***
DIŞARDA
Points: 11.512, Level: 70
Level completed: 66%,
Points required for next Level: 138
Overall activity: 0%
Achievements

Asrımızın en büyük manevî tehlikesi…
Asrımızın en büyük manevî tehlikesi, cazibesine kapılarak dünyayı bilerek
ahirete tercih etmektir.
Her türlü manevî vasıta, insanın dikkatini ve alâkasını süslü bir vitrin
hâline gelen dünyaya çekmekte, dünyada ebedî kalacak vehminin arkasında
gaflete daldırmaktadır.
Heves ve arzuları kamçılayan moda, güzel yaşamaya
teşvik eden her türlü gösteriş ve reklâm, mütemadiyen asrımız insanının
ihtiyaçlarını çoğaltmakta, o sun’î ihtiyaçların peşinde sonu gelmez bir
koşunun içine sürüklemekte, âdeta zamanını hapsetmektedir. Âdetler,
gelenekler-görenekler (İslâm’a ters düşenler), belâlarıyla birçok güzel
haslet ve hakikatleri terk ettirerek, insan benliği, varlığı, ruhu
hapsedilmektedir.
Medeniyetin çekici ve aldatıcı görünüşleri, toplumun her kesimini tesiri
altına almaktadır. Bu bakımdan asrımızda insan hayatı, bilhassa cemiyetin
hâli dehşetli, ancak cazibeli, elîm fakat meraklı bir vaziyet almıştır ki,
insanın ulvî lâtifelerini, kalp ve aklını azgın nefsinin arkasına takıp,
pervane gibi o fitne ateşlerine düşürmektedir.
Hâlbuki, insanın bu dünyaya geliş gayesi sadece zevkle yaşamak, rahat içinde
hayat sürüp gitmek değildir. İnsana verilen bunca lâtif ve ulvî duygular,
bunca zengin cihazlar, sadece fânî hayatın ve nefsin arzularının tatmini
için değildir.
En başta gelen gayesi, nimetlerin kıymetlerini takdir edip, veren Cenab-ı
Hakkı tanıyarak şükretmek, ibadet vazifelerini yerine getirmektir.
Bilhassa bugünkü gibi dikkatlerin dünya hayatına yöneldiği bir toplumda,
günahlardan kaçınmak bir yana dursun, insan alışkanlıkla, ülfet peyda ettiği
bir takım hadiseler karşısındaki hassasiyeti kaybetmek, günahı günah olarak
teşhis etmemek tehlikesiyle bile karşı karşıyadır.
Dinî musibetler de eğer
insana ızdırap vermiyorsa, bundan korkmak gerekir. Maalesef insanı âdeta
uyuşturarak, manevî ızdırabını unutturacak su-i istimal ve eğlence
vasıtaları pek çoktur.
Manevî hastalıklar karşısında da dikkati eğlence ve
sefahate çevirecek ızdırabı unutmaya çalışmak insanın manevî hayatını
büsbütün harap etmesinden başka bir işe yaramaz.
Böylece dinî musibetler karşısında Müslümanın mükellefiyeti, daima uyanık
bulunarak onları musibet olarak teşhis edebilmek, şartlar ne kadar ağır
olursa olsun, Hakka sahip çıkmakta ve dinî hayatı yaşamakta sebat etmek
olarak ortaya çıkmaktadır.
Böyle zamanlarda insanın sadece günahlara mukavemet ederek az bir zamanda
kazandığı sevap, müsait şartlar altında uzun zaman ibadetle elde edilecek
sevabı çok gerilerde bırakabilir. Bu kimseler Peygamberimizin müjdesine
mazhar olmuş bahtiyar insanlardır. Bir hadis-i şerifte şöyle
buyurulmaktadır:
“İnsanların fesada sürüklendiği bir zamanda, benim sünnetimi yaşatanlara
selâm olsun.” (Tirmizî)
Günahların yaygınlaştığı zaman ve çevre içinde insanın Peygamberimizin
sünnetine sarılarak onu yaşatmaya çalışması, gerçekten büyük bir
fedakârlıktır.
Bir kimse ki, Peygamberimizin sünnetini insanların onu terk
ettiği bir zamanda terk etmemiş, yaşamış ve yaşatmaya çalışmıştır, Allah ve
Resulü de o kimseyi, yardıma en çok muhtaç olduğu bir zamanda terk
etmeyecektir. Kıyamet gününde herkesin kendi derdine düştüğü bir sırada
Allah’ın rahmeti ve Resulünün şefaatine herkesten önce hak kazanacak
olanlar, bu kimselerdir.
“”"KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR
Hz.MUHAMMED
(S.A.V.)
