ÖLÜMDEN KAÇIŞ YOKTUR

İnsan özellikle gençliğinde ölümü hiç mi hiç aklına getirmek istemez. Bunu bir son olarak gördüğü için ölümün düşüncesinden bile kaçar. Düşünmemek onun için en rahat kaçış yoludur. Oysa fiziksel kaçış ölüme bir çare olmadığı gibi ölümü aklına getirmekten kaçınarak ölümden kurtulabilmek de mümkün değildir. Dahası ölümü aklına getirmemek de mümkün değildir. İnsan her gün önüne gelen gazetelerde mutlaka ölüm haberleriyle ölüm ilanlarıyla karşılaşır. Yolda giderken bir cenaze arabasına rastlar ya da bir mezarlığın önünden geçer. Zaman içinde yakınları ve akrabaları ölür. Onların cenazelerine gittiğinde ve evlerini ziyaret ettiğinde mutlak gerçekle yüzyüze kalır. Başkalarının özellikle de sevdiklerinin ölümünü gördükçe kendi sonunu düşünür. Bu düşünce kalbini sıkar ruhunu bunaltır.

İnsan ne kadar direnirse dirensin nereye sığınırsa sığınsın nereye kaçarsa kaçsın aslında farkında olmadan her an kendi ölümüne doğru koşar. Önünde başka bir kapı tercih veya çıkış yolu yoktur. Geri sayım sürekli devam eder. Ne yöne dönerse ölüm onu oradan karşılar. Çember sürekli daralarak ona doğru yaklaşır ve sonunda kıskıvrak yakalar. Allah'ın kanununda yine bir değişme olmamıştır. Kaderde belirlenmiş bir anda ve yerde ölüm onu yakalamıştır. Kuran'da bu sır şöyle haber verilir:

De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da müşahede edilebileni de bilen (Allah) a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi 8)

Her nerede olursanız ölüm sizi bulur yüksekçe tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile... (Nisa Suresi 78)

Bu nedenle yapmamız gereken kendimizi kandırmayı ya da gerçekleri göz ardı etmeyi bir kenara bırakıp Allah'ın kaderimizde tespit ettiği süreyi en iyi şekilde değerlendirebilmektir. Bu sürenin ne zaman biteceğini de yalnız Allah bilmektedir.