KUTLU DOGUM (MEVLID KANDILI)


قاَلَ اللهeُ تَعَالَى فِي كِتَابِهِ الْكَرِيمِ :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ ، بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

﴿قُلْإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُولِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا﴾
[1]صَدَقَ الله ُالْعَظِيمُ.
وَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَ سَلَّمَ فِي حَدِيثٍ :
,الَّلهُمَّ صَلِّ عَلىَ مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَ رَسُولِكَ كَماَ صَلَّيْتَ عَلىَ آلِ إِبْراَهِيمَ-
[2]صَدَقَ رَسُولُ اللهِ فِيمَا قَالَ.
.....................

Bu gece Mevlid kandilidir. Bilindigi gibi, her sene, peygamberimizin dogum günü olan; Rebiu’l Evvel ayinin on ikinci gecesi, Mevlid kandili olarak kutlanilir.
Ayrica tüm dünyada; Mevlid kandilinin içinde bulundugu hafta, “kutlu dogum haftasi” olarak, evrensel bir sekilde kutlanmaktadir.
Bundan asirlarca önce; takvimlerin kutlu dogum gününü gösterecegi günlerde, Yahudiler, Hiristiyanlar, Kahinler ve tüm dünya, bu müjdelenen peygamberi bekliyordu.
Bu peygamberin gelecegi zamanda ise, dünya, ser güçlerin egemenligi altinda kivraniyordu. Zulüm, fuhus, fitne-fesat ve barbarlik son haddini asmisti. Kiz çocuklari diri diri gömülüyor, kadinlar sehvet mali olarak pazarlarda sergileniyor ve güçsüzlere yasama hakki verilmiyordu.
Kan içen yarasalarin sultan, eskiyalarin ise vezir oldugu bir dönemde; dünya, bir kurtariciya avuç açmis bekliyordu.
Kardesin, kardese dis biledigi, insanligin en küçük degerinin bile taninmadigi, insanlarin hayvanlara gipta ettigi, hayvanlarin dahi insanlarin hareketlerinden utanç duydugu bir zamanda; dünya, müjdeleyici ve kurtarici bir rahmet peygamberine sanci çekiyordu.
Iste böyle bir bekleyis ve ihtiyacin çagirdigi bu rahmet peygamberi, Miladi 571 yili Nisan ayinin Yirmisinde, bir Pazartesi günü sabaha karsi dünyaya geldi. O gün bütün alem; alemlerin efendisinin dogumuna sahitlik ediyordu.
O, kutlu ve mutlu efendinin dogumuyla; dünyada bir çok harikulade olaylar meydana gelmis, azgin ve diktatör putperestlerin saltanatlari sallanmaya baslamisti.
Kisra sarayinin sütunlari yikilmis, burçlari çatlamis, Mecusilerin bin yillik yanan atesleri sönmüs ve Sava gölü kurumustu.
Aslinda yikilan; Kisra sarayi degil; Kisralarin, despotlarin ve zalim diktatörlerin saltanatlariydi.
Mecusilerin sönen atesi; aslinda dünya küfrünün ve müsriklerinin gönüllerinde yanan sirk atesiydi.
Kuruyan; Sava gölü degil, inkarcilarin, putperestlerin, hükümranliklari ve azginliklariydi.

....
Iste böylesi bir zamanda bir peygamber dünyaya tesrif etmis, bütün azginliklari durdurmus, yikilmazlari yikmis, yapilmazlari imar etmistir. Risalet mes’alesini yakarak; günümüze ve gönlümüze, kiyamete kadar devam edecek sevda tohumlari ekmis, cehennem kapilarini kapatmis, cennet kapilarini açmistir.
Dünyayi, huzur ve selamete götüren tüm kaynaklari beslemis, delalet ve sapikligin önüne perde çekmistir.
Kendisinden önce bizleri düsünmüs, ümmeti için secdelerde aglamis, “Muhammed’ül Emin” olarak yasamis ve “emin bir Muhammed” olarak ta ölmüstür.

.........
Alemlere sigmayan bir sevdanin peygamberini, sadece “Mevlid gecelerine” ve “Kutlu Dogum Haftalarina” sigdiramayacagimizi bilelim.
Bu yasli dünyada; yaslanmaz sevdamiz olan peygamberimizi, sürekli yad edelim. Izinde ve sözünde giderek su ayet mealine kulak verelim:
“De ki: ‘Ben, ancak sizin gibi bir insanim. Yalniz, ‘ilahiniz bir ilahtir,’ diye bana vahy olunuyor. Onun için her kim Rabbine kavusmayi arzu ederse, yararli bir is yapsin ve Rabbine yaptigi ibadete kimseyi ortak etmesin!” [3]
Bakiniz hak ve peygamber asigi merhum Akif, “Bir Gece” adli siiriyle “kutlu dogumu” nasil anlatiyor:
On dört asir evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayin on dördü, bir öksüz çikiverdi!
Lakin, o ne hüsrandi ki: hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, beklesmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabii:
Bir kerre, zuhür ettigi çöl en sapa yerdi;
Bir kerre de, mamüre-i dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.
Sirtlanlari geçmisti beser yirticilikta ;
Dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi!
Fevza bütün afakini sarmisti zeminin,
Salgindi, bütün Sark’i yikan, tefrika derdi.

Derken, büyümüs, kirkina gelmisti ki öksüz,
Baslarda gezen kanli ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanligi kurtardi o masüm,
Bir hamlede kayserleri, kisralari serdi!
Aczin ki ezilmek ti bütün hakki, dirildi!
Zulmün ki, zeval aklina gelmezdi, geberdi!
Alemlere, rahmetti, evet, ser’-i mübini,
Sehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyün ona cem’iyyeti, medyün ona ferdi.
Medyündur o masüma bütün bir beseriyyet...
Ya Rab, bizi mahserde bu ikrar ile hasret.
[4]
Son olarak peygamberimizin diliyle peygamberimize dualarda bulunarak diyoruz ki:
“Allah'im! Kulun ve peygamberin Muhammed'e rahmetini dileriz. Ibrahim’e vaktiyle rahmet ettigin gibi. Allah’im! Muhammed ile Muhammed'in ümmeti üzerine bereket ihsan eyle. Vaktiyle Ibrahim ile ümmetine bereket ihsan ettigin gibi.”
[5]
___________________________
[1]Kehf Suresi: 110
[2]Sahih-i Buhari Tercemesi: Hadis no,1726
[3] Kehf Suresi: 110
[4] Safahat : S. 422
[5] Sahih-i Buhari Tercemesi: Hadis no,1726