Bize câminin adı yeter..
Sultân III Mustafâ Hân,

rahmetullahi aleyh


İstanbul'daki Lâleli câmii’ni yaptırdığı

sıralarda, LÂLELİ BABA nâmında bir

Hak dostu’nun ziyaretine

gitti bir gün.

Tam kalkacagı sırada;

Efendi hazretleri, bu dünyâda

en güzel şey nedir?

diye sordu.

LÂLELİ BABA da;

En güzel şey, yiyip içmek ve rahatça

“def-i hâceti”ni yapabilmektir,

buyurdu.

Ancak Hükümdar, bu cevaptan

pek hoşnut olmadı.

Hattâ canı sıkıldı ve başka şey

Konuşmadan Ayrılıp, saraya döndü.

Fakat, ertesi gün,

şiddetli bir KABIZLIĞA

yakalanmıştı.

Hekimleri seferber olup, bütün ilâçları

uyguladılar. Ama faydasız.

Nihayet anladı hatâsını.

Derhal LÂLELİ BABA’ya koşup;

Şeyhim hatâ ettim, beni affet!

dedi.

Lâleli Baba sordu:

Seni bu sıkıntıdan kurtarırsam, bana

karşılığında ne vereceksin?

Yaptırdığım şu koca câmiyi

size hibe edeyim.

Mübarek omuz silkti:

Yetmez!

Daha neler neler vâdettiyse de hep

aynı cevabı aldı:

Yetmez!

Peki ne istiyorsunuz efendim?

SALTANATINI!

Hükümdar çâresizdi. Bu işkenceden

kurtulmak için kabul etti:

Büyük Velî duâ etti.

Padişah rahatladı.

LÂLELİ BABA sordu hükümdara:

Tamam mı, şimdi padişah ben miyim?

Evet baba. Artık padişahsınız.

Mübarek zat;

Bir saltanat ki, “bir def-i hâcet”e değişiliyor,

böyle ucuz saltanat lâzım değil bize.

Al, senin olsun!

dedi.

Ve ekledi:

Bize, câminin adı yeter.

Ve o mâbede,

LÂLELİ CÂMİİ

adı verildi.