Ey gönül..
Ey gönülhayat süprizlerle doludur. Kimi zaman saadeti kaybetmenin hasretiyle kavrulurken
kimi zaman da ummadığın bir saadetin tebessümüyle sürur bulursun. Çektiğin ıstıraplar
elemler ve tarifsiz kederlere sabretmenin ateşiyle pişer
bir zaman sonra o ateşte lezzet bulursunun.
Bu yüzden ey gönülateşten korkma! Sabrın sineleri yakan o lahuti ateşinde piş ki
lezzet bulasın. İşte ey gönül
çoğu bela ve musibetlerin değişmez kaderimiz olması
bütün çabalarımıza rağmen korku ve endişenin o muziç çemberi içinde sabra mahkum edilişimiz
bu diyarda hep böyle mahzun kalışımız hep bundan: Güneş yakacak
meyveler sabırla olgunlaşacak...
Tohum toprağın derinliklerinde sabra mahkum; sen dünya denen şu çilelerelemler
ayrılıklar
hasretler yurdunda... Tohum
bir müddet toprağın karanlıklarında kalmaya tahammül edecek. Çürüyecek; çürürken
canını toprağa katarken sabredecek
sabrın acısına katlanacak
sonra filiz verecek
hasretini çektiği gün ışığına kavuşacak
bir ağaç olacak
gökyüzünü kucaklayacak.
Sen de öylesin ey gönül!
Sen de korkununendişelerin
elemlerin zindanında kalmaya tahammül et. Acılara katlanmanın
nice nimetlere hasret yaşamanın ateşinde pişecek
lezzet bulacaksın. Hayat bulmak
hayat vermek için...
Ey gönülacılara sabret. Çünkü onlar seni kahretmek için değil; sınamak
terbiye etmek
kemale erdirmek için gelirler; Hem de geçicidirler
ebediyen kalmayacaklar. İmana ve ümide sarıl. Bil ki hiçbir gece ebedi değil; her karanlığın sonunda bir fecir saklı.
Alemlerin Rabbi'ne(c.c.)kalbin sahibine kulak ver ey gönül. Sabrı öğren
gayesini anla. Ne olur
gözlerin yaşarsa da
dilin ancak Rabbi'nin razı olduğu söz söylesin. Bu yaşlara katlanmayı bil ey gönül
varacağın menzil hatırına. Düşün ey gönlüm
onları sana yönelteni düşün... Bu kutsi çileleri Tanrı misafirleri olarak ağırla. Müminlerin o sözüne bütün ruhunla katıl. Bunu diline vird et
aradığın her teselli onda saklı: ' Onlar ki... Onlara bir musibet isabet ettiği zaman şöyle derler: Biz Allah'a aidiz ve elbette sonunda O'na döneceğiz. ' (Bakara süresi 156)
Ve PeygamberiniPeygamberleri düşün. Sabır onların ahlakı. Bak
Yusuf'undan ayrı düşen gözü yaşlı Yakup Peygamber nasıl sabretmiş. Hz. Eyyub (a.s.) sabır ateşinde nasıl yanmış. Ve o sevgililer sevgilisi
ve O'nun mübarek sahabileri... Hüzün yıllarında
Şibi muhasarasında
Taif'te
Tebük'te
Bedir'de
Uhud'da
Hendek savaşında sabır şerbetini nasıl yudum yudum içtiler. Bir adım sapmadan
kalplerini sahibinden bir an ayırmadan nasıl ışıdılar
nasıl ışık verdiler... Sakın sende yolundan şaşma ey gönül; itaat et. İtaatında sabır ve sebat et. Zira bu yol sabırdan ibaret.
Sabrın zıddı aceledir. Acelenin meyvesi ise pişmanlıktırüzüntüdür ey gönül. Öyleyse çabalarının
amellerinin mükaatını beklerken ne olur acele etme. Sabrın özündeki tevekkülü gör
her şeyin sahibine dayanmayı öğren. Beklediğin ilahi yardım yalnızca sabrın sonunda gelecek ey gönlüm. Ama sakın tuzağa düşme; tedbirsiz sabır
çalışmadan yapılan tevekküle benzer. Önce tedbirine
tedavine sarıl
sonra sabret. Hiçbir müsibete ağır ve çekilmez gözüyle bakma.
Evetsabır acıdır ey gönlüm. Bunu en iyi sen bilirsin. Gelecekten ümidi
beklentisi olmayan bir yürek bu acıya tahammül edemez
bunu da bilirsin. Hangi ümit diye sorma bana
bütün ümitler imanında saklı. İmanın var
demek ki ümidin var. Gideceğin yer
göreceğin cemal var. Senin menzilin var. Seni hasretle bekleyen cennet ehli var. Sana kucak açmış ebediyyet var.
Şimdi sus gönlüm. Sus ve teslim ol. Fani umutlarla tükenmekten vazgeç. Dünya buna değmeyecek kadar kısa. Sabır zamanı kısa. Bir şimşek ışığının parıltısı kadar kısa.
Unutma ey gönülburası dünya.. Sefası da fani
cefası da... Fakat ebediyyet var
ebedi vatan. Orada nankörler için hazırlanmış bir ateş mahzeni var ki
orada sabah olmayacak
horozlar da ötmeyecek. Orada sabretmek imkansız.
Öyleyse nankör olmaktan kork ve ey gönlümgeçici elemlere ve imtihanlara sabret. Bilirim bu dünya bir imtihan yurdu
bir zindan. Ama duvarlarında daima ümide
kurtuluşa
selamete açık iman ve ümit pencereleri var. Bu pencerelerden mesut geleceğini gör. Sen ki narin kanatlı bir kelebeksin. İlahi takdirin imtihanını minicik gövden de bulmuşsun. İlahi mukadderatın göklerinden gelen kaza oklarına hedefsin. Göklerin ve yerin yüklenmekten sakındığı ' emanet' omuzlarında. Bazen belin bükülecek
dizlerin dermansız kalacak.Ama sakın sabrın tükenmesin ey gönlüm
ruhunu ebediyete taşıyorsun.
Sabret gönülşurada karşı kıyıya ne kaldı? Bu dünya zindanına muvakkaten mahkumsun
şükret ki müebbeden değil! ...
Sabret gönlüm yol çok uzun değilaz kaldı...