Şikayete hakkımız varmı?
Cenab-ı Allah insanları bu dünyaya gönderirken farklı nimetlere mazhar kılarak göndermiştir.
Mesela; kimine fazla mal vermiş, kimine az. Kimini
sağlam yaratmış kimini sakat; kimini hasta kimini sıhhatli yaratmış. Bütün
bunlara rağmen ne fakir, ne sakat ve ne de hasta olan kimselerin hiçbir
şekilde Cenab-ı Hakk’a şikâyet etmeye hakları yoktur. Bu meseledeki itiraz
ve şikayetin manasız olduğunu Bediuzzaman Said Nursi Hz.'leri Risale-i Nurda
şöyle izah eder: Musibet ve hastalıklarda insanların üç cihetle Allah'a
şikâyete hakları yoktur.
Birincisi Cenab-ı Hak insana giydirdiği vücut
elbisesini sanatına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış, o vücut
elbisesini o model üstünde keser, biçer, değiştirir, muhtelif
isimlerinin(Esma ül Hüsna) cilvelerini gösterir.
Nasıl ki, maharetli bir sanatkâr kıymetli bir elbiseyi, nakışlı güzel bir
surette yapmak için bir miskin adamı layık olduğu bir ücrete karşılık model
yaparak, kendi sanat ve maharetini göstermek için o elbiseyi o miskin adam
üstünde biçer, keser, uzatır.
O adamı oturtur, kaldırır, çeşitli vaziyetler verir. Şu miskin adamın hiçbir
hakkı var mı ki o sanatkara desin, “Beni güzelleştiren bu elbiseye neden
ilişip, değiştirip bozuyorsun ve beni kaldırıp oturtup meşakkatle benim
rahatımı bozuyorsun?...
Aynen öyle de Cenab-ı Hak her bir nevi mevcudatın mahiyetini birer model
yapıp ve isimlerinin nakışlarıyla sanatının mükemmelliğini göstermek için
her bir şeye özellikle hayat sahiplerine duygularla donatılmış bir vücut
elbisesini giydirerek; üstünde kaza ve kader kalemiyle nakışlar yapar. Her
bir varlığa dahi ona layık bir tarzda ücret olarak bir kemal, bir lezzet,
bir feyz veriyor.
Mülkünde istediği gibi tasarruf eden Cenab-ı Hakka karşı
hiçbir şeyin hakkı var mıdır ki desin: “Bana zahmet veriyorsun, benim
istirahatımı bozuyorsun”, hâşâ.
Evet, mevcudatın hiçbir cihetle Cenab-ı Hakka karşı hakları yoktur. Ve hak
dava edemezler.
Hakları daima şükür ve hamd ile verdiği vücut mertebelerinin
hakkını eda etmektir. Mesela: Madenler diyemez niçin bitki olmadık? Şikayet
edemezler, belki madeni bir vücuda sahip oldukları için hakları Cenab-ı
Hakka şükrandır.
Bitkiler ne için hayvan olmadım diye şikayet edemez. Belki
vücutla beraber hayata mazhar olduğu için hakkı şükrandır. Hayvan ise niçin
insan olmadım diye şikâyet edemez. Belki hayat ve vücut ile beraber
kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için onun üstündeki hakkı şükrandır
ve hakeza kıyas et.
Ey şikayet eden insan! Sen yok olmadın vücut nimetini giydin, hayatı tattın.
Cansız kalmadın, hayvan olmadın, İslamiyet nimetini buldun, dalalette
kalmadın sıhhat ve selamet nimetini gördün ve hakeza …
Ey nankör! Daha sen
nerede hak kazanıyorsun ki, Cenab-ı Hakkın sana verdiği her şeyiyle nimet
olan vücut mertebelerine karşılık şükretmeyerek ve layık olmadığın yüksek
nimetlerin sana verilmediğinden gereksiz bir hırsla Cenab-ı Haktan şikayet
ediyorsun ve nimetlere hürmetsizlik ediyorsun?..
Acaba bir adam minare
başına çıkmak gibi yüksek bir mertebeye çıksın, büyük makam bulsun, her
basamakta büyük bir nimet görsün de; sonra o nimetleri verene şükretmesin ve
desin “NE İÇİN O MİNAREDEN DAHA YÜKSEĞİNE ÇIKAMADIM” diye şikayet ederek
ağlayıp sızlasın.
Ne kadar haksızlık eder ve ne derece nimetlere saygısızlık
etmiş olur, akılsızlar dahi anlar.
İkincisi: Hayat musibetlerle, hastalıklarla anlam kazanır, kemal bulur,
kuvvet bulur, terakki eder, netice verir. Sabit, monoton ve istirahat
döşeğinde geçen hayatın bir anlamı olmaz Üçüncüsü: Şu dünya imtihan yeridir,
hizmet yeridir, lezzet ve mükâfat yeri değildir. Madem hizmet yeridir,
ibadet yeridir, hastalıklar ve musibetler dini olmamak ve sabretmek şartıyla
o hizmete ve kulluğa muvafık oluyor, kuvvet veriyor. Hastalık ve
musibetlerin her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçtiğinden şikayet değil
şükretmek gerektir.
Ömür sermayedir gidiyor, meyvesi bulunmazsa zayi oluyor. Hem rahat ve
gafletle olsa pek çabuk gidiyor. Hastalık senin o ömür sermayeni büyük
kârlarla meyvelendiriyor; ta meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte
ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu atasözü dillere destandır ki;
“Musibet zamanı uzun olur, safa zamanı pek kısa oluyor.” Hastalık veya
musibetle geçen bir ömür Allah'tan şikayet etmemek şartı ile mümin için
ibadet sayıldığına dair rivayetler vardır. Hatta bazı sabredip şükreden
hastaların bir dakikalık hastalığı bir saat ibadet hükmüne geçtiği sahih
rivayetler ve keşiflerle sabittir.
Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip sana uzun ömrü kazandıran
hastalıktan şikayet etme, şükret.
Şikâyet bir haktan gelir. Senin bir hakkın
kaybolmamış ki şikayet ediyorsun. Belki senin üstünde hak olan çok şükürler
var yapmadın.
Cenab-ı Hakkın(şükürle) hakkını vermeden haksız bir surette
hak istiyorsun gibi şekva ediyorsun. Belki sen kendinden sıhhat noktasında
aşağı derecelerde bulunan biçare hastalara bakıp şükretmekle mükellefsin.
Senin elin kırık ise; kesilmiş ellere bak! Bir gözün yoksa iki gözü olmayan
âmâlara bak.
Allah'a şükret. Evet, nimette kendinden daha iyi olanlara bakıp
şikayet etmeye kimsenin hakkı yoktur. Ve musibette herkesin üzerine düşen
kendinden daha fazla musibete uğramış olanlara bakıp, şükretmektir.. Nimetin
hakkının verildiği, şükürle geçen bir ömür temennisi ile…