ÖNDE GİDENLERİN MESULİYETİ
Bir gün Ebu Hanife Hazretleri çamurda yürüyen bir çocuğa rastlamıştı. Ona merhamet ve şefkatle tebessüm ederek:
"-Evladım, dikkat et de düşmeyesin!" dedi.
Çocuk da, zeka ve basîret parlayan gözleriyle İmâm'a dönüp ve kendisinden pek de beklenmeyecek şu ibretli mukâbelede bulundu:
"-Ey İmam! Benim düşmem basittir, düşersem yalnız ben zarar görürüm. Fakat asıl siz dikkatli olunuz. Zira eğer sizin ayağınız kayacak olursa, size tâbî olup peşinizden gelenlerin de ayağı kayar ve düşerler ki, bunların hepsini kaldırmak da oldukça zordur." dedi.
Çocuğun sözlerine hayran kalan İmam, ağlamaya başladı ve talebelerine:
"-Şayet bir meselede size daha kuvvetli bir delil ulaşırsa, o hususta bana tâbî olmayınız. İslam'da kemâlin alâmeti budur. Bana olan sevgi ve bağlılığınız da ancak bu şekilde ortaya çıkar."

Hisse:
Hak yolunda ön saflarda bulunmak hem bereketli, hem de mesuliyetlidir. Zira önde bulunanların, güzellikleri etraflarına te'sîr ettiği gibi yanlışlık ve çirkinlikleri de etrafları tarafından doğru telakkî edilerek taklid ve tabi olmakla yayılmış olur. Onun için İmam-ı A'zam gibi din büyükleri, verdikleri fetvalarda bu hassâsiyete riâyetin yanında yaşayışlarını da hep takvâ ölçüleri içinde sürdürmüşlerdir. Nitekim bir defasında elbisesindeki çok ufak bir kiri temizlerken kendisini görenler sorar:
"-Ey İmâm! Verdiğiniz fetvaya göre şu ufacık leke namaza mani bir kir değil; ne diye zahmet çekip onu gidermeye çalışıyorsunuz?"
Hazret-i İmam buyurur:
"-O fetva, bu ise takvâ!"
İşte büyük olsun, küçük olsun kullara ve Hakk'a karşı bütün mes'uliyetleri ebedî âlemde birer memnuniyete dönüştürecek olan yegâne düstur!..

ALLAH İNDİNDEKİ KIYMET
"Az vermekten utanma, umut kırmaktan utan!"
Allah dostlarından biri devrin zenginlerinden biriyle yolda karşılaşır ve ondan ihtiyacı için para ister. Adam kesesini çıkarır ve bir sürü irili ufaklı para arasından bir tanesini seçmeye koyulur. Fakat işi uzattıkça uzatır. Bunun üzerine o Allah dostu, yanındaki arkadaşına dönerek, oldukça düşündürücü şu tesbiti yapar:
"-Bu adam kesesinde ne arıyor biliyor musunuz? Allah indindeki değerini, miktarını. Zira Allah rızası için verecek, kesesini karıştırırken, eline büyük bir para gelince,
"-Yooo! Allah'ın indinde benim bu kadar büyük yerim olamaz" diye onu tekrar keseye atıyor. Daha küçüğünü, daha küçüğünü arıyor.

Cömertlik bir müminin vasfıdır. Allah'a yaklaşma adına, her adım, bu çerçevede yapılan her yardım ve verilen her kuruş, insanın Allah'ın indindeki değerini bildirecektir. Toplumun fakir tabakasını zengine yaklaştıran bu müminin davranışı, aynı zamanda zengini de Ganiyy-i Mutlak olan Allah'a yaklaştıracaktır. Dolayısıyla insan yaptığı işlerde ne ölçüde Rab ile münasebet halinde ise neticesinde de elde ettiği kazançlar da o nisbette büyük olacaktır.
Cenâb-ı Hak, "sevdiğiniz şeylerden vermedikçe asla iyiliğe erişemezsiniz" (Al-i İmran, 92) buyuruyor.
*Edeb yahu, İbrahim Refik 42-43.

KIYAMETE KADAR TESİRLİ BİR TEDAVİ
Büyük mutasavvıf Bayezid-i Bistamî hazretleri, bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görüp:
"-Ne yapıyorsun?" diye sordu. Hizmetçi:
"-Burası tımarhanedir. Delilere ilaç yapıyorum." dedi. Bayezid-i Bistamî hazretleri:
"-Benim hastalığıma da bir ilaç tavsiye eder misin?" diye sordu. Hizmetçi
"-Hastalığını söyle." deyince Beyazid:
"-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum." dedi. Hizmetçi:
"-Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilaç hazırlıyorum." diye cevap verdi.
Tam bu sırada tımarhanenin parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli (!), Bayezid-i Bistamî hazretlerine:
"-Gel dede, gel, senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim." diye seslendi.
Bayezid-i Bistamî hazretleri, delinin yanına sokularak:
"-Söyle bakalım, benim derdime çare nedir?" dedi. Deli şu ilacı tavsiye etti:
"-Tevbe köküyle istiğfar yaprağını karıştır... Kalp havanında tevhid tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam-sabah bol miktarda ye.. O zaman göreceksin, senin hastalığından eser kalmaz!.." dedi.
Bu güzel ilacı öğrenen Bayezid hazretleri:
"-Hey gidi dünya, hey! Demek seni de deli diye, buraya getirmişler!" deyip oradan ayrıldı.
Bu, her devirde günah hastalığına yakalananlara tavsiye olunmaya değer bir ilaçtır.