Günahına Düşmanım
Ashâbdan biri, ceza vere vere artık bıktıkları bir içki mübtelâsı hakkında lânet etmişti. Bunu işiten Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
"Ona lânet etmeyin. Allâh'a yeminle söylüyorum, bu adam hakkında bildiğim bir şey varsa, o da, Allâh ve Rasûlü'nü sevmiş olmasıdır." (Buhârî, Hudûd, 5)
*****
Ashab-ı kiramdan Ebû Derda Hazretleri Şam'da kadılık yapıyordu. Birgün halkın bir günahkâra sövüp saydıklarını işitti ve onlara:
"-Siz kuyuya düşmüş bir adam görseniz ne yaparsınız?" diye sordu.
Oradakiler:
"-İp sarkıtıp çıkarmaya çalışırız." deyince Ebû Derdâ Hazretleri bu defa:
"-Öyleyse günah kuyusuna düşmüş bu adama da niçin bir ip sarkıtıp onu kurtarmayı düşünmüyorsunuz?" diye sordu.
Şaşırdılar:
"-Sen bu günahkâra düşmanlık duymaz mısın?" dediler.
Ebû Derda Hazretleri de şu hikmetli cevabı verdi:
"-Ben, onun kendisine ve şahsiyetine değil, günahına düşmanım."
***
Merhûm Ramazanoğlu Mahmûd Sâmî -kuddise sirruh- Hazretleri'nin bir talebesi geçirdiği buhran dolayısıyla zaafa uğramış ve sarhoş bir vaziyette kapısına gelmişti. Kapıyı açan kişi:
"_Bu ne hâl! Hangi kapıya geldiğinin farkında mısın?" diye azarlayınca bitkin ve bîçâre adamcağız:
"_Beni merhametle kucaklayacak başka bir kapı var mı ki!.." dedi.
Olup biteni içeriden işiten Hazret, hemen kapıya geldi ve o gönlü zedelenmiş talebesini içeriye buyur ederek onu can sarayına aldı. Onun vîrâne olmuş gönlünü merhamet, şefkat ve muhabbetle ihyâ etti. Bu gönül inceliği üslûbu ile irşâda mazhar olan o şahıs da bütün menfî hâllerinden kurtularak ileriki hayâtında sâlihler zümresine dâhil oldu.