"Görünmeyen varlıklar”ın yaratılış gerçeği içindeki konumu ne olabilir?

Bu sorunun cevabını, ancak kutsal metinlerle çatışmayacak bilgilerle bulamak mümkün olabilir!

Edinilen bilgiler, eğer beşeri ise değişmekten ve eskimekten kurtulamazlar. Değişmeyecek olan bilgiler, ilmi her şeyi kuşatan, geçmiş ve geleceğe hakim olan bir yüce Kudret’ten gelen bilgiler olmalıdır. Bu anlamda değişmeyecek hakikatler akıl üstüdür. Akıl üstü, akıl ötesi! Bu bakımdan yaratılış mucizesi de akıl ötesi bir gerçektir.

“Leibniz, mucizelerin akıl ötesi gerçekler olduğunu, onların bu karakterinin ‘yaratılmış’ zihin tarafından kavranılmaz hakikatler olduğuna işaret ettiğini, yaratma mu’cizesinin de böyle bir hakikat olduğunu söyler. Akıl ötesi olmanın, aklen imkansız olmak manasına da gelmeyeceğini ileri sürer.” ( ) G.W.Leibniz, İmanla Aklın Uygunluğu Üzerine, s.36

Tıpta ve bilhassa fizyolojide tecrübe usulünün kurulmasına önderlik etmiş bulunan Claud Bernard diyor ki; “İlim adamı sadece hakikati aramak için arar. Anlamadığı şeylere hiç şaşmaksızın dimdik bakar. Birtakım şeyleri inkar etmekle onları yok etmek mümkün değildir. İnkar etmek, gözleri kapayarak, ‘ışık yoktur’ demek gibidir.”( ) Ruh Kavramı, s.169

Kimse yaratılışı görmemiş. Yaratılışının ve yaratılmışların sınırlarından da haberimiz yok. Ancak, “yaratılış mucizesi” de en büyük hakikat olarak gözlerimizin önünde!

Var olduğumuzu, tüm kainatla birlikte var olduğumuzu nasıl inkar ederiz! İçine bulunduğumuz alem! Ve belki daha nice alemler de var!

Son kutsal kitabın bildirdiklerinden öyle anlaşılıyor ki, varlıklar bir kere yaratılıp sonra kendi kendilerine varlıklarını devam ettiriyor değiller. Yaratılmış her şey, tüm varlıklar, varlıklarını sürdürmek için her an Yaratıcı’nın yaratmasına muhtaç durumda. Esasen bilimin verileri de bunu doğruluyor.

Tapılan putlar da dahil olmak üzere, hiçbir şey kendi kendini var etmediği gibi, cisim ya da madde olarak varlığını sürdürmek de Yaratıcının gücü ile mümkün.

Kur’an ayeti bu gerçeği "..bilakis kendileri yaratılıp durmaktadırlar." (el-Furkan suresi, 2-3) diye bildiriyor.

Tekrar edecek olursak; canlı, cansız her şey, bütün varlıklar, sonsuz enerji kaynağından akıp gelen enerji ile her an beslenmekte, oluşmakta, yani sürekli olarak var edilmektedirler.

Canlılar, moleküllerden, moleküller; atomlardan, atomlar; atom altı parçacıklardan oluşmuş. Atomun alt parçacıklarının yapı taşları ise "quark" diye isimlendiriliyor. Quarklar, yoğunlaştırılmış enerji paketleri. Enerji paketi olmaları hasebiyle de varlıklarını sürdürebilmeleri için kesintisiz bir kayaktan gelecek enerjiyi almak zorundalar.

Yapılan çalışmalar, maddenin en alt yapı taşı olan quarkların, içinde bulunduğumuz somut alemden beslenmesinin imkansız olduğunu, bunun için kainatı, yani, bütün maddi alemi besleyecek bir sonsuz enerji kaynağına ihtiyaç bulunduğunu, bu sonsuz enerji kaynağından gelen enerjinin bir an için kesilmesi halinde ise her şeyin bir anda yok olacağını; görünürken görünmez olması, silinip gitmesi anlamına geleceğini gösteriyor. Dolayısı ile yaratılmış her şeyin var olduğu andan itibaren sürekli yaratılmaya ihtiyacı olduğu, aksi halde, yaratılışın bir an için durması halinde hiçbir şeyin, ceset olarak bile varlığını devam ettireme şansının olmadığı ifade ediliyor. Çünkü, enerji kesilirse quarklar olamaz, quarklar olmayınca elektron, proton, nötron olamaz, bunların olmaması demek atomun olmaması, atom olmayınca da madde olmamış yani silinerek yok olmuş olacak demektir.

İşte, karşı karşıya olduğumuz en büyük mucize! Her an biz ve çevremizdeki her şey, sürekli olarak yaratılıp durmakta! Öyleyse; bizim olan, bize bağlı olan ne var ki! Canımız bile elimizde olmadıktan sonra!

Yaratılış bir mucize! Hem baştan var olurken, hem de, her an var olmaya devam ederken..!
“Yaratan” ise o yüce yaratıcı “Kudret”tir.


Yaratılışın Hakikati..!

"İnsanın 'balçıktan', 'topraktan' yahut 'balçığın özünden' (sulaleb) yaratıldığına dair çok sayıda Kur'an ayeti" ( ) neyi anlatıyor? Muhammed Esed, Ker'an Mesajı, İşaret yay, İst. c.2 s.690

Yaratılışın hakikatini anlamak için, ayette geçen; “toprak”, “çamurun özü”, “balçığın özü”, “alak” kelimelerinin esasta ne anlama geldiğini kavramaya çalışmak ve bunun yanında başka alemleri oluşturan farklı türden yaratılışların da olabileceğini kabullenmektir.

Bu somut alemde şuurlu yaratıklar olarak tek biz mi varız? İnsanoğlundan başka şuur sahibi canlı varlıklar da olamaz mı?

Eğer böyle birşey varsa, inkarı mümkün olmayan "parapsikolojik olayları bunlarla izah etme imkanı elde edebilir miyiz?

Şeytanın; "Beni ateşten, onu topraktan yarattın!"(Saad, 76) diyerek kendinin bu yaratılıştaki mahiyet üstünlüğü kastediyorsa, neydi “ateş”in “toprak”a üstünlüğü?

“Ateş”ten! "Min narissemus”.. ‘Maddeye nüfuz edici özelliklerdeki ışınlar’.. (Hicr suresi, 27)" İmam Şibli, age, 28

"Ateş"ten ya da "dumansız ateşten yaratılmak.." (A'raf 11,12; Hicr 27; Sa'd 75,76; Rahman 15)

“Toprak”tan, somut alemde yaratılan bizlerin yanında, “ateş”ten (enerjiden) yaratılan başka varlıklar.!

Yaratılışın hakimi, sahibi kim ise, yaratılışın gerçek ilmi de onun elinde! O söylüyorsa..! Elimizdeki hangi delille “Yok!”, “Hayır!” “Olamaz!” diyebiliriz ki!

Bunu reddetmek her şeyden önce bilimsel bir tavır olamaz.

Bilimin, eriştiği sınırlar dışında da pek çok şeylerin olabileceği kabul edilmezse bilim nasıl gelişir. Mevcut imkanlarla anlaşılabilen ve ulaşılabilenin dışında hiçbir şeyin olamayacağını iddia etmek, bilimsel gelişmeyi dondurmak demek olur ki, bu mümkün değildir.

Psikiyatrist Dr.Hamdi Kalyoncu...Allah Teala Hocamizdan razı olsun, inşaallah

/**/