelir. O hayırlı kadınlar şımarık, kirli, paslı, itaatsiz, gözü dışarda azgın şeyler değillerdir." (Tefsîr et-Taberî, XXVII, 83; İbn el-Mübârek, Ziyadat ez-Zühd, s, 69)
Allah buyurur ki:
"Gerçekten biz onları yepyeni bir yaradışla yarattık (inşa ettik) onları bakire kıldık. Eşlerine düşkün (urup) ve yaşıt kıldık. Kitabı sağından verilenler için." (Vakıa, 35-38)
Onlar derken maksat kadınlardır. Ancak daha önceden zikredilmemişlerdir, çünkü döşekler "furuş" (Vakıa, 34) kelimesi onları dolaylı olarak anlatmaktadır, zira döşekler kadınlara ait yerlerdir.
Denilmiş ki "yükseltilmiş döşeklerde" (Vakıa, 34) ayetindeki döşekler (furuş) kelimesi kadınlardan kinayedir, tıpkı karura (şişe, koku kabı) izar ve sair ifadeler ile kadından kinaye yapıldığı gibi. Fakat "yükseltilmiş" ifadesi bu anlama uygun düşmüyor. Ancak buradaki yükseklik "kadri yücelik" ile yorumlanırsa o başka.
Peygamberin bu döşekler ve onların yükseklikleri ile ilgili açıklamaları daha önce geçmişti. Doğrusu bu döşeklerden kasıt yine bizzat döşeklerin kendisidir. Bu arada kadınları da akla getiriyor. Çünkü kadınlar çokça orada bulunurlar.
Katade ve Said b. Cübeyr derler ki:
"Onları yeni bir yaradışla yarattık."
İbn Abbas: "Âdem oğullarının kadınları kasdediliyor" der.
El-Kelbî ve Mukatil, dünya ehlinin saçları kırarmış kocakarılarını kasdediyor, yani Allah diyor ki, "biz onları, dünyadaki ilk yaratılışlarında uğradıkları yaşlılık ve kocalıktan sonra tekrar yarattık" derler. Bu açıklamayı Enes'den gelen şu merfû hadis desteklemektedir:
"Onlar sizin gözleri az görür çapaklı kocakarılarınızdır."
(Tirmizî, 3296, Kur'an tefsîri kitabının, Vakıa suresi babı, Tirmizî der ki: Bu ğarib bir hadistir, merfû olarak sadece Musa b. Ubeyde'den geliyor, bu zat ve Yezîd b. Ebân er-Rukâşî hadisde zayıf sayılmışlardır; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 344.)
Bunu es-Sevrî, "Musa b. Ubeyde, o da Yezîd er-Rukâşi'den, o da Enes'den" yoluyla rivayet etmiştir.
Yahya el-Hamânî rivayet ettiği hadisde bu açıklamayı destekliyor:
... Aişe Radıyallahu Anha'den;
Âişe'nin yanına, yanında bir kocakarı varken Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem girmiş, "bu kimdir" buyurmuş. Âişe, teyzelerimden biri demiş.
Buyurmuşlar ki:
"Ama bak, Cennet'e kocakarı giremez."
Bunun üzerine, kocakarının üstüne Allah bilir neler çökmüş neler.
Az sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuş:
"Biz onları başka bir yaratılışla yarattık, kıyamet günü, yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak gelirler: İlk giydirilecek olan İbrahim Halilullah'dır."
Peygamber sonra şu âyeti okudu:
"Biz onları yeni bir yaratışla yarattık." (Tefsir et-Taberî, XVII, 80; Ebu Nuaym, Ahbâr İsfehân, II, 142; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 343.)
Adem b. Ebî îyâs der ki:
... Seleme b. Yezîd, Rasûlullah'ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "biz onları yeni bir yaratışla yarattık" ayetinde onlardan maksat, dünyadaki dullar ve bakirelerdir, buyurduğunu işittim, demiştir. (Taberî, XXVII, 106-107; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 345; Tefsîr Mücâhid, II, 647.)
Adem der ki:
... El-Hasen, Rasûllullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu der:
"Cennete kocakarılar giremez."
Bunu duyunca bir kocakarı ağlar, Rasûlullah buyurur ki:
"Ona haber verin, o, o gün kocakarı değildir. O, o gün bir genç kızdır. Çünkü Allah Azze ve Celle, biz onları yeni bir yaratılışla yarattık, buyuruyor." (Tirmizî, Şemail, 242; Tefsîr Mücahid, II, 648; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 346.)
İbn Ebî Şeybe der ki:
... Bize Mes'ade b. Elyesa anlattı,
... Aişe Radıyallahu Anhu'den:
"Peygamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem ensardan bir kocakarı gelir, ey Allah'ın Rasûlü, Allah'a duâ et beni Cennet'e koysun, der.
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ;
"Cennet'e kocakarı giremez" buyurur, gider, namazını kılar, Aişe'nin yanına gelir. Aşie der ki:
Senin o sözünden dolayı sıkıntıya düştü, meşakkate uğradı. O zaman buyurur ki:
"O mesele aynen öyledir. Ancak Allah onları Cennet'e koyduğu zaman, onları bakireler hâline getirecek."
(İbn Ebî Şeybe rivayet etmiştir, bk, en-Nihâye II, 454-455; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 419'da der ki: Bunu Taberanî Evsafta rivayet etmiştir, senedindeki Mes'ade b. Elyesa zayıftır"; Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, II, 231.)
Mukâtil, başka bir görüş zikrediyor ki bu ez-Zeccac'ın da tercihidir. Şöyle:
"O kadınlar, Allah'ın (daha önce) zikrettiği ceylan gözlü hurilerdir." Denildi ki:
"Allah Azze ve Celle onları dostları için yaratmıştır, üzerlerinden doğum olayı geçmemiştir."
Görünen o ki Allah onları Cennet'te yeni bir yaratışla yaratmıştır. Buna, şunlar delâlet ediyor:
a. Allah sâbıkûn (öne geçenler) hakkındaki "ebedileştirilmiş çocuklar onların başında dolaşırlar gizli inciler gibi,"(Vakıa, 17-23) ayetlerinde, bunların divanlarını, kaplarını, içeceklerini, meyvelerini ve ceylan gözlü hurilerden olan eşlerini zikretmiştir. Görünen o ki bu huriler, sabıkımdan önce zikredilenlerin kadınları gibi Cennet'te yaratılmışlardır.
b. Allah Sübhanehü "biz onları bir yaratış yarattık" buyurmuştur. (Vakıa, 35)
Öyle anlaşılıyor ki bu yaratış (onlar için) ilk yaratıştır ikinci değil. Çünkü Allah ikinci yaratışı kasdettiği zaman bunu belirtir:
"Diğer neş'et (yaratma) de O'na mahsustur." (Necm, 47) ve
"ilk yaratışı biliyorsunuz," (Vakıa, 62) âyetlerinde olduğu gibi.
c. "Siz üç gurup idiniz," (Vakıa. 7) ayetinde devamı da dahil hitap hem erkeklere hem kadınlaradır. İkinci neş'et (yaratış) da her iki cinsi içine almaktadır. "Biz onları bir yaratış yarattık" (Vakıa. 35) âyetinde ise kasdedilenler kadınlar olmalı. "Bir yaratış = inşâen" masdar ile te'kid yapıldığını düşün.
önce zikredilen hadis, bu niteliğe sadece o kocakarıların sahip olduğuna delâlet etmez. Bilakis bu özelliklere ceylan gözlü huriler gibi onların da sahip olduklarına delâlet eder. Binaenaleyh, bu özelliklerin sadece ceylan gözlü hurilere ait olduğu zannedilmemelidir. Hatta bunlar o kocakarılara daha layık özelliklerdir. Yani bu yaratış (=inşâ) her I iki tarafı da (hurileri de, kocakarıları da veya dünya kadınlarını da) ilgilendirmektedir.
Doğrusunu Allah bilir.
"Uruben" (Vakıa, 37) sözüne gelince bu, arûb'un çoğuludur. Eşlerine muhabbet eden, sevdalanan kadınlar demektir. İbn el-A'rabî, "kadınların arûb olanı, eşine bağlı olan, ona muhabbet edendir" der. (Lisan el-Arab, arb maddesi.)
Ebû Ubeyde, "arûb, sevişi oynaşı güzel kadındır" der. (Mecaz el-Kur'an, 11, 251)
Ben derim ki:
Yani Ebû Ubeyde, cima anındaki hareket ve cilveleri kasdediyor.
El-Müberrid, "kocasına aşık olan, aşk yapan kadındır." (Lisan el-Arab, arb maddesi; Tefsîr eI-Kurtubî, XVII, 211) demiş ve Cebîd'in şu beytini okumuştur:
"Mahfelerde aşk ve işve yapan bir (arûb) kadın var, çirkin söz söylemez, kalçaları dolgun, bakınca gözler kamaşır." (Beyit için bk, Mecaz el-Kur'an, II, 251; Tefsir el-Kurtubî, XVII, 211; burada "çadırda" ifadesi var; Dîvan Lebîd, s, 61)
Urubu açıklarken müfessirler şu ifâdeleri kullanmışlardır:
Aşık, muhabbeti çok, şîvekâr, nazlı, aşk yapan, çılgına çeviren, çok nazenin kadınlar. Bütün bunlar onların ifâdeleridir.
Buhari, Sahihinde urub, aşırılık çokluk bildiren bir kelimedir. Tekili arûb'tur. Tıpkı sabûr (çok sabırlı) kelimesi gibi ki çoğulu subur'dur.
Mekke ehli "aribe" der, Medine ehli ganice (=şivekâr) der, Irak ehli "sekile" (nazlı, edalı) der, urub eşlerine karşı sevecen olanlardır." Yaratışın başlangıcı kitabında Buhari böyle söylemiştir. (Buharî, VI, 317)
Tefsir kitabının Vakıa suresi tefsirinde de aynı şeyleri söylemiştir. (Buharî, VIII, 625)
Ben derim ki:
Allah onlara hem suret güzelliği hem de eş ile beraberlik (işret) güzelliği vermiştir. îşte kadından istenecek en son nokta budur. Böylece erkek onlardan alacağı zevki tam almış olur.
"Onlara, onlardan önce hiçbir insan ve cin dokunmamıştır (bakiredirler)" (Rahman, 56) ayetinde de onlardan alınacak zevkin mükemmel olduğu bildirilmiştir. Çünkü erkeğin, hiç erkek görmemiş bir kadından alacağı zevk, görmüş olandan alacağı zevkten daha fazladır. Kadın için de aynı şey söz konusudur.
* * *
Allah buyurur ki:
"Şüphesiz muttakiler için, kurtuluş var, bahçeler, üzüm bağları var, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar var." (Nebe1, 31-33)
Ayette geçen kevâib, kâib'in çoğuludur, kâib memesi kabarık, kalkık demektir.
Katâde, Mücâhid ve müfessirler, "kevâib, göğüsleri tomurcuklanmış tombullaşmış olanlardır" demişlerdir.
Kevaib'de kök anlam yuvarlak olmaktır. Maksat göğüslerin nar gibi tombul ve dik olduğunu, aşağı sarkık olmadığını belirtmektir. Bu gibilere tombul memeliler (nevâhid) denir.
* * *
Buharî, Sahih'inde Enes b. Malik Radıyallahu Anhu'dan Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Allah yolunda sabah veya akşam bir gidiş dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin Cennetteki bir kamçılık veya bir yay kirişi kadarlık yeri dünyadan da içindekilerden de daha hayırlıdır. Cennet ehli kadınlardan biri uzanıp yeryüzüne baksa Cennet'le yeryüzü arasını koku ile doldurur, aydınlatırdı. Onun başı üzerindeki saç ayırımı dünyadan da içindekilerden de hayırlıdır." (Buhârî, XI, 418, Rikak kitabının, Cennet ve Cehennemin sıfatı babı)
Buharî ve Müslim'de Ebû Hureyre Radıyallahu Anhu'den Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
"Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesi ayın sureti üzere olacak. Onların arkasından girecekler gökteki en parlak incimsi yıldız aydınlığında olacak. Onlardan her birinin iki eşi olacak. Onları inciklerinin iliği, etin içinden görünür. Cennettekiler bekardırlar."
(Buhârî, VI, 320, Yaratışın başlangıcı kitabının, Cennet'in sıfatı babı; Müslim, 2834, Cennet ve nimetleri ile ehlinin sıfatı kitabının, Cennet'e ilk girecek zümre,... babı)
İmam Ahmed der ki:
... Ebû Hureyre, Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakleder:
"Kişi için Cennet ehlinden ceylan gözlü iki hûrî yardır, her birinin üzerinde yetmiş hülle (elbise) bulunur, inciklerinin iliği elbiseler içinden görünür." (Ahmed, Müsned, II, 345.)
Taberanî der ki:
... Bize Süleyman b. Ebî Kerîme anlattı,
... Ümmü Seleme der ki:
Ey Allah'ın Rasûlü, bana Allah Azze ve Celle'nin hûru'l İyn, (Vakıa, 22) sözünden haber ver, dedim. Buyurdu ki:
"Hûr, beyaz olanlar (bembeyaz kadınlar), îyn, iri gözlüler, göz kapakları akbaba (veya kerkenez) kanadı gibi olanlardır.
Bana Allah'ın "sanki onlar gizli-kapalı incilerdir," (Tûr, 24) sözünden haber ver dedim.
"Saflıkları, el değmemiş, sedefler içindeki inci saflığında" buyurdu.
Bana Allah Azze ve Cellenin "onlarda güzel hayırlı kadınlar var," (Rahman, 70) sözünden haber ver dedim.
"Ahlakları hayırlı, yüzleri güzel" buyurdu.
Ey Allah'ın Rasûlü, bana "sanki onlar gizli-örtülü beyz'dirler" (Saffat, 49) sözünü haber ver dedim.
"Onlar'ın narinliği yumurta zarının narinliği gibidir" buyurdu.
Ey Allah'ın Rasûlü, "eşlerine düşkün (urub) ve yaşıtlar (etrab)," (Vakıa, 37)âyetinden haber ver dedim.
"Onlar, dünyada iken kocakarı, gözleri çapaklı, saçları kırarmış halde ruhu kabzedilen kadınlardır, Allah onları o yaşlılıklarından sonra yaratmış, onları bakire kılmış, urub yani eşlerine aşık, aşk yapıcı sevecen kadınlar hâline getirmiştir, etrâb yani aynı doğum üzere eylemiştir," buyurdu.
Ey Allah'ın Rasûlü, dünya kadınları mı üstündür ceylan (iri) gözlü huriler mi? dedim.
"Dünya kadınları, ceylan gözlü hurilerden üstündür, yüzün astara üstünlüğü gibi" buyurdu.
Ey Allah'ın Rasûlü, ne ile üstündürler, dedim.
"Namazları, oruçları ve Allah'a ibâdetleri ile, Allah onların yüzlerine nûr, vücutlarına ipek giydirmiştir, beyaz renkli, yeşil elbiseli, sarı takılıdırlar, tütsülükleri incidendir, tarakları altındır biz ebedileriz, artık ölmeyeceğiz, biz nimet görecek fenalık görmeyeceğiz, biz kalıcılarız ebedî göç etmeyeceğiz, biz hoşnudlarız, asla hınçlanmıyacağız, ait olduğumuz ve bize ait olan kişilere ne mutlu, derler" buyurdu.
Ey Allah'ın Rasûlü, bizden kadın var ki iki, üç veya dört koca görüyor, sonra kadın ölüp Cennet'e giriyor o kocalarda onunla beraber giriyorlar, imdi o kadının eşi kim olacak? dedim. Buyurdu ki:
"Ey Ümmü Seleme, o, serbest bırakılır, ahlakı en güzel olanı seçer ve ey Rabbim, bu adam onlar içinde bana karşı ahlakı en güzel olan idi, benim eşim onu yap, der. Ey Ümmü Seleme, güzel ahlak, dünyanın da âhiretin de hayırlarını alıp gitmiştir."
(Heysemî, Mecmau'z Zevâid, VII, 119'da der ki: Bunu Taberanî rivayet etmiştir, senedinde Süleyman b. Ebî Kerime var, bu zâtı Ebu Hâtem ve İbn Adiyy zayıf saymışlardır.)
Bu rivayeti sadece Süleyman b. Ebî Kerime yapmıştır. Bu zatı Ebû Hatim, zayıf saymıştır. İbn Adiyy, hadislerinin geneli münkerdir, mütekaddimûnun onun hakkında bir sözünü işitmedim, demiş, sonra bu hadisi kendi tariki ile serdetmiş sonra, bu hadis ancak bu senedle biliniyor, demiştir.
Ebu Ya'la el-Mevsılî der ki:
... Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu der ki:
Bize Rasûlullah bir gurup ashab içinde konuşuyordu. Sûr hadisini zikretti. Orada şu geçer:
"Ve ey Rabbim, bana şefaat vadetmiştin, beni Cennet'e girecek Cennet ehli için şefaatçi kıl, derim. Allah, seni şefaatçi kıldım ve onlara Cennet'e girme izni verdim, der. Rasûlullah şöyle derdi:
Beni hak ile gönderen (Allah)'a yemin ederim ki siz Cennet ehlinin kendi eşlerini ve meskenlerini tanıdıklarından daha çok eşlerinizi ve evlerinizi şimdi tanıyor değilsiniz. Onlardan her erkek, Allah'ın (Cennet'te) yarattığı yetmişiki, Ademoğullarından da iki eşin yanına girer, dünyadaki ibâdetleri sebebiyle o iki kadının diğerlerine bir üstünlüğü vardır. Adam birinin yanına girer, kadın inci ile taçlanmış ve işlenmiş altından bir divan üzerinde, yakuttan bir oda içindedir, üzerinde ince ipek ve atlastan yetmiş çift elbise vardır. Adam elini kadının iki omuzu arasına kor. önünde durduğu halde kadının göğüs tarafından arkasındaki elini görür, o kadar elbise, deri ve etin içinden görür. Bakar, sizden birinizin yakut dizisinde dışardan, dizine ipini gördüğü gibi ö kadının inciğinin iliğini görür. Onun ciğeri kadın için bir ayna, kadının ciğeri onun için bir aynadır. Adam onun yanında ne kadar kalsa bıkmaz, kadın da bıkmaz, ona her varışında onu bakire bulur, âleti sekme yapmaz, kadınınki de tahammülsüzlük göstermez. Adam bu halde iken kendisine anlaşıldı ne usanacaksın ne usanılacaksın. Fakat orda ölüm yok, hayal yok. Ancak onun ondan başka eşleri de var. Bunu duyunca adam çıkar, hepsine tek tek varır. Hangine varsa, vardığı kadın, vallahi cennette senden daha güzel bir şey yok der. Cennette senden daha çok sevdiğim bir şey yok, der." (Ebu Ya'lâ, Müsned'inde rivayet etmiştir, bk, en-Nihaye, I, 213-223.)
Bu sûr hadisinin yani sadece şu İsmail b. Rafl'nin rivayet ettiği hadisin bir parçasıdır. Bu zattan Tirmizî ve İbn Mâce rivayette bulunmuşlardır.
Ahmed, Yahya ve bir gurup onu zayıf saymıştır. Darakutnî ve başkası, hadisi terkedilmiştir.
İbn Adiyy, hadislerinin geneli gözden geçirilmelidir, Tirmizî, bazı ilim ehli onu zayıf sayıyor, Buharî'nin, onun hakkında, sıkadır, hadisi muhâribtir dediğini işittim, demişlerdir. (Tirmizi ayrıca şunu söylemiştir):
Hocam Ebûl-Haccâc el-Hâfız bana şöyle dedi:
"Bu hadis çeşitli hadislerin bir birleşimidir onu İsmail ve başkaları böyle bir sıraya koymuşlardır, Velid b. Müslim bunu ayrı bir kitapta şerhetmiştir. Hadisin içeriği diğer hadislerde vardır.
Doğrusunu Allah bilir.
İbn Vehb der ki:
... Derrâc anlattı, Ebu Saîd Radıyallahu Anhu, Rasûlullah'm Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Cennet ehlinin menzilesi en aşağı olanı, seksenbin hizmetçisi ve yetmişiki eşi olandır. Adam için Câbiye ile San'â arası kadar, inciden, zebercedden ve yakuttan bir kubbe (kubbe veya kubbemsi yapı) kurulur."
(Tirmizî, 2562, Cennet'in sıfatı kitabının, Cennet ehlinin en aşağısına yapılacak ikram hakkında gelenler babı, Tirmizî bu ğarib bir hadistir, demiştir. Bunun senedinde Derrâc Ebu's-Semh var. Bu zat hakkında Ahmed, hadisleri münkerdir, Nesâî, hadisi münkerdir, Ebû Hâtem, zayıftır, Nesâî, kavî değildir, demişler, İbn Adiyy onun bazı hadislerini aktardıktan sonra, hadislerinin geneline mütabeat yapılmaz demiştir. Ayrıca Darakutnî, bu zat zayıftır, Mürra, metruktür, demişler, Yahya b. Maîn onu sika saymıştır. Ebû Hâtem b. Hıbban Sahih'inde ondan rivayet etmiştir. Osman b. Saîd ed-Dârimî, Alî b. el-Medînî'nin, bu zâtın sika olduğunu söylediğini nakletmiştir.)
İbn Vehb der ki:
... Ebu Saîd el-Hudrî, Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Sanki onlar yakut ve mercandırlar," (Rahman, 58) âyetinde şöyle buyurduğunu nakleder:
"Yanağına bakar, yüzünü aynadan daha net olarak görür. Üzerindeki en düşük inci doğu ile batı arasını aydınlatır. Üzerinde yetmiş elbise olur, dışından bakar içini görür, o derecede ki inciklerinin iliğini bütün bu elbiseler içinde görür."
(Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 339; Hâkim, el-Müstedrek, II, 475, Hakim, isnadı sahihdir, Buharî Müslim rivayet etmemiştir, der; Ahmed, Müsned, III, 75)
el-Feryâbî şöyle demiştir:
... Halid b. Yezid anlattı
... Ebû Ümâme, Rasûlullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Cennete hangi kul girse yetmiş iki eş ile eşlendirilir, ikisi ceylan gözlü hurilerden, yetmiş tanesi de dünya ehlinden kendine kalanlardan." (İbn Mâce, 4337'de "Cehennem ehlinin hanımlarından paylarına düşenlerden de yetmiş tane" şeklindedir.)
Bu kadınlardan hangisi varsa hepsinin iştahlı bir önü, o adamında eğilmeyen bir zekeri vardır." (en-Nihâye, II, 457; İbn Mâce, 4337; Zühd kitabının, Cennet'in sıfatı babı; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, 367; Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, 370)
Ben derim ki:
Hâlid (b. Yezîd) denen bu zat İbn Yezîd b. Abdirrahman ed-Dımeşkî'dir. Bu zâtı İbn Maîn vâhî saymış, Ahmed, bir şey değildir, Nesâî, sika değildir, Darakutnî, zayıftır, demişler, İbn Adiyy onun bu hadisini kabul etmemiş (münker saymış)'tır.
Ebu Nuaym der ki:
... Bize Ahmed b. Hafs anlattı,
... Haccâc'den, Katâde'den, Enes'den. Enes Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Müminin Cennette yetmişüç eşi olacaktır."
Ey Allah'ın Rasûlü, buna onun kuvveti yetecek mi, dedik. Buyurdu ki:
"Ona yüz kişinin gücü verilecek." (Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, 372)
Ben derim ki:
Seneddeki Ahmed b. Hafs, es-Sa'dî'dir, münkerleri vardır. El-Haccac ise İbn Ertae'dir.
et-Tabarânî der ki:
... Ebû Hureyre der ki:
"Ey Allah'ın Rasûlü, Cennet'te kadınlarımıza ilişecek miyiz? denildi. Buyurdu ki:
"Kişi bir günde yüz bakireye ilişir."
(Taberanî, el-Mucem es-Sağîr, II, 12-13. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 417'de der ki: Bunu Taberanî, Sağîr ve Evsafla rivayet etmiştir, ikinci rivayetin ravileri sahih hadis ravileridir, Muhammed b. Sevvâb hariç, o sikadır.)
Taberanî der ki:
Bunu Hişam'dan, sadece Zaide rivayet etmiş, el-Cu'fî bununla teferrüd etmiştir. Muhammed b. Abdilvâhid el-Makdisî, bu hadisin Iravîleri bana göre sahih hadis şartı üzeredir, der.
Ebûş-Şeyh der ki:
... Zeyd b. Ebi'l-Havârî'den,
... İbn Abbas dedi ki:
"Ey Allah'ın Rasûlü, dünyada kadınlarımıza vardığınız gibi Cennet'te de varacak mıyız? denildi. Şöyle buyurdular:
"Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki kişi bir sabahta yüz bakireye varacaktır."
(Bunu, Ebû Nuaym, Sıfat el-Cenneh, II, 215'de; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr 365 de ve Hennâd b. es-Serî rivayet etmiştir, bk, Kenz el-Ummâl, XIV, 474. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid. X, 417'de, bunu Ebu Ya'lâ rivayet etmiştir, senedinde Zeyd vardır, za'fına rağmen sika sayılmıştır, diğer ravileri sikadır, İbn Hacer el-Matâlib el-Âliye (IV, 402)'de rivayeti etmiştir, der.)
Seneddeki Zeyd hakkında, İbn Maîn, sâlihtir, bir defasında da, bir şey değildir, diğer bir kez, zayıftır, hadisi yazılır, demiştir. Ebu Hatem de aynı şeyi söylemiştir.
Darakutnî, sâlihtir, demiş, Nesâi, zayıf saymış, es-Sa'di, mütemâsik (tutarlı) demiştir.
Ben derim ki:
Ondan Şu'be'nin rivayet etmiş olması ona yeter.