Büyüklük Gururu İman Etmeyi Engeller

Büyüklük Gururuyla Kibirlenen İnsanların Belirgin Kişilik Bozuklukları
  • Kendilerinin önemli olduğunu düşünür, başarı ve yeteneklerini abartırlar.
  • Sadece dünyaya yönelik olarak planladıkları basit hayatlarında güç, başarı, şöhret, para, fiziksel görünüm ön plandadır.
  • Karşılarındaki insanlara saygı göstermeseler de kendilerini özel ve önemli gördüklerinden hep saygı görmeyi beklerler.
  • Gurur, övgü ile beslendiğinden sürekli kendilerine iltifat edilmesi için ortam hazırlarlar.
  • Eleştiriye son derece kapalıdırlar. Eleştiriye aşağılanmış olma, öfke ve utanç duyguları ile tepki verirler.
  • Menfaatçidirler. Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarları için kullanırlar.
  • Başkalarının ne hissettiğini, ihtiyaçlarını anlayamaz ve hissedemezler.
  • Kin, öfke, kıskançlık duyguları fazladır. Acıma, affetme gibi duyguları kendi çıkarlarına göre hisseder ve kullanırlar.
  • Hak duygusu kendilerine yöneliktir. Hep kendilerine ayrıcalık yapılması gerektiği beklentisi içindedirler.
  • Eksiklik ve aşağılık duygularını bastırmak için kendilerine güveniyor rolü yaparlar.
  • Hırslı ve doyumsuz yapıları nedeniyle rekabeti severler.

Oysa tüm bu sayılanlar şeytanın özellikleridir. Yüce şeytanın taraftarlarının uğrayacağı sonu şöyle haber vermektedir:


"Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara 'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir." (Mücadele Suresi, 19)


Gurur Gerçek Sevgiden Alıkoyar


Gururlu insanlar Yüce 'ın insanlara verdiği önemli bir nimet olan ve imandan kaynaklanan gerçek sevgiyi hiçbir zaman tadamazlar. Çünkü gerçek sevgi fedakarlık gerektirir. Bu kişiler en çok kendilerini sevdiklerinden başkaları için fedakarlık yapmayı, onları sevmeyi hiç düşünmezler. Tam aksine hep sevilen, ilgilenilen, kişisel özellikleri ön plana çıkarılıp övülen kendileri olsun isterler.

İmanda derinleşen müminler ise cennette sonsuza dek yaşayacakları gerçek sevgiyi “İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan ), onlar için bir sevgi kılacaktır.” (Meryem Suresi, 96) ayetiyle bildirildiği üzere ’ın izniyle dünya hayatında yaşamaya başlarlar. Yüce ’a, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ile birlikte tüm peygamberlere ve birbirlerine büyük bir sevgi ve sadakatle bağlıdırlar. Bu nedenle canlarıyla-mallarıyla yolunda mümin kardeşlerini ve elçiyi desteklerler. Hak dinin ve güzel ahlakın insanlar arasında yayılması için büyük bir ihlasla hareket eder, yaşadıkları sıkıntıları hiçbir zaman övünme konusu haline getirmez, insanlar arasında itibar kazanmaya çalışmazlar. Kamil iman sahipleri sergiledikleri güzel davranışları sadece Yüce ’ın bilmesinin yeterli olacağını düşünür ve bunu Rabbimiz’in rahmetine vesile olacak bir yol olarak nitelendirirler.

Gurur Güzel Söze Uymaktan Alıkoyar


Yüce ’ın “Sizden; hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Al-i İmran Suresi,104) ayetinde bildirdiği gibi müminlere iyiliği emredip kötülükten sakındırmaları emredilmiştir. Müminler bu ayetin hükmü gereği, hatalarını gördükleri müminlere hatırlatmada bulunur ve kardeşlerinin Yüce ’ın beğenmediği hatalı davranışlardan kurtulması için çaba gösterirler. Gururlu kişiler ise, eleştiri olarak kabul ettikleri bu durumdan hiç hoşlanmazlar.Çünkü bu ahlaktaki kişiler, her zaman kendi akıllarının daha üstün olduğunu düşünürler. Dolayısıyla da her zaman çok büyük bir kayıp içindedirler. Hak olan her türlü çağrıya kulakları tıkalı ve gözleri kapalıdır. Oysa "... Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır." (Yusuf Suresi, 76) ayetiyle insanları bu yanlış düşünceden sakındırmıştır


Gurur Samimiyetten Alıkoyar


Gururlu insanlar hiçbir zaman gerçek kişiliklerini sergilemezler. Çünkü hedefleri daima herkesin takdirini toplayacağını düşündükleri iyi insan modelini oluşturmak, bu model üzerinden insanların beğenisi kazanarak övülmektir. Bu insanlar güzel ahlaklı, takva sahibi, imanlı ve akıllı biri gibi tanınmak uğruna sürekli dikkatlidirler. Bu dikkat kendilerini sıkmalarına, bakışlarının donuklaşmasına, yüzlerinin heykel kadar duygusuz ve kaskatı olmasına yol açar ve derin imanın getirdiği gerçek samimiyeti yaşamalarına engel olur. Çünkü her an hatalarıyla, eksiklikleriyle alay konusu olmaktan korkarlar. İnsanlara karşı hep uzak ve içten pazarlıklı davranır, hem kendileri kimseye samimiyet gösteremez hem de bu uzak tutumları ile başkalarının onlara samimi davranmasına engel olurlar. Bu samimiyetsiz tutumlarını imani olgunluğa sahip müminler hemen teşhis edebildiği halde, çevrelerindeki insanlardan bir dereceye kadar saklayabilirler, fakat Yüce ’tan asla gizleyemezler. Nitekim Rabbimiz bu kişilerin samimiyetten uzak, insanlara gösteriş olması için yaptıkları ibadetlerin geçersiz olduğunu şöyle haber verir:"İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar." (Ma'un Suresi, 4–6)


Gurur İmanın Getirdiği Geniş Bakış Açısından Ve Büyük Düşünmekten Alıkoyar

Aklı örten, gözleri kör eden büyüklük gururu, insanları dünya ile sınırlı, övülmek, takdir edilmek üzerine kurulu son derece basit bir hayat içine hapseder. Bu insanlar sadece kendi haklarını korumaya, kendi doğrularını yaşamaya, Kuran ahlakından uzak kendi prensiplerini uygulamaya şartlanmışlardır. Bu nedenle çevrelerindeki imanlı insanların güzel ahlaklarını görmez, onları örnek almaz, dahası çevrelerinde ve dünyada yaşanan olaylarla ilgilenmezler. Oysa müminler kendilerini Yüce ’ın hoşnut olacağını umdukları en güzel ahlak özelliklerini kazanma yolunda eğitir ve ibadetlerini eksiksiz olarak yerine getirirlerken, ezilen ve zayıf bırakılanların haklarını korumakla sorumlu olduklarının da bilincindedirler. Bu nedenle müminlerin ufku geniştir. Dünyada ezilen haksızlığa uğrayan kimsenin kalmaması için Kuran ahlakının hakim olması gerektiğini bilir ve bu amaçla büyük bir fikri mücadele verirler. Müminler yüklendikleri bu büyük sorumluluk nedeniyle kendileriyle uğraşmaktan, vesvese gibi ahiretlerine hiçbir faydası olmayacak şeytanın telkini olan düşüncelerden sıyrılır, kendilerini yalnızca ’a ve İslam ahlakının yayılmasına adarlar. İmanın kazandırdığı bu geniş bakış açısı ise onlara büyük bir güç, sağlam bir karakter ve heybetli bir görünüm verir. Gururlu insanların elde etmek için çaba sarf ettikleri ve asla sahip olmadıkları bu özellikler, müminlerde Yüce ’ın dilemesiyle çok doğal bir biçimde ortaya çıkar.

Büyüklük gururu imanın önündeki en büyük engeldir. Çünkü "Bizim ayetlerimize ancak onlarla kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar iman eder." (Secde Suresi, 15) ayetinde, imanın en açık göstergelerinden birinin büyüklük taslamaktan kaçınmak olduğu bildirilmiştir. Kuran ahlakı beraberinde Yüce 'a teslimiyeti, teslimiyet de insanın aczini bilmesini getirir. İşte her şeyin 'a ait olduğunu, kendilerinin O'na karşı eksikliklerini, acizliklerini bilen müminler, imanın getirdiği ahlak ile cömert, fedakâr, sabırlı, anlayışlı, şefkatli, merhametli, kararlı, vefalı, hoşgörülü ve bunlara benzer pek çok üstün ahlak özelliğine sahip olurlar. 'ın rızasını kazanma aşkı ve şevkiyle düşünce ufuklarında sürekli olarak güzellikler ve yenilikler üretirler. korkularından kaynaklanan güzel ahlakları sayesinde çevrelerindeki insanlarla da son derece iyi ilişkiler ve güzel dostluklar kurarlar. Makam, mevki gibi dünyevi hırslara kapılarak bu uğurda her türlü yola başvuran insanların aksine, kıskançlık, çekişme gibi tavır bozuklukları göstermezler. Verdikleri emeğin karşılığı dünya hayatında ne olursa olsun, bundan dolayı bir sıkıntıya kapılmaz, Yüce 'ın rızasını ve cennetini ummanın huzur ve mutluluğunu yaşarlar. Yüce imanın getirdiği güzellikleri yaşayan müminleri şöyle müjdeler: “Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.” (Fecr Suresi, 27–30)


Gururlu insanlar şükretmek, sabretmek ve kanaatkar olmak gibi pek çok güzel ahlak özelliğini, kendilerini başkalarından üstün görme zaafları yüzünden yaşayamamakta ve elbette kayba uğramaktadırlar.

Sonsuz bir azap mekanı olan cehennemden kurtuluşa vesile olan yollardan biri de ayetlerle yapılan öğüt ve hatırlatmalardır. Bu nedenle dünyada henüz vakit varken Kuran ahlakının yaşanması için verilen her öğüt, hayra ve iyiliğe yönelik her çağrı ve eleştiri, hesap gününe karşı yapılan her uyarı, insanların azaptan korunmasına ve cenneti kazanmasına vesile olacaktır.