Aşik Karinca
Vaktiyle Hz. Süleymankuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rast geldi. Karıncaların hepsi
tazim etmek üzere huzuruna koştular. Bir an içinde binlerce
hatta daha da fazla karınca huzura vardı.
Fakat bir karıncahemencecik huzura gelmedi. Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı. O tepeyi düzeltmek için yel gibi toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleymanbu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
“Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nuh’un ömrüyle Eyyûb’un sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir işsenin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın.”
Karınca dile geldi:
“Padişahım!” dedi“bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var. Göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: ‘Sen şu toprak tepeyi dümdüz yol yaparsan ben de senin yolundan bu hicran kayasını kaldırır
seninle düşer kalkarım.’ Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Bu toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır
tepeyi dümdüz bir hale getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Bu hususta çalışıp çabalarken ölebilirim
ama hiç olmazsa yalan yere bir davaya kalkışmış sayılmam ya!”
Azizimaşkı karıncadan öğren! Gözün kıymetini körden belle!
Karıncanın kilimi karadır ama gayret kemeri vardır belinde. Karıncaya bile hor bakma sakın! Onun da gönlünde bir aslan yatar.
Bu yolda hal böyle; bir karıncabir aslanın kulağını çekmede...