***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Sözün Amelindir!
BELKI BÜTÜN ZAMANLARIN özelligiydi, bilmiyoruz. Ama birseyden eminiz; yasadigimiz zamanin bir özelligi bu: sözü amelinden saymamak.
Bu zamanin insanlari, sözü çogaltiyor. Konustuklari arasinda üstüne farz olmayan nice konu oldugu gibi, ondan da önemlisi, konustuklari arasinda üstüne haram olan konular var. O öyle dedi, bu söyle yapmis, bunun böyle yaptigini söylediler, berikinden söyle duydum diyor insanlar. ‘-mis’lardan ‘-dir’ üretiliyor, söylentiden ‘gerçek’ türetiliyor. Niyet okuyor insanlar; “Ben öyle zannediyorsam öyledir” diye biliyor ve o yüzden akillarina gelen herseyi diyebiliyorlar.
Böyle diye diye, dostluklar yikiliyor, kardeslikler asiniyor. Güven bunalimi yasiyor insanlar; kimileri kimseye güvenemiyor, güvenenler ise güvendigi daglara yagan karlari hayretle seyrediyor.
Gelin görün ki, bu yüzden bozulan bir beraberligin, yikilan bir dostlugun, biten bir evliligin, dagilan bir ortakligin sorumlulari, kendilerine savunmakta hiç mi hiç zorluk çekmiyorlar: “Ben birsey yapmadim ki!”
‘Yapmak,’ yani ‘amel etmek,’ yani bir eylemde, bir fiilde bulunmak insanin eliyle, ayagiyla yaptigi seye isaret ediyor ise eger; dogru, yaptiklari birsey yok. Karsidakine ne yumruk salladilar, ne uygun yerine tekmeyi vurup kapi disari ettiler. Ne elleri birsey yapti, ne ayaklari.
Ama ‘yapmak’ denilen seyin içine dudaklarin kipirtisi, ‘dil’in kivrilisi, ses tellerinin titreyisi de giriyorsa eger, o kadar çok sey yaptilar, o kadar agir fiiller islediler, öylesine yikici bir siddet uyguladilar ki!...
Ses telleri titredi, dilleri kivrildi, dudaklari kipirdadi ve agizlarindan ‘söz’ denilen sey çikti. Birbiri ardisira birlesip ‘cümle’ haline gelen kelimeler çikti.
Ki çikan bu kelimelerin bir kismi ‘geldikleri gibi gidiyor’du. Kulaklardan girmisti bu sözler; ‘dinlemek’ denilen bir ‘eylem’ ve bir ‘amel’ sonucu içimize girmislerdi: söyle olmus, böyle diyorlar, filan söyle söylüyor.
Bir kismi da, ‘kendi üretimimiz’di: sanirim öyle, öyle zannediyorum, muhakkak sundan dolayidir...
Sözün kisasi, su zamanda, yapilan haksizliklarin, uygulanan siddetin, sergilenen zulmün asil büyük kismi, ellerden ve ayaklardan gelmiyor. Evet, bir dügmeye basip binlerce insani öldürecek kadar zalimler de var aramizda; ve bu hepimize zalimlik olarak gözüküyor. Ama, bir sözü agzindan çikarip binlerce insani manen öldürecek kadar zalimler hem çok daha fazla, hem de yaptiklari zalimlik olarak görülmüyor.
Nice diller var ki, bir makineli tüfekten daha seri atislar yapiyor.
Nice agizlar var ki, bir atom bombasindan daha etkili radyoaktif serpintiler birakiyor.
Bu raddeye varmamis agizlar bile tekin degil. Bu agizlarda bile, kuytularda bir yerde, ilk firsatta söylenmek üzere birçok söylenti, pek çok zan, bir miktar iftira yedekte bekletiliyor.
Çikarlari dün birlikteligi gerektiren siyasîlerin, isadamlarinin, gazetecilerin çikar çatismasina düstüklerinde ortaliga saçilan sözlerine bakin. ‘Dünya tatlisi’ bir dile sahip ‘seker gibi adam’larin, çikarina veya damarina dokunuldugunda dilinde ve tadinda gerçeklesen müthis degisime bakin. Elleri birsey yapmiyor gerçi. Ama dilleri, bir makineli tüfekten daha zalimce yaylim atesine tutuyor karsisindakini; ve yine agizlari, bir atom bombasindan daha vahsi bir sekilde, geride hiçbir hatira ve hiçbir yâdigâr birakmadan bir birlikteligi mutlak surette öldürüyor.
Bana en agir geleni, ‘caninin istedigi’nden baska ölçüsü olmayan ve elinde bu dünyadan baskasi bulunmayan ‘tek-hayatli’ dünyevîlerin dilleriyle yapip ettikleri degil.
Evet, o da agir geliyor bana. Ama bana en agir geleni bu degil.
Bana en agir geleni, ‘riza-yi ilâhî’ diye bir esastan haberdar olan ve bu dünyanin ‘konulur göçülür bir han’ ve bir ‘dâr-i imtihan’ oldugunu bilen uhrevîlerin, yani dindarlarin, yani mütedeyyin insanlarin da bu girdaba girmesi.
En agirin da agiri ise, mütedeyyin insanlar içinde, önder, yol gösterici, mürsid, nokta-i istinad, örnek, nümune-i imtisal konumunda olan gruplar ve kisiler arasinda dahi bu duruma rastlanabilmesi.
Inandigin Rab, “Zandan sakinin. Zannin çogu, büyük günahtir!” diyor; sen zannet ve zannettigine göre hükmet!
Inandigin Rab, “Tecessüs etme!” diyor; sen özel hayatlari dikizle ve dikizledigin kadariyla hükmedip, mü’min kardesin hakkinda söylenti üret!
Inandigin Rab, “Giybet etme!” diyor; sen giybeti ‘ölü kardesinin etini yeme’ zorlugunda ve kerihliginde degil, ‘findik fistik yeme’ kolayliginda ve lezzetinde gerçeklestir!
Inandigin Rab, “Iftira atma!” diyor ve atip da dört adil sahitle isbatini yapamadigin her iftira için seksen sopa yemene hükmediyor; sen bu dünyada bu sartlarda sopa yemeyecek olmanin rahatligiyla ve öte dünyada yiyecegin sopalari asla akla getirmeden “çamur at, izi kalsin!” vahsiligine giris!
Üç kurusluk para, iki kurusluk makam, bir kurusluk hürmet, bes para etmez bir söhret için kimi mü’minlerin kimi mü’minler için söyledikleri sözler; kimi mü’minlerin kimi mü’minler ettigi yaydigi söylentiler, ettigi iftiralar, sarfettigi ‘-mis, -mis’lar, hükmettigi ‘-dir, -dir’lar gözüme, kulagima, gönlümü ilistikçe, içim sikiliyor, ruhum daraliyor, yüregim yaralaniyor.
Hem de ne beter bir sikilma, ne beter bir daralma, ne beter bir yaralanma!
‘Güzel ahlâk’a dair o kadar onca hadisi hatirlayin.
“Ahlâk dinin kabidir” hadisini ise unutmayin.
Ve dikkat edin: Kabimiz kirilmasin. Kalblerimiz de.
Ben bunun sirrini ve yolunu, eskiyâliktan geçip evliyaliga ermis bir büyük insandan; “Iman edenler için o zaman gelmedi mi ki, Allah’in zikrine ve hak olarak indirilen Kur’ân’a karsi kalbleri yumusasin” (Hadîd, 16) âyeti yüregine iner inmez eskiyaligi ve her türlü kötü ahlâki birakip evliyaliga terfi eden bir nümune-i imtisalden; Fudayl b. Iyaz’dan ögrendim.
Isin sirri su: “Sözünü amelinden bil.”