Cennet Yaratılmamıştır Diyenlere Cevab
Gerçi birinci bâbda Cennet'tin halen mevcud olduğunu gösteren yeteri kadar delil geçmişdi ama yine bir şeyler söyleyelim. Cennet henüz yaratılmamıştır derken ne demek istiyorsunuz?

Henüz hiç var olmamış tamamen yok olan bir şeydir, tıpkı bedenlere ruhun tekrar üflenmesi ve insanların kabirlerinden kalkması gibidir (sonradan olacaktır) mı demek istiyorsunuz?

Eğer öyle ise bu söz bâtıl bir sözdür ve bir kısmı daha önce geçen bir kısmı da ileride gelecek olan sahih ve anlamı çok açık hadisler bu görüşü reddetmektedir. Üstelik ne selefden ne ehl-i sünnetten hiçbir kimsenin belirtmediği bir görüştür. Yani kesinlikle bâtıl bir görüş.

Yoksa Cennet, tamamiyle yaratılmamıştır, Allah'ın Cennet ehli için hazırladıklarının hepsi henüz varedilmemiştir, Allah orada peş-peşe bir şeyler varedip durmaktadır ve müminler oraya girdikleri zaman da yine Allah başka şeyler halkedecektir mi demek istiyorsunuz?

Eğer demek istediğiniz bu ise, bu haktır ve bunu reddetmek mümkün değildir. Sizin şu delilleriniz de zaten bu kadarını ifade ediyor. Zikrettiğiniz İbn Mes'ûd hadisi ile Câbir'den gelen Ebu'z-Zübeyr hadisi Cennet arazisinin yaratılmış bitmiş bulunduğunu, Allah'ın, o zikirleri söyleyenler için o arazilere fidanlar diktirdiğini, aynı şekilde anılan ameller sayesinde orada evler bina edildiğini, kulluk iyi amellerle geliştikçe Cennet'te ona genişlik verildiğini, hayır amel işledikçe, orada ona fidanlar dikildiğini, yapılar yapıldığını, ameli sebebiyle faydalanacağı çeşit çeşit şeyler hazırlandığını ifade etmektedir. Bu kadar bir mâna ne Cennetin henüz yaratılmadığını ifade eder ne de böyle toptan kesip atmayı caiz kılar.

Allah Teâla'nın "herşey helak olacaktır, sadece O'nun vechi (yüzü) hariç" (Kasas: 88) âyeti ile delil getirmenize gelince; siz olsa olsa âyetin manâsını anlamamaktan dolayı böyle bir duruma düştünüz.

Bu âyeti Cennet ve Cehennemin hâlen mevcut olmadığına delil getirmeniz, sizin ihvanınızın, bir gün gelip cennet ve cehennemin de fena bulup, harab olacağına, Cennetliklerle Cehennemliklerin ergeç öleceklerini (yine bu âyete dayanarak) öne sürmelerine benzer. Yani bu ayetin manâsını ne siz anlıyorsunuz ne de sizin ihvanınız anlıyor, buna muvaffak kılınmamışsınız. Bunu anlamaya muvaffak kılınanlar selef ile İslam'ın imamlarıdır. Şimdi biz onların bu âyet hakkındaki bazı sözlerini zikredeceğiz:



Buhari, Sahihinde der ki:

"Herşey helak olacaktır, sadece O'nun mülkü hariç" denilmiştir.

"Sadece O'nun vechi (yüzü) arzusuyla yapılanlar hariç" de denilmiştir." (Buhari, bu tefsiri ta'lik ile (yani ravileri zikretmeden) nakletmiştir, VIII, 505, Tefsir kitabının, Kasas süresi babı.)



İmam Ahmed ise oğlu Abdullah'ın aktardığına göre şöyle demiştir:

Bu gök ve yer (o gün) ortadan kalkmıştır. Çünkü gök ve yer sakinleri ya Cennet'e ya Cehennem'e gitmişlerdir. Arş ise yok olup gitmez. Çünkü Arş, Cennetin tavanıdır, Allah Teâla ise Arş'm üzerindedir, binâenaleyh Arş helak olmaz, yok olmaz.

Allah Teâla'nın "herşey helak olacaktır, sadece O'nun vechi hâriç" (Kasas: 88) sözüne gelince bunun izahı şudur:

Allah Sübhanehü ve Teâla "onun (yeryüzünün) üzerindeki her şey fanidir" (Rahman: 26) âyetini indirince melekler, yeryüzü ehli helak oldu, diyerek kendilerinin kalıcı oldukları ümidine kapıldılar. Bunun üzerine Allah Teâla onlara göklerde ve yerde bulunanların öleceklerini haber vererek "herşey helak olacaktır" yani ölecektir buyurdu. Sadece O'nun vechi (yüzü) hariç, çünkü O, diridir, ölmez, dedi. Melekler o zaman kendilerinin de öleceklerini anladılar." İmam Ahmed'in sözü bu kadar.



Ebûl-Abbas Ahmed b. Ca'fer b. Yakub el-İstaharî'nin, Ebu'l-Huseyin'in et-Tabakât kitabında zikrettiği bir rivayette de şöyle demiştir:

Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel dedi ki:

Bu görüşler, ilim ehlinin âsâr (ahbar) erbabının, sünnetin kulpuna yapışan ehl-i sünnetin, sünnet ehli oldukları bilinen ve Rasûlullah'ın ashabından günümüze kadar sünnete ittiba etmekle tanınan zatların görüşleridir. Ben Hicaz, Suriye vesair ülke âlimlerinden nicesini bu görüş üzere gördüm. Bu görüşlerden herhangi birine muhalefet eden onlara sataşan veya bu görüştekileri ayıplayan her kişi muhalefet ve bid'at ehlidir, cemaatten ayrılmışdır, sünnet ve hak yolundan kaymıştır. İmam Ahmed onların görüşlerini sıraladıktan sonra der ki:

Evet Cennet ve içindekiler yaratılmıştır, Cehennem ve içindekiler yaratılmıştır. Allah her ikisini de yaratmış, mahlukâtı da Cennet ve Cehennem için yaratmıştır. Bunlar da içindekiler de ebediyen fena bulmayacaklardır.

Şayet bir bid'atçı veya bir zındık Allah Azze ve Celle'nin "herşey helak olacaktır, sadece O'nun vechi hariç" (Kasas: 88) ayeti ile veya Kur'an'ın müteşabih bu gibi bir ayeti ile kendine delil getirecek olursa ona; "kendisine Allah'ın helal olmayı ve fani olmayı yazdığı her şey helak olacaktır, Cennet ve Cehennem fena ve helak için değil baka (kalmaları) için yaratılmıştır, Cennet ve Cehennem ahirettendir, dünyadan değildir, ceylan gözlü huriler kıyamet koptuğunda da sura üfürüldüğünde de daha sonra da asla ölmeyeceklerdir. Çünkü Allah onları baka (ebediyet) için yaratmıştır, fena için değil. Onlara ölmeyi yazmamıştır. Kim bunun aksine bir şey söylerse o bid'atçıdır, dosdoğru yoldan sapmıştır" diyerek cevap verilir.

Yine Allah yedi kat gökleri birbiri üzerinde, yedi kat yeri de bir-birinin altında olmak üzere yaratmıştır. En yüksek yeryüzü ile en aşağı gök arasında beşyüz yıllık yol vardır. Bir gökten diğer göğe kadar yine beşyüz yıllık mesafe vardır. En yüksek yedinci kat göğün üzerinde su vardır. Rahman'ın Arşı suyun üzerindedir. Allah Azze ve Celle de Arş üzeredir. Kürsi, O'nun iki ayağının bulunduğu yerdedir. Bununla birlikte O Allah, yedi gök, yedi yer ve bunlar arasındakileri, yer altındakileri, denizlerin dibindekileri her kılın ve her ağacın bittiği yeri, her ekini, her bitkiyi, her yaprağın düşeceği yeri, her kelimenin sayısını, kumların, çakılların, toprakların sayısını, dağların ağırlığını, kulların işlerini, konuşmalarını, nefeslerini ve her bir şeyi bilir. O'na bunlardan hiçbir şey gizli kalmaz ve O, yedinci kat gök üstündeki Arş üzeredir, berisinde ateşten, nurdan karanlıktan ve sadece O'nun bildiği şeylerden perdeler vardır.

Şimdi bir bid'at ve muhalefet taraftarı, Allah Azze ve Celle'nin;

"Biz ona şahdamarından daha yakınız" (Kâf: 16)

"nerede olursanız O, sizinle beraberdir." (Hadîd: 4)

"Onlar nerede olsalar mutlaka o onlarla beraberdir," (Mücadele: 8)

"üç kişi gizli konuşsa dördüncüleri O'dur, beş iseler, altıncıları O'dur," (Mücadele: 7) âyetleri ve benzeri müteşabih âyetlerle kendine bir delil bulmaya çalışırsa o kişiye de ki:

Allah, (bu beraberlik ve yakınlıklardan) ilmi (bilmeyi) kasdediyor. Çünkü Allah Azze ve Celle en yüksek yedinci kat göğün üstündeki Arş üzeredir ve tüm bu şeyleri bilir, O, yarattıklarından ayrıdır, O'nun ilminin hâli olduğu (bulunmadığı) bir yer yoktur."



Ebu Ca'fer et-Tâî Muhammed b. Avf b. Süfyân el-Humusî'nin rivayetinde de şöyle dedi. el-Hallâl -zamanında imâm ve hafız (hadis hafızı), ilim ve marifette önderliği ile bilinir bir zât- dedi ki:

Ahmed b. Hanbel, onu böyle bilir, onun rivayetlerini kabul eder ve memleketindeki şahısları ona sorardı. Dedi ki:

Ahmed b. Hanbel bana yazdırmıştır.

"Sünnet'e dâir bir risale yazdırdığını zikreder. Sonra orada şunlannda geçtiğini söylemiştir: Cennet ve Cehennem mahlukturlar, haber verildiği gibi yaratılmışlardır. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem der ki:

"Cennet'e girdim orada bir saray gördüm Kevser'i gördüm. Cehennem'e baktım ora sakinlerinin çoğunun şöyle şöyle olduklarını gördüm."

(Tirmizi, 3688, burada "Cennete girdim bir de ne göreyim altından bir saray" şeklindedir. Tirmizi bu hadis hasen ve sahihdir, der. İbn Ebi Şeybe, el-Musannef XII, 27; Ahmed, Müsned, III, 107, 179.)

Buna göre kim Cennet ve Cehennemin yaratılmamış olduklarını iddia ederse o kişi Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ve Kur'an'ı yalanlamaktadır, Cennnet'i ve Cehennem'i inkâr etmektedir, tevbe ettirilir, ederse ne âlâ, değilse öldürür."



Abdüs b. Mâlik el-Attar'ın rivayetinde ise -yine sünnete dâir bir risalenin adı geçer- Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir:

Cennet ve Cehennem mahlukdurlar. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den geldiği üzere yaratılmışlardır. (Şöyle buyurur):

"Cennet'e baktım, sâkinlerinin çoğunu şöyle şöyle gördüm."

(Buhari, XI, 273, Rikâk kitabının, fakirliğin fazileti babı; Müslim, 2737, Zikir, tevbe, duâ ve istiğfar kitabının, Cennet ehlinin çoğu fakirlerdir, babı.)

Artık kim Cennet ve Cehennem'in yaratılmadığını iddia ederse Kur'an'ı ve Rasûlullah'ın hadislerini yalanlamış olur, onun Cennet ve Cehennem'e inandığını sanmıyorum."



Artık bu bâbları, bu bablar içindeki nakilleri, araştırmaları, incelikleri, notları, başka bir kitapta asla bulamayacağın bu şeyleri iyice incele.

Biz sözü kısa tuttuk. Uzun tutsaydık büyük bir cilt teşekkül ederdi.

Yardım istenecek olan yalnızca Allah'dır.

Tevekkül sadece O'nadır ve doğruya ulaştıran ancak O'dur.