Beli bükük, yüzü solgun, katığı olmayan, karnı doymayan ama, dinine, namusuna ve vatanına el uzatıldığında, bir aslan kesilen Anadolu’nun yiğit insanları, 1923’e kadar onlarca yıl, düşmanlarıyla baş etmiştir.Bu mücadeleler esnasında bir çoğu canlarını seve seve vermişler ve kalanlar kolsuz, bacaksız memleketlerine dönmüşlerdir. Memleketlerine dönen bu güzide insanların bir çoğu, ihtiyaç duymaları halde, devletine, milletine yük olmamak için kendilerine bağlanmak istenen Gazilik maaşını reddederek almamışlardır.
Türk insanının genlerinde olan bu vatana, dine, bayrağa ve başındaki kişiye olan itaati, tüm zamanlarda olduğu gibi, Balkanlar dan, Sarıkamış tan, Çanakkale den, Orta doğu dan ve Galiçya dan sonrada böyle olmuştur.Yani karnına kum sarmıştır, bağrına taş basmıştır ve “VATAN SAĞOLSUN” demiştir.
Anadolu’nun haleti ruhu böyle iken, savaşlar esnasında ve savaşlar sonu Balkanlarda kalan yine bizim insanımızın bir kısmı, özlerine yani Anadolu’ya peyder pey geri dönmek zorunda bırakılmışlardır. Netice ile, Anadolu, gazi Müslüman Türk insanını cem ederek yaralarını sarmaya çalışmıştır.
Çanakkale savaşları esnasında, bu bölgede bulunan insanlar, zarar görmemeleri için, daha iç bölgelere çekilmiş, savaşın bitmesiyle bir kısmı eski evlerine geri dönmüşlerdir.Savaş sonu geri dönmeyen insanlarda bir hayli olmuştur.Örneğin Gelibolu yarımadasında oturan Rum’ların tamamı geri dönmeyerek Yunanistan’a sığınmışlardır.Geri dönmeyen Türk’lerde vardır mesele, Behramlı tam bir Osmanlı köyü olduğu halde savaş sonu, köy boş kalmıştır.
Çanakkale savaşı sonunda, savaşın cereyan ettiği bölgeler, uzunca bir zaman adete kapalı tutulmuş, hatta, bazı yazarlardan nakledildiğine göre, savaşı araştırmak veya ziyaret için gelen yabancı uyruklu kimseler, Genelkurmay başkanlığından yazılı izin almak zorunda kalmışlardır.
Mevcut durum ta 1933 tarihine kadar sürmüş, dönemin hükümeti, Romanya’dan ve Bulgaristan’dan göç eden Evladı Fatiha’nın bu bölgelere yerleştirilmesine karar verilmiştir.Savaşın bizzat yaşandığı bölgelere yerleştirilen bizim insanlarımıza, tarım arazileri tahsis edilerek geçimlerini temin etmeleri sağlanmıştır.Bu insanlar, açılan tarlalardan çıkan Şehit kemiklerini toplayıp toplayıp uygun yerlere gömmüşlerdir.Bunun yanında savaştan arta kalan top parçaları, şarapnel parçaları, mermiler ve parçaları, askerlerin kullandığı araç ve gereci, toplayarak hurdacılara satmış, bütçelerine ek gelir yapmışlardır.Ancak toplanılan savaş malzemesi olunca ister istemez kazalar oluşmuş ve kolunu bacağını kaybedenler olduğu gibi hayatını kaybedenlerde bir hayli olmuştur.
Savaş kalıntılarını toplayan arasında bir kişi vardı ki onun derdi hiçte hurdacılara satıp para kazanmak değildi. Bu şahıs Alçı tepe köyünün bakkalı rahmetli SALİM MUTLU’YDU elbet.Bakkal Salim, herkes gibi tarlalardan çıkan ve çevre hurdacılardan satın aldığı savaş kalıntılarını, evinin bir köşesinde biriktirdi ve gün geldi bu savaş hatıraları evinin odasını almaz oldu.Savaş anılarına bir oda daha tahsis etti.Derken çevre insanı ve bu bölgeye gelen ziyaretçiler bu hatıraları sık sık görmek istedi.Bakkal Salim, tüm işini gücünü bırakarak, hatıraları üç odaya dağıtarak gelen tüm misafirlerin ziyaretine açtı. Yaptığı çalışmalarda kendi kedinde söz verdi, kimseden belli bir ücret talep etmeyecekti.Ne kadar enteresandır ki, savaştan otuz beş, kırk sene, hiçbir devlet adamının “biz bu savaş hatıralarını, gelecek nesiller için saklayalım, torunlarınız bu vatanın nasıl kurtarıldığını ve nasıl kurulduğunu yakinen delillerle görsün ve Vatanına, Bayrağına sımsıkı sarılsınlar” diye akıllarına gelmemiş.Taktir’i İlahi, bizlere bu hatıraları bakkal Salim amca eliyle illede göstermiştir. Netice ile, bizler Çanakkale harp hatıralarını yakından görüyor, dokunuyor ve elliyorsak, bunları Salim MUTLU’YA borçluyuz.
Daha sonraki yıllarda devlet, Kaba tepe’ye bir müze yapmak istemiş, elinde teferruatlı anı olmadığından, Salim MUTLU amcaya, yardımları için ricada bulunmuş.Rahmetli Salim amca, kendisine çok sor gelen bir karar vererek, en değerli anılarından bir bölümünü Kaba tepe müzesine çok cüzi bir maddi karşılıkla hediye etmiş.( şimdi müzenin girişinde katkılarından dolayı, ismi geçmesi gerektiği halde, Salim amcanın ismi geçmez, gerekçe ise tabiri caizse çekirdek parasına müzeye bıraktığı savaş anıları.Oysa müze yetkilileri bilmelidirler ki Salim MUTLU’NUN maddi kaygıları olsaydı şimdi Alçı tepe köyünde bir MUTLU HOLDİNG vardı.)Salim amca kalan diğer eserlerine yenilerini ekleyerek evinde devam ettiği Çanakkale’yi tanıtma çalışmalarını büyük bir aşkla sürdürdü.Taki 2003 senesinde kalbine yenik düşene kadar.
Ben büyük bir yürekle inanıyorum ki 1961 tarihinden beri Çanakkale savaş anılarına en güçlü hizmeti şüphesiz rahmetli Salim MUTLU yapmıştır. Ve ben yine inanıyorum ki Salim MUTLU, 2003 tarihine kadar yaşamış SON ÇANAKKALE GAZİSİDİR. ALLAH tüm Anadolu evlatlarının, Salim MUTLU gibi vatanına hizmet ehli olmasını nasip etsin.AMİN.